‘Jin jiyan azadî’ felsefesiyle sınırları aşan direniş (6)

  • 09:01 15 Eylül 2023
  • Dosya
 
 
Jîna'yı unutmayacağız!
 
AMED - Katledilişinin üzerinden bir yıl geçen Jîna Emînî için süren isyanı değerlendiren kadınlar, Jîna’yı unutturmayacaklarının mesajını verirken, kadın mücadelesini de büyütme sözünü yineledi.
 
İran’ın başkenti Tahran’da 16 Eylül 2022 tarihinde hükümete bağlı güçlerin, saçı göründüğü bahanesiyle Kürt kadın Jîna Emînî’yi (22) gözaltına alarak işkenceyle katledişinin üzerinden bir yıl geçti. Kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdikten sonra sonsuzluğa uğurlanan Jîna’nın cenaze töreni, aynı zamanda isyanın da başlangıcı oldu. 17 Eylül’de Rojhilat ve İran kentlerinde “Jin jiyan azadî” sloganı ile halk alanlara çıktı. Bir yılda yüzlerce kişi katledildi, binlercesi tutuklandı ve ağır işkencelere maruz kaldı. Ancak buna rağmen halklar ve kadınlar alanları terk etmedi.
 
İran’da başlayan isyan, birçok ülkede de yankı uyandırdı. Tepkiler sadece İran’daki kadınlara değil, dünyanın dört bir yanında varoluş mücadelesi veren, baskı ve sömürüye maruz kalan tüm kadınlara umut oldu. 
 
Dosyamızın son bölümünde kadınlar, Jîna’nın katledilişinin yıldönümü dolayısıyla sistematik baskıları ve verdikleri özgürlük mücadelesini değerlendirdi.
 
‘Şiddet, verilen direniş sonucu ortaya çıkıyor’
 
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Zülfiye Kişmir, İran devletinin bütün dünyanın gözü önünde hemen her gün kadın katliamları, idamlar gerçekleştirdiğine vurgu yaptı. Zülfiye, “Jîna Emînî’nin İran devleti eliyle katledildiğini tüm dünya gördü. Herkes gördü, ahlak polisi tarafından şiddete uğramış ve o şiddet sonucu katledilen bir kadın var. Kesinlikle devlet eliyle yapılan bir cinayettir ve her gün de bunlar yaşanıyor. Sadece Jîna Emînî değil, kadın elbiseyle, saçıyla, yaptığı eylemlerle, söylediği sözlerle her şeyden dolayı katlediliyor. Toplumun direniş ve tepkisi sonucu bu şiddet, devletin resmi politika haline getirdiği şiddet ortaya çıkar. Başka şekilde zaten kendilerini, katliamlarını gizlerler ve başka bir kılıf uydururlar” dedi.
 
‘Barbarlığa karşı tepki geliştirilmeli’
 
Hem dünyada halklar nezdinde hem de kadınlar nezdinde bir tepkinin açığa çıktığına fakat yeterli olmadığına dikkat çeken Zülfiye, “Çünkü orada sürekli hale gelmesi gerekiyor ve özellikle Jîna Emînî’nin hedef alınması, Kürt olması, dünyaya ya da Kürt kadınına bir mesajdı ama tepkiler süreklilik açısından yeterli değildi. O tepkiler devletin şiddetini ters yüz etmek için yeterli değildi ama mesela hala İran’da kadın katliamları devam ediyor. Başta bütün dünya kadınları olmak üzere tüm toplulukların bu barbarlığa karşı tepki geliştirmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Bütün kadınlar Jîna Emînî’ye sahip çıkmalı’
 
Jîna’nın ailesinin de direnişte yer almasına işaret eden Zülfiye şöyle konuştu: “Devlet kendini haklı çıkarmak için aileyi tehdit ediyor ve öncülük etmesini istemiyor. Evlatlarının haklarını sonuna kadar aramak gerekiyor. Sonucu katledilmek olsa bile mücadele etmek gerekiyor. Özellikle Kurdistan’daki kadınlar çok güçlü bir şekilde Jîna Emînî’ye sahip çıkmalıdır” vurgusunu yaptı.
 
Kadın kazanımlarına saldırı
 
Jîna’yı ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren kadınları anarak sözlerine başlayan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Mêrdîn Milletvekili Beritan Güneş de, Jîna katledilmeden önce de hem Rojhilat’ta hem de Kurdistan'da kadınlara ve kadın kazanımlarına yönelik çok büyük bir baskı ve saldırı olduğunu dile getirdi. Bu saldırıların nedenlerine değinen Beritan, Rojava’ya işaret ederek, “Rojava  kadın mücadelesinin tıkandığı ya da  yeni kana ulaşamadığı bir zamanda kadın devrimini yükselterek aslında başta Kurdistan olmak üzere bütün dünyanın kılcal damarlarına kan pompaladı. Rojava’nın kadınların kalbini temsil ettiğini ve bu temsiliyetin bütün dünyada kadın mücadelesini güçlendirdiğini söyleyebiliriz” dedi.
 
‘Rojhilat’taki kadınların yaşamı hedefte’
 
Artan baskıların ve saldırıların isyana dönüştüğüne dikkat çeken Beritan, 1979’dan bu yana Rojhilat ve İran’da kadınlara ve haklarına dönük sistematik bir baskı olduğuna işaret etti. Beritan, 2006 yılıyla birlikte ahlak polisinin devreye konulmasıyla baskıların zirveye ulaştığını belirtirken, “Ahlak polisinin kendisi bir isyan sebebidir. Kadının var olduğu bütün alanlara yönelik bir denetleme aygıtı olarak ahlak polisleri ahlak denetleyen bir yerdeler ama nedense bunu da sadece kadınlar üzerinden kurgulayan bir yerden Rojhilat’taki kadınların yaşamını daraltmaya, yok etmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Bu yok ediliş her geçen gün büyüyerek kadınların haklı isyanını ortaya çıkarmıştır” ifadelerine yer verdi.
 
‘Ellerinde korkutmaktan başka bir yol yok’
 
Beritan, “Jin jiyan azadî” şiarının kadınlara cesaret verdiğine ve İran devleti için büyük bir tehdit oluşturduğuna vurgu yaptı. Beritan, İran devletinin kadınlardan korktuğu için katlettiğini belirterek, “Yıkılmaktan ya da devrilmekten korkan bütün rejimler aslında bunu baskılamak için ellerindeki bütün aygıtlarla halka saldırırlar ve vahşileşirler. ‘Jin jiyan azadî’ felsefesi etrafında toplanan, örgütlenen kadınlar ve halklar aslında çok büyük bir tehdit oluşturdular. Rejim bunu bu şekilde algıladı bu sebeptendir ki binlerce insanı, kadını sokak ortasında katletti, idam tehdidiyle zindanlara attı ve yine tanınmış insanlar üzerinden bu korku mekanizmasını yaygınlaştırmaya çalıştı. Çünkü korku dışında ellerinde başka bir şey olmadığını da aslında çok iyi biliyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘Tek bir kadın kalsa da mücadele devam edecek’
 
Beritan, Jîna adına gerçekleştirilen eylemlerin çok duyulmadığı için azalmış olduğu algısının oluştuğunu ancak bu protestoların azalmadığını kaydederek, şöyle devam etti: “En önemli değişim aslında zihinde olan değişimdir ve bu şiar, bu felsefe bütün dünyaya yayıldı. Dolayısıyla bu kazanımı yok etmek artık mümkün değil. Tek bir direngen, bu paradigmayla tanışmış tek bir kadın kalıncaya kadar bu varoluş mücadelesi kendini üretmeye de yeniden var olmaya da devam edecektir. Bütün dünyada etkisinden bahsederken belki Başûr’daki Nagihan Akarsel öncülüğünde başlatılmış ve yoldaşları tarafından da amacına ulaştırılmış kadın araştırmaları merkezinden, kadın kütüphanesinden de bahsetmemek olmaz.”
 
‘Toplumsal eylemlerin gücü taşıdığı hakikatle ilgilidir’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Toplumsal eylemlerde başarının gücü taşıdığı hakikatle ilgilidir” sözünü hatırlatan Beritan, hakikatin taşıyıcılarının da kadınlar olduğunu dile getirdi. Beritan, “Büyük bir hakikat gücünü arkamıza alarak her gün bütün kazanımlarımıza olan saldırılara rağmen kazanımlarımızı büyütmeye, korumaya ve her gün, her alanda kadın kazanımları için mücadele etmek gerektiğini söylüyorum. Kadın örgütlülüğü, kadın mücadelesi hem Türkiye’de, hem Kurdistan’da, hem bütün dünyada günümüz şartlarında aslında çok yaşamsal bir ihtiyaçtır. Çünkü kadınlar örgütlenmedikçe, mücadelede birleşmedikçe onları un ufak etmeye çalışan bir erkek egemen gücün olduğundan bahsedebiliriz. Her gün kadın kazanımlarına yeni bir saldırıyla uyanıyoruz. Her geçen gün bir kadının katledildiğini duyuyoruz” dedi.
 
‘Kadın örgütlülüğü yaşamsal bir ihtiyaç’
 
“Jin jiyan azadî” sloganının artık bütün dünya kadınlarına mal olduğuna ve bütün kadınları yavaş yavaş ekseninde toplayan bir felsefeye dönüştüğüne vurgu yapan Beritan, “‘Jin jiyan azadî’  bir felsefedir, bir paradigmadır. Dolayısıyla bu paradigmanın varlığı kadınların yaşamsal gücüdür, hakikat gücüdür. Her gün iktidarın yeniden üretmeye çalıştığı, kurgulamaya çalıştığı bir toplumsal düzende kadınların yok edilme çabasına uyanıyoruz.  Dolayısıyla bu çabaya karşı kadın örgütlülüğünün çok yaşamsal ihtiyaç olduğunun mesajını verebiliriz” şeklinde konuştu.
 
‘İran devleti önce kadını hedef aldı’
 
Rosa Kadın Derneği Yöneticisi Neslihan Çoban ise Jîna şahsında Rojhilat direnişinde yaşamını yitirenleri andı. Neslihan, “Jîna’nin katledilmesinden sonra İran’da kadın mücadelesi baş gösterdi ve bütün dünyaya yayıldı. Jîna Emînî Kürt bir kadın olarak isyanın ve direnişin kapısını araladı ve başlayan direniş hala sürüyor. İran devleti vahşice insanları katletti, işkenceyle gözaltına aldı ve hala insanlar ağır işkence altında. Din adı altında kadınlar katlediliyor. İran’ın uygulamalarında da gördüğümüz gibi devlet diktatörlüğünü yürütebilmek için ilk başta kadını hedef alarak toplumu daraltmak istiyor. Her şeyden önce kadını bastırmaya, sindirmeye çalışıyor ve bu sindirmeyi de topluma yaymak istiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Türkiye İran’ı örnek alarak ilerliyor’
 
Sisteme karşı bir direniş simgesi olan isyanın gençlerden kadınlara, yaşlılara kadar toplumun tüm kesimlerini ayağa kaldırdığının ve kadınların isyanı kendine özgü yöntemlerle yürüttüğünün altını çizen Neslihan, “Saçlarını kesenler, sokaklarda direnenler, aralıksız tepkiler yağdıran kadınlar kendi mücadelelerinin özgürlükleriyle direndiler. Fakat karşılarında zulüm üzerine inşa edilmiş bir sistem olduğu için daha ağır politikalarla halkın üzerine gitti. Kendi ülkemizde de bunun örneğini görüyoruz. 20 yıldır egemen olan bu iktidar da ilk seçildiğinde demokrasi naraları atarak iktidar olmuştu. Fakat görüyoruz ki kendisi de İran’ı örnek alarak ilerliyor. Herkesi tasfiye ederek yönünü demokrasiden geri duran ülkelere çevirdi. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak kadınların haklarına dair ortada bir şey bırakmadı. Kadınlar gün geçtikçe büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Mücadeleye her ne kadar devam edilse de kadın arkadaşlarımız gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Kadın özgürlük mücadelesi için direnen kadınlar zindanlarda bastırılmaya çalışılıyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Din adına kadın yaşamına müdahale’
 
Son seçimde iktidarın ittifak kurduğu yapılar üzerinden “İran’daki karanlığın ülkeye de taşınmak istediğini” söyleyen Neslihan, “Dile getirdikleri ‘Kız ve erkek çocukların eğitimleri ayrı verilsin’ söylemleri, kadınların giyim tarzına edilen müdahaleler bazen bize küçük şeyler gibi geliyor ama kadınlar için çok büyük tehlikeler teşkil ediyor. Din adı altında kadının yaşamına müdahale çok büyük bir tehlike. İranlı kadınların tehlikesi bizim de tehlikemiz oluyor bir noktada. Bu yüzden devrim ve mücadeleden vazgeçmemeliyiz. Egemenlerin karakterinde devrim sembollerinin toplumla ve toplumsal mücadeleyle bağlarını koparmak için mezarlara bile saldırma pratikleri vardır” vurgusu yaptı.
 
‘Jîna’yı unutturmayacağız’
 
İran devletinin Jîna’yı, bütün kadınlar ve dünya nezdinde bir direniş sembolü haline geldiği için toplumdan koparmak istediğine işaret eden Neslihan, “Devlet zulüm ve baskıyla kendini yürütmek için görevini yerine getiriyor. Bu noktada biz kadınların ne yaptığı önemli. Biz bu mücadeleyi unutturmamak ve devam ettirmek zorundayız. Ortadaki tehlikeyi dile getirmeliyiz ve özsavunmamızı büyütmeliyiz. Sadece sokakta sloganlarla değil, yaşamın her alanında mücadelemizi sürdürmeliyiz. Dayanışma içinde birbirimizi güçlendirmeliyiz. Jîna Emînî şehadetiyle dünyanın her yerindeki kadınların içindeki direniş umudunu yeşertti ve ‘Jin jiyan azadî’ sloganını dünyaya yaydı. Onu unutturmayacağız” dedi.
 
 Bitti.
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!