‘Rahat ol sen gelemedin toprak sana geldi’

  • 09:18 30 Eylül 2023
  • Yaşam
 
 
Zelal Tunç 
 
WAN - Ötekileştirilmenin ve savaş halinin aile bireyleri üzerinde üç kuşak sürdürüldüğü, ve en son tesadüfen de olsa yüz yıl önce sürüldükleri topraklarına yeniden yerleşen Ermenilerden biri Gayene Gevorgyan. Her anını iş makinalarıyla kazılan mezarlıklardan çıkan kemikleri toprakla buluşturan Gayene, yakınlarının geçmişte yaşadıkları yerlerden toprak alarak annesi ve anneannesinin mezarlarına dökmüş ve onlara, “Rahat ol bak sen gelemedin ama toprak sana geldi” demiş.
 
Kimi tarih kaynaklarına göre, (resmi tarihin aksine) Osmanlı’nın hâkimiyet alanı üzerinde yaşayan 1 buçuk milyon Ermeni’den 1 milyonu aşkın kişi çeşitli şekillerde katledilirken birçoğu da yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalır. Aradan geçen 108 yıl boyunca hâkimiyet kuran siyasi otoritelerin tamamı 1915 olaylarına karşı “inkârı” esas alan politikalar üretir. Bugün Türkiye’de halen farklı etnik kimliklere sahip halkların ötekileştirildiği bir sistem hâkim. Ülkede yaşamına devam eden çok az sayıdaki Ermeni yurttaş da yıllardır kimliklerini gizledikleri bir yaşam sürmek zorunda kalıyor. Tüm bu süreç geride birçok acı yaşanmışlık bırakırken Ermeni halkı için savaş hiçbir zaman eksik olmadı.
 
Hayatının büyük bir kısmı, farklı tarihlerde yaşanan savaşlardan kaynaklı travmalarla dolu olan Ermenistan doğumlu 62 yaşındaki Gayene Gevorgyan, yaşam öyküsünü ajansımıza anlattı.
 
Hüznünün, öfkesinin çakıştığı nokta: 1915
 
Öyküsünü anlatırken zaman zaman hüzünlenen, zaman zaman öfkelenen Gayene’nin anlattıklarının başlangıç noktası 1915 olayları. Ailesi, toplu veya bireysel katliamlar karşısında can güvenliklerini sağlamak için yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalır. 7 çocuklu bir ailede doğup büyüyen Gayane için anne ve babasının yaşadıkları toprakları tekrar göremeden vefat etmeleri, en az savaşlar kadar ağır bir travma olur.
 
Gayene’nin son durağı Wan
 
7 çocuklu bir ailede doğup büyüyen Gayene’nin anlattıklarına göre, 1988 depremi ve hemen ardından yaşanan Azerbaycan savaşı tüm düzenlerinin alt üst olmasına sebep olur. İki çocuğu ile birlikte Ukrayna’ya taşınan Gayane’nin yaşamı, bundan sonra da göçlerle dolu. Yaşadığı Ukrayna’dan tekrar Ermenistan’a dönen Gayane, ardından Türkiye’ye geçerek İstanbul’a yerleşir. Gayane’nin son durağı ise geçmişte ailesinin ve akrabalarının yaşadığı Wan.
 
Wan ziyareti dönüm noktası
 
Bir süre İstanbul’da çalışan ve sonrasında bir davet üzerine Wan’a gelen Gayene için birçok acının yaşandığı bu topraklara tekrar gelmek kolay olmaz. İlk olarak geçmişte yaşananlardan kaynaklı bu daveti reddettiğini anlatan Gayene, sonrasında kabul eder. Wan’da geçirdiği bir aylık süre kendisi için bir dönüm noktası olur. Gayene bir aylık Wan ziyaretini,  “Wan'ı çok sevdim. Yaşam biçimimiz birbirine çok benziyordu. Tandırlar nenemin tandırına benziyor, insanlar başörtülerini bizim geleneklerimize göre takıyorlardı. Kiliseye gittim, mum yakıp Wan’da bir evimin olmasını diledim. Annem geçmişte, ‘git Wan'a bir ev al ben de geleyim’ derdi” cümleleriyle  annesini hatırlatır.  
 
‘Yüzyıldan sonra ilk…’
 
Daha sonra ara sıra Wan’a gelip gittiğini söyleyen Gayene, annesinin özlemini çektiği kentte bir yaşam inşa etmek amacıyla 2016 yılında buraya yerleşme kararı alır. Kendisini, “yüz yıl sonra buraya yerleşen ilk ermeni” olarak tanımlayan Gayene, ilk zamanlarda her ne kadar yakınlarının kaygılı yaklaşımlarına maruz kalmışsa da, burada yaşamaya devam eder. Yaşanan katliamı unutmanın zor olduğunu söyleyen Gayene’ye göre, artık barışı konuşmanın zamanı gelmiştir.
 
‘İnsan akrabasız yaşar, komşusuz yaşayamaz’
 
Wan’a yerleştiği ilk zamanlarda gençler tarafından rahatsız edilen Gayene, önlem olarak evinin pencerelerine demir korkuluklar yaptırır. Ancak devam eden süreçte herhangi başka bir olumsuzlukla karşılaşmaz, aksine şu an komşuları ile geliştirdiği güzel ilişkilerden dolayı oldukça memnun. Gayene, duruma dair şu değerlendirmeyi yapıyor: “Arkana bakarak yürürsen düşersin. Birbirimize komşu ülkeleriz. Bizim birbirimize kapılarımızı açmamız lazım. İnsan akrabasız yaşar ama komşusuz yaşayamaz.”
 
‘Dedem Erzurum’dan, annemle babam Varto’dan göç etmiş’
 
Annesinden ve anneannesinden, ailesinin geçmişini öğrendiğini söyleyen Gayene, o dönemleri şu sözlerle anlatıyor: ”Anneannem, Adıyaman’dan kaçmıştı. O günlerden bahsederken, ‘eşimi öldürdüler ama biz üç kardeş oradan kaçtık’ derdi. Annem Radyo Kürdistan’ı dinlerdi. Orada ‘lawo lawo’ diye bir ağıt yakıyordu. Annemle babam Muş Varto’dan gitmiş. Dedem Erzurum Hınıs ‘Gunde Xasetur’ dan göç etmişler.” Gayene, Türkiye’ye geldikten sonra ailesinin yaşadığı köyleri tek tek ziyaret etmeyi de ihmal etmez. Ziyaretler sırasında hissettiği duyguyu şu şekilde ifade ediyor: “ Bizde bir şarkı var, ‘gittik dedemizin evine kapı yok’ diye. Aynı şeyi ben yaşadım.”  
 
Nenesinin yaşadığı evi bulmuş
 
Wan’a yerleştikten sonra geçmişe dair araştırmalar yaptığını anlatan Gayene, bu araştırmaların sonucu olarak geçmişte nenesinin yaşadığı evi bulur. Gevaş’ta bir tandır yeri olduğunu anlatan Gayane, orada Türkçe bilmeyen yaşlı bir amca ve teyzenin yaşadığını görünce, onlara gerçeği söyleyemez. Bunun sebebini ise şu şekilde açıklıyor: “1915 kötü zamanlardı. Bu yaşananlardan Kürtler de çok fazla etkilendi. Onlara söyleyemedim ama ne zaman oradan geçsem içim cız ediyor.”
 
‘Rahat ol sen gelmedin toprak sana geldi’
 
Bu evin fotoğraflarını çekerek akrabalarıyla da paylaşan Gayene, yakınlarının geçmişte yaşadıkları yerlerden toprak alarak annesi ve anneannesinin mezarlarına dökmüş ve onlara, “ rahat ol bak sen gelemedin ama toprak sana geldi” demiş.
 
Tahribata tepki: Çatak’ta tek kilise yok
 
Kentin bazı yetkili makamlarının uygulamalarından yakınan Gayene, yakın tarihte yaşanan bazı olumsuz uygulamaları hatırlatıyor: “Edremit’te mezarların bulunduğu alana tuvalet yaptırıldı. Kalecik’te iş makineleri ile eski mezarlarımızı kazdılar. İnsan kemikleri etrafa saçıldı. Çatak gibi bir ilçede tek bir kilise kalmamış, talan edilmiş, tuvalet, ahır ve samanlık olarak kullanılıyor.”
 
Kilise camiye dönüştürülmüş 
 
Başından geçen trajikomik bir olayı, “Gevaş’ın bir köyünde eski kilise camiye dönüştürülmüştür. Ben de girmek istedim ama oradaki bekçi, saçımın açık olduğu gerekçesiyle beni içeri almadı” sözleriyle anlatıyor.
 
İş makinalarıyla çıkarılan kemikler toprağa kavuştu
 
Bu uygulamalara karşı gösterilen tepki üzerine Edremit’teki tuvaletler kaldırılmış, Kalecik’teki kazı işlemi durdurulmuş, hatta o bölge sit alanına dönüştürülmüştü. Bunca uygulamadan sonra sit alanına dönüştürülmesinin bir anlamı olmadığını düşünen Gayene, tepkisini şu şekilde dile getiriyor: “Topladığım kemikleri tekrar toprağa gömdüm. Buradan sesleniyorum, kul hakkı yemek en büyük günahtır ben bunu Müslümanlardan öğrendim. Ama Müslümanlar bunu uygulamıyor. Defineciler talana devam ediyor.”
 
Başka ülkelerde yaşayan Ermeniler onunla iletişime geçmiş
 
Gayene’nin anlattığına göre; Kalecik’te yaşananlardan sonra farklı ülkelerde yaşayan birçok Ermeni, kendisi ile irtibat kurarak, yakınlarının mezarlarını araştırdıklarını söyler. Mezarların bulunması durumunda seve seve geleceklerini belirtiyorlar. Gayene, bunun çok acı bir durum olduğunu hüzünlenerek  ekliyor. 
 
‘Herkes kendi kimliğine sahip çıkmalı’
 
Bugün halen bölgede yaşayıp kimliğini gizleyen veya Avrupa'ya gitmeyi düşünen Ermenilere, yönelik düşüncelerini paylaşan Gayene, geçmişte Kürtçe’nin yasaklı olmasına atıfta bulunarak, “Artık eskisi gibi değil. Herkes kendi kimliğine sahip çıkmalı. Uzun bir zaman burada tek başıma yaşadım. Bana kimse bir şey demiyor. Kimse kimliğini gizli yaşamak zorunda değil. Herkes Avrupa'ya giderse buralarda kim kalacak” şeklinde konuşuyor.
 
‘Bizi birbirimize devletler düşürdü’
 
Zaman zaman Ermenistan'a gittiğinden söz eden Gayene, sözlerini şöyle noktalıyor: “Ermenistan’da çok Wanlı var. Bana ‘Gayene Hanım, sen çok cesursun seni takdir ediyoruz’ diyorlar. Ancak ben onlara diyorum ki, benimle gurur duyma sen de gel, sen de yap. Yıllarca komşularımızla birlikte yaşadık. Bizi devlet birbirimize düşürdü.”
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!