'Halkımızı Amara’da Güneş’in etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz'

  • 09:02 2 Nisan 2024
  • Güncel
 
Öznur Değer
 
RIHA - 4 Nisan dolayısıyla PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin konuşan yeğeni Gülsüm Öcalan, “4 Nisan kutlamalarında hiç unutamadığım ve çok duygulandığım bir an vardı. Bir anne Amara’da toprak yiyerek üzerine su içmişti ve ‘Bu bana şifadır’ demişti. 4 Nisan’da tüm halkımızı Amara’da Güneş’in etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz” dedi.
 
“Sevgili Kürdistan Halkı, 4 Nisan’ı benim kişisel doğum günümden çok bir halkın yeniden doğuşu olarak anlamlandıran, özgürlük hayallerini şahsımda birleştirip, Amara’ya yürüyen bütün yoldaşlarımı, gençleri, kadınları saygıyla selamlıyorum. Ben bugün sizlerle beraber Amara’da kurulan güneşin sofrasındayım. Bu coğrafya çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı ve çok farklı gerçekliklerin yan yana yaşadığı bir halklar bahçesiydi. Bütün uygarlığın doğumuna tanıklık etmiş topraklarımızı başta kadın ve genç yoldaşlarımız olmak üzere bütün halkımızın özgürlük bilincine emanet ediyorum. Özgür yarınları kurmak, ancak köleleştirilmiş insanın yerine özgür insanı koymakla mümkündür” sözleri 25 yıldır İmralı Ada Hapishanesinde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın doğuş günü olan 4 Nisan dolayısıyla 2014 yılında Amara’ya giden yüz binlere gönderdiği mektuptan. 
 
75’nci yaş gününe iki gün kala gözler Abdullah Öcalan’ın doğduğu Riha’nın (Urfa) Xelfetî (Halfeti) ilçesine bağlı Amara köyüne çevrilirken, kardeşi Fatma Öcalan ile kendisini hiç görmemiş yeğeni Gülsüm Öcalan Abdullah Öcalan’ı anlattı.
 
‘Her işi birlikte yapardık’
 
Abdullah Öcalan’ın çocukluğuna değinen kardeşi Fatma Öcalan (71), kendilerine yardım eden ve çevresine duyarlı bir çocuk olduğunu ifade etti. Çocukken birlikte tarlada çalıştıklarını, fıstık topladıklarını, bostan ektiklerini kaydeden Fatma, “Her işi birlikte yapardık. Ardından okul okumak için Antep’e, Nizip’e ve Ankara’ya gitti. Kışın dışarıda, okulda olurdu yazları ise köye yanımıza gelirdi. Bize karşı çok duyarlıydı. Değerimizi biliyordu. Kimseye bir zararı dokunmazdı. Babam ona çok kıymet verirdi” sözlerine yer verdi.
 
‘Doğayı çok severdi’
 
Abdullah Öcalan’ın kuşları çok sevdiğini söyleyen Fatma, “Doğayı çok severdi. Kuşları, çiçekleri çok severdi. Yemeklerden bulgur ve ayranı severdi. Annem de ona bulgur ve ayran yapardı. Eve genelde arkadaşlarıyla gelirdi. Arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi çok severdi. O nedenle hep arkadaşlarıyla birlikteydi. Birlikte yemek yerlerdi. Okumayı çok seviyordu. Amara’daki herkese o ders veriyordu. O dönem Amara’dan 20 öğretmen çıktı” şeklinde konuştu.
 
‘Görüşe gittiğimde özellikle kadınlardan çok bahsederdi’
 
Abdullah Öcalan’ın 25 yıldır cezaevinde olduğunu anımsatan Fatma, yıllardır görüşe gidemediklerinin altını çizdi. Görüşe gitmek istediklerine dikkat çeken Fatma, “Durumu hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Sağlığı nasıl bilmiyoruz. Kendisinden haber almak istiyoruz bir an önce. 15-20 yıl görüşe gittim. Görüşe gittiğimde özellikle kadınlardan çok bahsederdi. Kadınlara çok değer verirdi. Ve onlara özel selam gönderirdi. Kadınların bir arada olmasının öneminden bahsediyordu. Eve gelip gidenleri sorardı. Gelişmeleri sorardı” dedi.
 
‘Binlerce insan buraya gelip kutlama yapardı’
 
Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmelerde 4 Nisan’da insanların Amara’ya alınmadığını söylediklerinde Abdullah Öcalan’ın “Gelebildikleri yere kadar gelmelerini” söylediğini kaydeden Fatma, “Eskiden binlerce insan geliyordu Amara’ya ama şu anda hiç kimseye izin verilmiyor. Son yıllarda hiç kimse içeri alınmıyor. Binlerce insan buraya gelip kutlama yapardı. Halay çekerler, şarkı söylerlerdi. 4 Nisan’da Amara’ya gelen kitleyi misafir etmek istiyoruz” diye belirtti.  
 
‘Önderliğin doğduğu evin bahçesinde çadır kurduk ve çıkmadık’
 
Abdullah Öcalan’ı hiç görmeyen yeğeni Gülsüm Öcalan (35) ise Abdullah Öcalan üzerinde 3 yılı aşkın süredir kesintisiz tecrit sürdürüldüğünü ifade ederek, bu tecridin bir an önce kırılmasını ve görüş kapılarının açılmasını istedi. Devlet baskılarına dikkat çeken Gülsüm, “1986 ve 2002’de iki defa Adana’ya sürgüne gönderildik. Ardından Önderliğin ‘Ne yaparlarsa yapsınlar, devlet istediği kadar baskı yapsın köyden çıkmayın’ demesi üzerine tekrar Amara’ya geldik ve tüm baskılara rağmen bir daha köyden çıkmadık. Önderliğin doğduğu evin bahçesinde çadır kurduk ve üç gün çadırda kaldık. Köyümüz sürekli askerler tarafından basılıyordu, üzerimizde çok baskı vardı ve babam gözaltına alınıyordu. Günlerce işkencede kalıyordu” sözlerine yer verdi.
 
‘Anıları anlatılırdı’
 
Abdullah Öcalan’ı çocukken ailesinden dinleyen Gülsüm, “Biz çocukken, ailemiz bize Önderliği anlatırdı ve büyük bir lider olduğunu söylerlerdi. Unutamadığım anlatılardan biri şuydu; Önderlik bir çocukla kavga etmiş ve Üveyş nenem ‘Git onun kafasını kırmadan geri gelme’ demiş ve o da gidip çocuğun kafasını kırıp gelmiş. O zamandan mücadeleci bir kişiymiş. Bu anısı bize çok anlatılırdı”  dedi.
 
‘Amca’ dediği ‘Önderi’ oldu
 
Abdullah Öcalan’a çocukken “amca” dediğini ifade eden Gülsüm, sonrasında Kürt halkının lideri olduğunu “Önderlik” demeye başladığını kaydetti. Çocukken insanların bir lider için bedenini ateşe vermesinin kendisini çok etkilediğini söyleyen Gülsüm, “Babam görüşe gittiği zaman sağlık durumunu çok merak ediyorduk. İlk sorduğumuz şey sağlığı oluyordu. Ve kötü giden bir şey olduğu zaman oturup ağlayabiliyordum. Her ne kadar bir halkın lideri olsa da ‘amcam’ olması nedeniyle duygusal yaklaşıyordum çocukken” diye belirtti.
 
‘O bir bilim insanı’
 
“O bir bilim insanı ve ideolojisi tüm dünyaya yayıldı” diyen Gülsüm, “O nedenle üzerinde yoğun bir baskı var. Devlet ailenin ve avukatların Önderlikle görüşmesinden korkuyor. Çünkü tek bir mesajının ne kadar etkili olduğunu biliyorlar. Kadınların önünü açması beni en çok etkilediği şeylerden biriydi. Kadın köleliğini çözümlemesi ve kadın özgürlüğüne dair düşüncesi beni çok etkiledi. Kitaplarından çok etkilendim ve orada ideolojisini tanıdım. Kadınların her alanda olması gerektiğini söylemesi ve kadına duyduğu inanç, kadın özgürlüğüne duyduğu inanç çok önemliydi” şeklinde konuştu.
 
‘Kadınlara açtığı yaşam alanı kölelik zincirlerini kırdı’
 
Riha’da feodalizmin ve aşiretçiliğin ön planda olduğunu belirten Gülsüm, buna rağmen birçok şeyin aşıldığını dile getirdi. Gülsüm, “Önderliğin önümüze koyduğu felsefe, kadının var oluşunu ve kadının her alanda kendini geliştirmesini sağladı. Önderliğin kadınlara açtığı yaşam alanı kölelik zincirlerini kırdı. Kadınlar bu felsefe ile var olduğunu göstermek için şu an her alanda. Kadın artık sadece ev içerisinde mutfakla sınırlı kalan bir varlık değil. Kadın artık her alanda her şeyi üretebiliyor. Önderlik ‘kadını özgür olan bir toplum özgürdür’ diyerek Kürt halkına çözüm yolunu gösterdi. Kadınların önünü aydınlattığı meşale halen yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Halkımızı Amara’da Güneş’in etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz’
 
4 Nisan için büyük bir coşku ile hazırlıkların yapıldığını anımsatan Gülsüm, şunları belirtti: “4 Nisan festival havasında kutlanır ve hazırlıklar günler öncesinden başlardı. Bir gün öncesinde Halfeti’de festival hazırlıkları yapılırdı. Annelerin, gençlerin gözündeki o ışıltı, mutluluk heyecan katardı. Önderliğin doğup büyüdüğü evi herkes ziyarete gelirdi. 4 Nisan kutlamalarında hiç unutamadığım ve çok duygulandığım bir an vardı. Bir anne Amara’da toprak yiyerek üzerine su içmişti ve ‘Bu bana şifadır’ demişti. Bu beni çok etkilemişti. Gelen herkes fotoğraf çekerdi. Fidan ekerlerdi. Ve özellikle Önderliğin doğduğu evden, bahçeden bir şeyler alırlardı. Bir taş, toprak… 4 Nisan’da tüm halkımızı Amara’da Güneş’in etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz.”