Aysel Doğan’ı yitireli 1 yıl oldu…

  • 09:24 10 Mayıs 2023
  • Portre
 
AMED - Yaşamı mücadele arkadaşı Sakine Cansız gibi kavgayla geçen Aysel Doğan, hayata gözlerini yumalı tam 1 yıl oldu. “Barış” için ülkeye her gelişinde tutsak edilen Aysel’in hayali hala yoldaşlarının mücadele gerekçesi.
 
Kadının yazılmayı bekleyen tarihinin bir parçasını da Kürt kadınlar oluşturuyor. Ve kadınlar, tarihlerinin yazılmamış, yasaklanmış olmasına mücadele ile yanıt veriyor. Bu mücadele tarihi ise binlerce kadının izini, emeğini taşıyor. Aysel Doğan, derin bir iz bırakan kadınlardan. Sakine Cansız’ın hem çocukluk arkadaşı hem de mücadelede yoldaşı olan Aysel Doğan, bir yıl önce11 Mayıs'ta tedavi gördüğü Almanya’da hayata veda eder.
 
Aysel Doğan kimdir
 
Dersim’de 1953 yılında dünyaya gözlerini açan Aysel, çocukluk yıllarını doğduğu kentte geçirir. Ankara’da Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünü okuyan ve mezun olduktan sonra lisede öğretmenlik yapan Aysel, bu dönemde siyasi çalışmalara katılır. 12 Eylül askeri darbesinde 2 yıl boyunca tutsak olan Aysel, 1990 yılında bir kez daha tutuklanır ve 11 ay tutsak edilir. 1991 Genel Seçimlerinde Dersim’de bağımsız aday olan Aysel’in, en yüksek oyu almasına rağmen mazbatası verilmez. Artan devlet şiddeti karşısında Avrupa’ya iltica eden Aysel, Kürt özgürlük mücadelesi içerisinde çalışmalarını sürdürür. Aynı zamanda Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) üyesi olan Aysel, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 2'nci Barış Grubu üyesi olarak 2 Ekim 1999 tarihinde Türkiye’ye gelen “Barış Elçisi” heyetinde yer alır.
 
Türkiye’ye geldiği gibi tutuklanarak 10 yıl hapis cezası verilen Aysel, 2009 yılında cezasının bitmesi ile tahliye edilir. Cezaevinden çıktıktan sonra memleketi Dersim’e gelen Aysel, Alevilik İnanç ve Kültür Akademisi’ni kurar. Bu dönemde “KCK operasyonları” adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonları ile bir kez daha tutuklanır ve 18 yıl hapis cezası verilir.
 
Cezaevinde hastalandı
 
Aysel, 12 Eylül 2012 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemine de katılır. Diğer yandan Aysel’e verilen 18 yıl hapis cezası, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nin kapatılmasının ardından 7 Mayıs 2015’te Yargıtay’da görülen davada bozulur. Yeniden yargılama kararı verilen Aysel hakkında, cezaevi koşullarında yakalandığı kanserin ağırlaşması nedeniyle tahliye kararı verilir.
 
Yeniden görülen davada hapis cezası verilen Aysel, bir kez daha yurtdışına çıkmak zorunda kalır ve Almanya’nın Köln kentinde tedavi gördüğü hastanede 11 Mayıs 2022’de 69 yaşında yaşamını yitirir. 
 
Cenazeye saldırı ve direniş
 
Almanya’da yapılan kitlesel cenaze töreninin ardından 14 Mayıs günü Amed’e getirilen Aysel’in cenazesi, burada Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, HDP bölge milletvekilleri, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, ailesi ve çok sayıda kişi tarafından "Şehîd namirin" sloganıyla karşılanarak Dersim'e götürüldü. Dersimliler tarafından Mazgirt karayolunda bulunan Seyidli Köprüsü’nde karşılanan cenaze, yol boyunca kontrol noktalarında durduruldu. Cenazenin Gazik Mahallesi'ndeki evine getirilerek helallik alınmasını engelledi. Ardından cenaze ile birlikte Pülümür Vadisi’ndeki Asri Mezarlığı’na gelen kitlenin mezarlığa girişi engellendi. Kitleye saldıran polis burada cenazeyi kaçırdı. Cenaze, engellemeler sonucu yalnızca aile üyelerinin katıldığı tören ile defnedildi.
 
‘Halklar için çalışıyoruz’
 
“Barış Elçisi” olarak geldiği Türkiye’de 10 yıl süren tutukluluğunun ardından 7 Ağustos 2009’da Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) verdiği demeçte Aysel, Kürt sorununa şu sözlerle dikkat çeker: “Devletin değişmesi gerekiyor çünkü durduğu yer doğru değil. Yani bir devletin durduğu yer doğru değil ise halkına hak ve özgürlük verme noktasında, yurttaşlık noktasında eğer halkıyla eşit mesafede durmuyorsa, o devlette sorun var demektir. Biz bu sorunu düzeltmek için zaten bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bunu kendimiz için de değil, aynı zamanda Türkiye halkları için de yapıyoruz. Türkiye'de yalnız Türkler değil, diğer halklar da var, dolayısıyla bu devletin değişimi anlama sorunu var.”
 
‘Bu bir korku politikasıdır’
 
Kürt sorununun bütün boyutlarıyla kavranması gerektiğini dile getiren Aysel, bu demecinde, “Biz anlatmaya, anlaşılır kılmaya çalışıyoruz. 30 yıldır hep bunu yapmaya çalışıyoruz. Ama eğer devlet kendisini tanımlayamıyorsa, varlık nedenini nerede olduğunu tespit edemiyorsa, değişimi yapamadığından dolayı da gelişimden bahsedemiyoruz. Devlet, Kürtleri potansiyel suçlu olarak görüyor. PKK Lideri Öcalan'ın barış çağrısı ilk değildi. Biz bunu anlatmaya çalıştık. Karşıdaki el seni anlamak istemiyor, kaygıyla yaklaşıyor, seni potansiyel suçlu olarak görüyor. Seni bir fazlalık olarak görüyor. Seni dışlıyor ve ötekileştiriyor. Böyle durduğu için siz ne kadar barış derseniz o bunun arkasında bir niyet arar. Bu bir hastalıktır bu bir korku politikasıdır. Türkiye kurulduğu günden beri hep korkular üzerinden kendisini var etti. Hep savunmadadır” ifadelerini kullanıyor.
 
‘Amacımız net!’
 
Barış Elçisi olarak geldikleri Türkiye’de tutuklanmalarına dair ise Aysel, şunları söylüyor: “PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan net olarak belirtmeye çalıştı. Biz gelirken muhataplara geliş amacımızı net olarak aktardık. Barışa hazır olduğumuzu anlatmaya çalıştık ve bir umutla geldik. Ancak 10 yıl kadar ceza verdiler çok önemli değil bunu bekliyorduk. Biz gidince hemen barış kurulacak diye bir beklentimiz yoktu. Gelişimiz barış için küçük bir adımdı. 10 yıl cezaevinde kaldık bu bir bedeldir barış için ödenir. Halkların özgürlüğü ve kardeşliği için ödenir. Bu gün bile barış için aynı çağrı yapılsa ben yeniden barış aynı fedakarlığı yaparım.”
 
‘Ben dirençli, sosyalist ve ekolojistim’
 
Tutsak olduğu 2015 yılında kanser hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede İmralı Heyeti üyeleri tarafından ziyaret edilen Aysel, sağlık sorunları karşısında, “Ben dirençliyim, sosyalist ve ekolojistim, her şeye karşı mücadele edilir ama doğaya karşı konulmaz. Ben de doğanın bir parçası olarak ona karşı koyamam” sözlerini kullanır ve “Eğer bu koşullarda öleceksem, Diyarbakır Cezaevi'nde ölmek istiyorum. Bu kadar durumu ağır yoldaşım varken, hasta olduğum, sizleri kendimle uğraştırdığım için özür dilerim” diye ekler.
 
Zel Dağı Sakine…
 
Aysel, en son Avrupa'da gördüğü ve Dersim dağlarında tekrar görüşmek üzere vedalaştığı ancak 9 Ocak 2013’te Paris’te katledilen çocukluk ve mücadele arkadaşı Sakine Cansız’ı, ölümünün yıldönümünde DİHA’ya anlatır. Sakine Cansız'ın cezaevinden çıktığı sırada Erzincan Cezaevi'nde tutsak bulunduğunu ve kendisine çiçek gönderdiğini söyleyen Aysel, şunları ekliyor: "Sakine arkadaş çıkmıştı o Kürdistan'da Rojava'da idi. Ben hep neden Dersim’e gelmemiş diye alınmıştım. Mücadeleye katıldığımızda bizde Dersim'in intikamı vardı. Sakine arkadaş ise Dersim'in intikamını Kürdistan'ın tamamıyla gösteriyordu. 'Kürdistan Dersim'den daha büyüktür' diyorlardı arkadaşlar. Sakine'nin çok güzel bir komutan olduğunu söylüyorlardı ama ben Bülbül Tepesi'nden çocukluğumuzda oyun oynadığımız yerlere bakmak istiyordum. Sakine arkadaş hiç Dersim'e gelmedi. Bu bende üzüntüye sebep veriyordu. Munzur'a her baktığımda Sakine’yi hatırlıyorum. Sakine’yi Zel Dağı'na benzetiyorum, çünkü Zel Dağı diğer dağlardan daha farklı bir dağ.”
 
Son görüş
 
Aysel, 1999 yılında Türkiye’ye gelmeden önce en son Avrupa’da gördüğü Sakine ile bu son görüşmelerine dair şunları anlatır: “Ben tamamlamak için gidiyorum heval Sakine, sana gel diyemem, kıyamam sana. Sen hakkını verdin. Eğer çıkarsam ve hala mücadele devam ederse, önderliğim zindanda ise dağda buluşalım mı? Buluşacaktık ama o dağ Dersim olacaktı. Ben 10 yıl önce çıktım ama Sakine arkadaşla bu hayalimizi gerçekleştirmek, benim yaşam gerekçem oluyordu. Eğer dağa gidersem, bu kez Sakine ile karşılaşacağım diyordum ama bu hep içimde kaldı.”