Kıtaların direnişi (6)

  • 09:01 2 Mart 2024
  • Dosya
 
 
 
Aborjinlerin ülkesinde mücadelenin rengi kadın
 
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - Tarihsel sürece bakıldığında defalarca katliama uğrayan Aborjinlerin ülkesi Avustralya’da kadınlar, kazanılmış hakları için mücadelesine yaşamın her alanında devam ediyor.
 
Dünya tarihine bakıldığında neredeyse her kıtada kadınlar, bulundukları ülkelerin gelişiminde öncülük eder. Hem demografik açıdan hem de kültürel değerler açısından birçok ülkenin gelişiminde rol alan kadınlar, erkek egemen zihniyetin soykırımına, asimilasyonuna karşı çağlar boyunca direnir. Bu direnişin olduğu ülkelerden biri de Avustralya’dır.
 
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kıtalar dosyamızın son bölümü olan Avustralya kıtasında bulunan Avustralya’nın işgalinden bugüne kadın direnişinin tarihçesini ve bugününü derledik.
 
Aborjinler
 
Avustralya’da yaşayan yerli halka Aborjinler denir. Ülke, kaptan James Cook tarafından 1770 yılında İngiltere adına işgal edilir. Bu işgal 1788’de Sidney’de başlar ve sayısız defa katliam gerçekleşir. İngilizlerin yanı sıra diğer Avrupa ülkelerinden gelen işgalciler de Aborjinlere ait bölgelere yerleşir. Katliamların yanı sıra salgın hastalıkları da beraberinde getiren Avrupalı işgalciler, çoğu kadın ve çocuklardan oluşan yüzlerce Aborjinin yaşamını yitirmesine neden olur. Bir kısmı da topraklarından sürülür.
 
Azalan nüfus giderek çoğalır
 
Çok sayıda katliama maruz kalan ve nüfusu 300 bine yakın olan Aborjinlerin nüfusu 1900’lerin ortalarına gelindiğinde 45 bine düşer. Bu sayı 1960’larda hükümetin Aborjinlerin toprak haklarını tanımaya başlamasıyla yükselir ve günümüzde 250 binin üzerinde Aborjin nüfusu vardır.
 
Tasmanya Soykırımı
 
Öte yandan Tasmanya Adası’nda İngilizlerin işgali sürecinde 1803-1847 yıllarında gerçekleştirilen Tasmanya Soykırımı sırasında Tasmanya yerlilerinin soyları yok edilir.
 
Aborjinlilere yönelik soykırımlar
 
Avrupalı işgalciler, Aborjinleri farklı zamanlarda soykırıma tabi tutar. Ancak soykırımlarla ilgili bilgi çoğunlukla hükümetin tuttuğu kayıtlardan edinildiği için sayılarının belirtilenden çok daha fazla olabileceği tahmin ediliyor. Tasmanya Soykırımı en bilinen örneğidir.
 
Aborjinlere yönelik katliamlardan bazıları şunlar:
 
“*Fremantle Katliamı: Aborjinlere yönelik ilk katliamdır. Bu katliam, Yüzbaşı Irwin tarafından 1830 yılının mayıs ayında gerçekleşir. Fremantle’ın kuzeyindeki Aborjin kampını basan askerler, çok sayıda kadın ve çocuğun da aralarında olduğu Aborjinleri katleder, birçoğunu da yaralar.
 
*Convincing Ground Katliamı: (1833-34) Portland yakınlarındaki Victoria’da gerçekleştirilen en büyük katliamdır. Balina avcıları ve yerel Kilcarer Gunditjmara halkı balina ve teknelerini sahile çekme hakları için mücadele ederdi. Ancak katliamda yaşamını yitirirler.  
 
*Waterloo Creek Katliamı: 1838 yılında Waterloo Creek denilen yerdeki Aborjin kampına düzenlenen baskında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 100-300 arasında Aborjinin katledildiği belirtilir.
 
*Coniston Katliamı: 1928 yılında Avrupalıların Aborjinlere uyguladığı bilinen son katliamdır. Coniston’da bazı Aborjin aileleri, Avrupalılar tarafından katledilir. Katliam, dingo avcısı Frederick Brooks’un Yukurru denilen yerde bazı Aborjinliler tarafından vurulmasının intikamı olarak gerçekleştirildiği iddia edilir. Resmi kayıtlara göre 32 Aborjinin katledildiği ifade edilirken, tarihçiler ise en az 60 Aborjin kadın, çocuk ya da erkeğin katledildiğini savunur. Frederick Brooks’un katledilmesi üzerine yerel polis memuru William Murray, intikam amacıyla birkaç hafta süreyle Aborjin kamplarına baskın düzenler. Soruşturma kurulu, William Murray’ın saldırısının haklı olduğu hükmünü vererek beraat ettirir.
 
Öte yandan 1910 ve 1970 yılları arasında uygulanan devlet politikasıyla, Aborjin çocukların 3’te 1’i ila 10’da 1’i ailelerinden zorla alınır. 1997’de Avustralya İnsan Hakları Komisyonu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında yerli çocukların ailelerinden zorla ayırılıp asimile edilerek Aborjinleri yok etmenin amaçlandığı ve soykırım uygulandığı sonucuna varılır.
 
Günümüz Aborjinleri
 
Avustralya Anayasası, 1999’da değiştirilerek kabul edilir. Bu anayasanın giriş bölümünde Avustralya’da İngiliz işgalinden önce Aborjinlerin kıtada yaşadığı kabul edilir. 2004 yılında Avustralya hükümeti, ülkenin en büyük yerli organizasyonu olan ATSIC’i kamu fonlarının ATSIC’in başkanı tarafından kötüye kullanıldığı gerekçesiyle fesheder ve Aborjinlerle ilgili programlar başka hükümet bölümlerine aktarılır ve hükümetle beraber çalışan bir organizasyon kurulur. Avustralya Aborjin nüfusunun büyük bir kesimi şehirleşmiş ancak küçük bir kesimi eskiden kilise misyonu olan bölgelerde yaşar. Aborjin gençleri genel nüfusa oranla 11 kat daha fazla hapse girer ve intihara sürüklenme oranı oldukça yüksektir. İşsizlik, sağlık ve yoksulluk problemleri aynı şekilde genel nüfusa oranla daha fazladır, okul bırakma ve üniversiteye giriş oranları ise düşük seyreder.
 
Aborjinlerden özür dilendi
 
Öte yandan eski hükümetler, işgalcilerin, Aborjinlere yaptıklarından dolayı özür dilemeyi sürekli reddeder. Fakat başbakan Kevin Rudd’un tüm Avustralyalılar adına Aborjinlerden özür dilemesini öngören önerge oy birliğiyle kabul edilir. Kevin Rudd’un parlamentoda okuduğu bu önergede, “Avustralya’da birbiri ardına gelen hükümetlerin derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür diliyoruz” ifadeleri yer alır. Kevin Rudd, yaklaşık 20 dakika süren ve sık sık özür dilediği konuşması nedeniyle Aborjinler tarafından ayakta alkışlanır.
 
İş gücüne katılım durumu
 
Avustralya’da Aborjinlerin iş gücüne katılım oranı oldukça düşük. Aborjinlerin sadece yüzde 39’u 12 yıllık eğitimini tamamlar. Ülkede ırkçılık ve ayrımcılık da en fazla Aborjinlere yönelik uygulanır. Kıtadaki sömürgeci yöneticiler, Aborjinleri kendi kültürel kökenlerinden uzaklaştırmak adına yaptıkları birçok uygulama olduğu bilinir. Aborjin çocukların ailelerinden zorla alınarak, sömürgeciler gibi giydirilip, konuşmaya zorlandıkları okullarda okutulmaya çalışılması, bunlardan sadece biridir.
 
Dil ve edebiyat
 
Avrupalıların gelişinden önce, Aborjinler yalnızca sözlü edebiyat ürünleri verir ve yazma sistemleri yoktur. Sonrasında ise kısıtlı da olsa yazılı bir kültür oluşur. Eril zihniyetin hakim olduğu ülkede, 1984 yılında Cinsiyet Ayrımcılığı Yasası ile toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında cinsiyet ayrımcılığı yasaklanır. Günümüzde kimi eşitsizlikler hala devam etse de, Avustralya, 2017’de New World Wealth Araştırma Grubu tarafından kadınlar için dünyanın en güvenli ülkesi seçilir.
 
Aborjin kadınlar
 
İngiltere tarafından bir cezaevi ülkesi haline dönüştürülen Avustralya’da, Aborjin kadınlar bir yandan ekonomik koşullar, bir yandan cinsiyet eşitsizliğinden dolayı fuhuşa zorlanır.  Rahibeler 1838’de Avustralya’ya gelir ve burada hastaneleri, okulları ziyaret ederken, hükümlü kadınlara iş sağlamaya çalışır  1857’de Sidney’deki St. Vincent’s Hastanesi’nden başlayarak doğu eyaletlerinin dördünde hastaneler kurar. Bu hastaneler, özellikle yoksullar için ücretsizdir. Ülkede kadın mücadelesi her dönemde devam eder.
 
Caroline Chisholm da kadın mücadelesinde rol alanlardan biridir. Kadın sorunları ve işgalcilere karşı yürütülen politikaların önde gelen savunucularından olan Caroline, 1808-1877 yılları arasında bir göçmen kadın sığınma evi kurar.  Sonra da 1840’larda Aborjin ailelere destek sağlanmasında büyük destek verir. 
 
Kadınların oy hakkı
 
Avustralya, 19. yüzyılın sonlarında kadınlara oy hakkı verilmesinde dünyaya öncülük eder. Güney Avustralya bölgesindeki mülk sahibi kadınlara 1861’deki yerel seçimlerde oy kullanma hakkı verilir. Henrietta Dugdale, 1884’te Melbourne’da ilk Avustralyalı kadınların oy hakkı topluluğunu kurar. Kadınlar, 1884’te Güney Avustralya Parlamentosu için oy kullanma hakkına sahip olur. 1895’te bu, dünyada kadınların da siyasi seçimlerde aday olmasına izin veren ilk yasadır. 1897’de Catherine Helen Spence, siyasi seçimlerde aday olan ilk kadındır. Ancak Batı Federal Konvansiyon’a delege olarak seçilemez. Avustralya Federasyonu, Batı Avustralya, 1899’da Avustralya’ya yerleşen Avrupalı kadınlara oy kullanma hakkı verirken, Aborjinlere bu hak verilmez.
 
1900’lü yıllarda Avustralya
 
Öte yandan ülkede kadınlar da savaşlarda yer alır. Ancak hükümet politikalarına dair yenilgi ve direnişe ilişkin bilgiler de yazılı tarihte çok azdır. Diğer yandan 1922’de ülkenin kırsal kesimlerindeki kadınların yaşamlarını iyileştirmek amacıyla Taşra Kadınları Derneği kurulur. Dernek, o günden bu yana ülkenin en büyük kadın örgütü haline gelir.
 
Diğer yandan 1974’te Federal Uzlaştırma ve Tahkim Mahkemesi kadınlara yetişkin ücretinin tamamını verir. Ancak kadınların belirli endüstrilerde çalıştırılmasına karşı direniş, 1970’lere kadar devam eder. Sendika hareketinin unsurlarının engellemesi nedeniyle kadınların Melbourne tramvaylarında sürücü olarak kabul edilmesi, 1975’e kadar sürer. Ülkenin iki havayoluna sahip olan Reginald Ansett, 1979’da, kadınların pilot olarak eğitim almasına izin vermez. 1984 yılında Cinsiyet Ayrımcılığı Yasası, yürürlüğe girerek, cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsel taciz suç olarak kabul edilir. Avustralya’da aile içi tecavüzün suç sayılması da 1981’de New South Wales eyaletinde başlar ve bunu 1985’ten 1992’ye kadar diğer tüm eyaletler izler.
 
Kadının rolü nedir?
 
1960’lara kadar ülkede erkek egemen zihniyet hakimdir. Aborjinlerin ve diğer halkların haklarına ise son yıllarda dikkat çekilir. Avustralya kültüründe kadınların rolüne ilişkin ilk çalışmalardan biri Miriam Dixon’un 1975 tarihli “The Real Matilda” adlı kitabıdır. Avustralya’da toplumsal cinsiyet eşitsizliği had safhadadır. Kadınlara tek rol aile içinde biçilir.
 
Marilyn Lake, 1970’lerde kadın tarihinin ilk aşamasının, kadın kurtuluş hareketiyle yakın bağlarını yansıtan bir devrimcidir. 20’nci yüzyılın sonlarına gelindiğinde kadınların tarihi daha az serttir ve toplumsal tarih ve emek tarihiyle daha kapsamlı bir şekilde bütünleşir. 21. yüzyılda vurgu, kadınlık ve erkeklik kavramlarını da içeren “cinsiyet ilişkileri”ne doğru yönelir.
 
Kürtaj hakkı 
 
Birçok ülkede olduğu gibi Avustralya’da da kadınlar kürtaj hakkına erişemez. Ülkede kürtaj, 1969 yılına kadar yasaktır. Sonraki yıllarda değişen bu karar ile kürtaj, 2019 yılı itibariyle Avustralya eyaletlerinde ve bölgelerinde yasaldır. Kadınların dörtte biri ila üçte birinin hayatları boyunca kürtaj olduğu tahmin edilir. Kürtaj hakkı güçlü bir halk desteğine sahip.
 
Kadınlar ve hükümet
 
1902’de federal seçimlerde aday olma hakkı verilmiş olmasına rağmen, kadınlar, Edith Cowan’ın 1921’de Batı Avustralya Yasama Meclisi’ne seçilmesine kadar Avustralya siyasetinin ilk 20 yılında mevcut değildir ve federal olarak temsil edilmez. Dorothy Tangney ve Enid Lyons’un sırasıyla Senato ve Temsilciler Meclisi’ne seçildiği 1943 federal seçimlere kadar Lyons, Robert Menzies’in 1949’daki bakanlığında kabinede görev alan ilk kadın olur. Rosemary Follett, 1989’da Avustralya başkent bölgesinin başbakanı seçilene kadar kadınlar bir eyaleti yönetmez. Avustralya’nın ilk kadın başbakanı Julia Gillard olur.
 
Parlamentoda kadın sayısında artış
 
Öte yandan 1970’lerden bu yana kadınların parlamentoda temsili giderek artar. 2010 yılında Sidney’de kadınların her pozisyonda kendilerinden üstün olması gibi örneklere rağmen Belediye başkanı olarak Clover Moore, Yeni Güney Galler Başbakanı Kristina Kenally, Yeni Güney Galler Valisi Marie Bashir,  Başbakan Julia Gillard, Vali Quentin Bryce ve Avustralya Kraliçesi II. Elizabeth, hala fedaral parlamentoda azınlık olarak kalıyor. 2021 itibariyle yüzde 37,9’luk bir orana sahipler. (Temsilciler Meclisi’nde yüzde 31,1 ve Senato’da yüzde 51,3)  önceki seçime göre yüzde 5,9 artış gösterir.
 
İstihdama engel
 
Birçok sektörde kadın istihdamına engel olarak evlilik yasağı getirilir. 1902 tarihli Commonwealth Kamu Hizmeti Yasası, her kadın memurun “evlendiğinde emekli sayıldığını” öngörür. Kadınların büyük çoğunluğunun sekreterlik dışı pozisyonlara gelmesi fiilen engellenir. 1949’da kadınların hizmetin büro bölümüne girmesine izin verilir. 1966’da Avustralya, evli kadınların kamu hizmetinden kalıcı pozisyonlarda bulunmasını engelleyen evlilik yasağını kaldıran son demokratik ülke olur.
 
Evlilik içi tecavüze dair yasa
 
Evlilik içi tecavüzle mücadele eden ilk Avustralya eyaleti Güney Avustralya’dır. Başbakan Don Dunstan’ın girişimleri sonucunda 1976’da muafiyeti kısmen kaldırılır. Söz konu yasaya dair madde şu şekildedir. "Hiç kimsenin, yalnızca başka bir kişiyle evli olması nedeniyle, bu diğer kişiyle cinsel ilişkiye girmeye rıza gösterdiği varsayılamaz.”
 
Değişimler
 
1983'ten bu yana evli bir kadın, eşinin iznine gerek kalmadan Avustralya pasaportuna başvurabiliyor. 1984 yılından bu yana, Federal Cinsiyet Ayrımcılığı Yasası, Avustralya genelinde cinsiyetçiliğin, medeni durum veya ilişki durumu, fiili veya potansiyel hamilelik, temelinde ayrımcılığı yasaklar. 1991 yılında Avustralya'da kadınların evlenme yaşı, erkekler için geçerli olan 16'dan 18'e çıkarılır.  Kasım 2020 itibarıyla, Avustralya'nın ulusal cinsiyetler arası ücret farkı yüzde 13,4'tür; kadınların tüm endüstriler ve mesleklerdeki haftalık ortalama normal tam zamanlı kazancı bin 562 dolarken, erkekler için bin 804 dolardır. 
 
Jessie Mary Street kimdir?
 
Hindistan’da 18 Nisan 1889’da dünyaya gelen Aborjinlerin ve kadınların oy hakkı savunucusu Jessie Mary Street, aslen Avustralyalı bir diplomattır. Aynı zamanda 1945’te Birleşmiş Milletler’in kuruluşunda Avustralya’nın tek kadın delegesi olan Jessie, ülkesinin Birleşmiş Milletler’deki ilk kadın delegesidir. Jessie burada Birleşmiş Milletler Şartı’na ayrımcılık yasağı maddesinin dahil edilmesini sağlar.
 
Kadın ve Aborjin hakları için mücadele eder
 
İkinci dünya savaşı sürecinde Sovyetler Birliği ile olan dostluğu nedeniyle Kızıl Jessie olarak da bilinen Jessie, İngiltere’deki kadınların oy hakkı hareketinden Avustralya’da Aborjin haklarına kadar 50 yılı aşkın bir süre Avustralya ve uluslararası siyasetin önde gelen isimlerinden olur.  1943 yılında Avustralya Federal seçimlerinde Avustralya İşçi Partisi’nin bir üyesi olarak Sidney Doğu bölgesindeki Wentworth için Birleşik Avustralya Partisi’nin öncüsü Eric Harrison’a karşı yarışır. O yılki büyük İşçi Partisi heyelanının ortasında onu neredeyse mağlup eder. İlk sayımında sahaya liderlik eden Jessie, yalnızca muhafazakar bağımsız Bill Wentworth’un tercihleri Eric Harrison’ın hayatta kalmasına izin verir. Jessie’nin girişimi, bir İşçi partisi adayının muhafazakarların kalesi Wentworth’u kazanmaya şimdiye kadar ulaştığı en yakın girişimdir.
 
BM’de Avustralyalı tek kadın delege
 
Jessie, 1945’teki San Francisco Konferansı’nda Birleşmiş Milletler’in (BM) kuruluşunda Avustralya’nın tek kadın delegesidir. Burada Eleanor Roosevelt ile birlikte cinsiyetin, BM’de ayrımcılık yasağı maddesine ırk ve dinin de dahil edilmesinde önemli bir rol oynar.
 
1949’de Avustralya Barış Konseyi’nin kurucu üyesi olan Jessie’nin adının verildiği Ulusal Kadın Kütüphanesi ve Jessie Street Gardens kurulur.
 
Jessie, 2 Temmuz 1970 yılında Sidney’de yaşamını yitirir.