Kürt siyasi hareketinin 30 yıllık yerel seçim deneyimi

  • 09:05 28 Şubat 2024
  • Dosya
 
Habibe Eren
 
HABER MERKEZİ - Özgürlükçü halk iradesini esas alan yerel deneyim pratiği 1980 öncesine dayansa da Kürt siyasi hareketi ilk yerel seçimlere HADEP ile 1999 yılında girdi. Aradan geçen 30 yıla yakın sürede Kürt sorununa bakış açısı değişmediği gibi Kürtlerin özgürlükçü yerel yönetim modelleri sistematik olarak hedef alındı. Ancak buna karşı demokratik siyaset ve eşit temsiliyet çizgisi adım adım büyüdü. 
 
31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşecek yerel seçimlere kısa bir süre kaldı. Türkiye siyasi tarihi açısından hem genel hem de yerel seçim süreçleri genellikle çatışmalı ve siyasi olarak “kara bulutların” estiği dönemlere denk geliyor. Söz konusu bu ortamda Kürtler ve temsilcileri ise farklı hükümetler tarafından aynı yöntemlerle hedef alındı. Ancak her süreçte yeni bir iddia ve mücadele pratiği ile siyaset sahnesinde olmayı sürdüren Kürt hareketi, tüm bu dönemeçlerde Kürt sorununu farklı platformda dillendirmeyi sürdürdü.
  
İlk yerel yönetim deneyimi 1980 öncesine dayanıyor 
 
Kürtler açısından, yerel seçim deneyimi ilk defa 1999 yılında Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile başladı. Ancak özgürlükçü halk iradesini esas alan ilk yerel yönetim deneyimleri 1980 öncesine dayanıyor. 1979 yılında yapılan yerel seçimlerde Urfa’nın Hilvan ilçesinde Nadir Temel, Fatsa’da Fikri Sönmez, Batman’da ise Edip Solmaz bağımsız aday olarak belediye başkanlıklarını kazandı. Aynı seçimlerde Dürre Kaya, Saadet Yavuz ve Emine Hacı Yusufoğlu da Hilvan’da belediye meclis üyesi oldu. Batman Belediye Başkanı Edip Solmaz, seçildikten 27 gün sonra faili meçhul bir şekilde katledildi. Nadir Temel ise kısa bir süre sonra görevden alındı. Fatsa’da “Terzi Fikri” ise seçildikten kısa bir süre sonra Fatsa’ya “nokta” adıyla operasyon düzenlendi daha sonra tutuklanan Fikri Sönmez cezaevinde yaşamını yitirdi.
 
 
Darbenin etkilerinin sürdüğü, Türkiye’de bulunan tüm yapıların Kürt hareketinin, sol örgütlerin tasfiye edilmeye çalışıldığı, sivil toplumun ise sindirilmeye çalışıldığı 1990’lı yıllarda ise demokratik taleplere cevap olarak baskıcı politikalar devreye kondu. 
 
Takvim yaprakları 4 Eylül 1993 tarihini gösterdiğinde Demokrasi Partisi (DEP) Mêrdîn (Mardin) Milletvekili Mehmet Sincar Êlih'te (Batman) katledildi. 
 
 
Leyla Zana'nın Meclis’te Kürtçe yemin etmesiyle ile başlayan “kriz” 1994'te dokunulmazlıkların kaldırılmasına kadar devam etti. 2 Mart 1994'te Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, ve Şırnak bağımsız milletvekili Mahmut Alınak'ın dokunulmazlığı kaldırıldı. Aynı gün Orhan Doğan ve Hatip Dicle Meclis’ten çıkarken gözaltına alındı.
 
Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Sedat Yurttaş, Selim Sadak, Mahmut Alınak, Hatip Dicle, Orhan Doğan "Vatana ihanet ve devletin hâkimiyeti altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya ve bu topraklar üzerinde müstakil bir devlet kurmaya yönelik eylem" suçlamalarıyla aynı yıl 16 Mart'ta DGM tarafından tutuklanarak Ankara Merkez Cezaevi'ne gönderildi.
 
 
1994 yılında boykot edildi 
 
Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) 1994’te yapılan yerel seçimlere girme kararı aldı, ancak gerek partinin Ankara genel merkezi ve bazı il/ilçe binalarına gerekse de HADEP adaylarının evlerine yapılan bombalı saldırılar sonucunda seçimler boykot edildi ve seçime girilmedi. 1990’lı yıllarda faili meçhul katliamlar, gözaltında kaybetmeler ve Kürt coğrafyasında göçertme politikalarının devreye konduğu bir süreçte Kürtlerin siyasi sahnesinde yer alma çabaları “terörize” edildi, ancak mücadele sonucunda birçok başarı ve kazanım da elde edildi. 
 
Hangi atmosferde seçime gidildi?
 
O tarihte Türkiye, Anavatan Partisi (ANAP), koalisyon ortakları Demokratik Sol Parti (DSP), Demokrat Türkiye Partisi (DTP) ile Demokratik Sol Parti (DSP) tarafından yönetiliyordu. Seçimlerden bir buçuk ay önce ise PKK Lideri Abdullah Öcalan uluslararası güçlerin desteği ile 15 Şubat’ta Türkiye’ye getirildi. Kürt sorununun derinleşmesi ve uluslararası bir boyut kazanmasına neden olan bu hamle Kürtlerin siyasi arenada ödediği bedellere her aşamada yenisini kattı. Tüm bu hamlelere cevap ise Kürtlerin tercihlerini bir adım daha ileri taşımasına neden oldu. 
 
 
HADEP yerel seçimlerde 
 
Kürtlerin yerel seçim deneyimini yaşadığı 1999 yılında hem genel hem yerel seçimler gerçekleşti. 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan genel ve yerel seçimler, yerel yönetimler açısından yeni bir dönemi ifade ediyordu. 1999’da HADEP ile başlayan demokratik belediyecilik geleneği, kültürel soykırım ile karşı karşıya olan Kürtler, Êzidîler, Süryaniler, Mihelmiler, Aleviler gibi halkların ve inançların korunmasını temel ilke olarak benimserken; kültürel zenginlik, kültürel çeşitlilik ve çok dilli yaşamı hayata geçirmeyi hedefledi. 
 
 
37 belediye kazandı 3’ünü kadın başkanlar yürüttü 
 
Yerel seçimler sonucunda HADEP, 1 büyükşehir Diyarbakır, 6 il Agirî (Ağrı), Êlih (Batman), Çewlîg (Bingöl), Colemêrg (Hakkâri), Sêrt (Siirt) ve Wan (Van), 30 ilçe ve belde olmak üzere toplam 37 belediye kazandı. Bu belediyelerden Qoser (Kızltepe) , Doğubayazıt (Bazîd), Şemrex’in (Mazıdağı)  başkanlığını kadın başkanlar yürüttü. HADEP seçimlerde 788 bin 87 oy aldı, seçimlere katılım oranı ise yüzde 85,2 olarak gerçekleşti. 
 
AKP iktidara geldi 
 
1999 yılından bir diğer yerel seçimlerin gerçekleştiği 2004 yılına kadar da bir dizi olay yaşandı. Dünyada ve Türkiye’de bu süreçte yaşanan toplumsal dönüşüm süreçleri, ekonomik ve siyasi krizlere sürükleyen merkez sağ siyasi partilerin muhafazakâr modernleşme anlayışlarının çözüm üretmekte yetersiz kalması, bu partilerin seçmen desteğini yitirmesine neden olurken, sağ siyasetin  “ikizi” konumunda olan İslamcı ve milliyetçi partilerin de yükselmesine neden oldu. Kasım 2002 yılında ise ABD’nin “Ilımlı İslam” projesi kapsamında başka bir sağ muhafazakar partiden ayrılanların kurduğu AKP, iktidara geldi. 15 Mart 2003 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığında ilk hükümet kuruldu. Kurulduğu ilk yıllarda “demokratik” bir hava veren AKP iktidarı, “ustalık” dönemlerinde ise Kürtlerin tüm kazanımlarını hedef aldı. 
 
HADEP 2003’te kapatıldı 
 
2002 yılında Sosyalist Enternasyonal'e kabul edilen HADEP, 13 Mart 2003’te AKP iktidarının ilk yılında Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından oybirliğiyle kapatıldı. 46 yöneticiye siyaset yasağı getirildi.
 
2004: Demokratik Güç Birliği 
 
28 Mart 2004’te yapılan yerel yönetimler seçimlerinde, 1980 sonrasının “en düşük katılım” oranları ile gerçekleşti. Seçimlerin başlangıç tarihi olan 1 Ocak 2004’te siyasal yaşamda bulunan parti sayısı 46 olurken, bu sayı seçimlerin yapıldığı 28 Mart 2004 tarihinde 48’e çıktı. Bu seçimlerde Demokratik Halk Partisi ‘DEHAP), Özgürlükçü Demokrasi Partisi (ÖDP), Emek Partisi( EMEP), Özgür Toplum Partisi (ÖTP) ve Sosyalist Dayanışma Partisi (SDP) "demokratik güç birliği" adı altında bir araya gelerek birçok seçim merkezinde adaylarını SHP çatısı altında gösterdi. Söz konusu seçimlerde SHP’nin oy oranı yüzde 5,15 oldu. 
 
2004’de 57 belediye başkanlığı kazanıldı
 
DEHAP, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde belediye sayısını arttırarak Amed, Êlih, Dersim, Colemêrg ve Şirnex (Şırnak) illerinin de içinde bulunduğu toplamda 57 belediye başkanlığı kazandı. Kadınlar, seçimlere kendi seçtiği adaylarla girmeye başladı ve liste sıralamalarında kadınlar lehine yapılan düzenlemeler sonucunda, 1999’da 3 olan kadın belediye başkan sayısı, 2004 yerel seçimlerinin ardından 9’a çıktı.
 
DTP ile 2009 seçimleri yüzde 40 kadın kotası uygulandı
 
Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile girilen 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde ise, “Özgür Yurttaşla, Özgür Kentlere!” sloganıyla demokratik özgürlük çizgisi vurgulandı. Cinsiyet özgürlüğü, toplumsal ekoloji ve doğrudan demokrasi gibi üç esasa dayalı olan, yüzde 40 kadın kotasının uygulandığı seçim çalışmalarının sonucunda 8 il, 51 ilçe ve 40 beldede DTP toplam 99 belediye başkanlığı kazandı.
 
 
Cemil Çiçek: DTP Ermenistan sınırına dayandı
 
Yerel seçimler sonrası Kürtlerin kazanımları, devlet tarafından bir kez daha tehdit unsuru olarak görüldü. Dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in "DTP Güneydoğu'yu kazandı, Iğdır'ı da aldı, Ermenistan sınırına dayandı” sözleri sonrası Kürtlere dönük çok kapsamlı olan “KCK operasyonları”nı beraberinde getirdi. Söz konusu operasyonlarda aralarında gazeteci, siyasetçi ve yazarların da olduğu yüzlerce kişi gözaltına aldı, tutuklandı.14 Nisandan, haziran sonuna kadar sürdürülen ve 40’ı aşkın ilde eş zamanlı düzenlenen onlarca operasyonda yüzlerce kişi gözaltına alındı. Nisan ayında gözaltına alınan 509 kişiden 225’i mayıs ayında gözaltına alınan 213 kişiden 116’sı Haziran ayında ise 223 kişiden 73’ü tutuklandı. PKK’nin 2009 yılında eylemsizlik kararını bir ay süre ile uzattığını ilan ettiği 30 Eylül’ün ertesi günü Urfa’da 25 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan aralarında 12 Haziran 2011’de genel seçimlerinde milletvekili seçilen BDP’li İbrahim Ayhan ile BDP Urfa İl Eş Başkanı Adile Fidan’ın da bulunduğu 14 kişi tutuklandı.  
 
Oslo’da görüşmeler 
 
2009 yılında bir yandan bunlar yaşanırken bir yandan da Norveç’in başkenti Oslo’da kimi görüşmeler yapılıyordu. Görüşmeler sonrası çözüme dönük hamleler olsa da bu konuda samimi yaklaşılmadı. 2010 yılına gelindiğinde ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla “Barış Grubu” Türkiye’ye geldi. Ancak barış çağrısına toplu tutuklamalarla cevap verildi. 12 Eylül 2012’de başlatılan ve 68’inci gününde PKK Lideri’nin çağrısıyla sonlandırılan açlık grevleri, Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında 2013 ile 2015 yılları arasında devam edecek olan süreci gelişmesini sağladı.
 
Çözüm süreci deneyimi
 
3 Ocak 2013 yılında Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat Ata’nın İmralı'ya giderek Abdullah Öcalan ile görüşmesi sonrası çözüm sürecinin ilk adımları atılmış oldu. Tüm bu yaşananlardan sonra 2013 ve 2015 yıllarını kapsayan ve “Çözüm süreci” olarak adlandırılan süreçte çatışmasızlık ve “barış süreci”ni halklar kısa bir süre de olsa deneyimledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kaleme aldığı 10 maddelik “Dolmabahçe Mutabakatı” imzalandı ancak AKP iktidarı tarafından süreç bir süre sonra rafa hatta kendi tabirleriyle “buzdolabına kaldırıldı”.
 
 
BDP 102 belediye kazandı, ilk defa eşbaşkanlık uygulandı
 
Söz konusu süreç devam ederken aynı siyasal geleneğin devamı olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde “yerel yönetimlerin, toplumun devlet karşısında direnen özgür kişiliği ve ruhu” ilkesi ile seçime girdi. Bu ilkeyi “Özgür İnsan, Özgür Toplum, Özgür Doğa!” slogan ile seslendirdi. BDP, seçim sonucunda 3 büyükşehir (Mêrdîn, Amed ve Wan), 8 il (Agirî, Êlih, Bedlîs, Colemêrg, Şirnex, Îdir, Dersim ve Sêrt), 67 ilçe ve 24 belde belediyesi olmak üzere 102 belediye kazandı. Bu seçimde yerel yönetimlerde bir ilk olan eş başkanlık sistemi ile birlikte, meclis üyeliklerinde fermuar sistemi hayata geçirildi. BDP, 11 Temmuz 2014 tarihinde isim değişikliğine giderek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını aldı.
 
Özgürlükçü kent kurumları hedefi
 
Yerel yönetimlerde mahalle ve kent meclislerinin toplantı, tartışma ve karar alma gibi mekanizmalarını işleterek katılımcı demokrasinin zeminini oluştururken, bu bağlamda yerel yönetim anlayışı esası özgürlükçü yerel yöneticilik, radikal ve özgürlükçü kent kurumlarının oluşturulmasını amaçladı. 
 
7 Haziran başarısı 
 
Kürt siyasi hareketi, 7 Haziran 2015 seçimlerine 2007 ve 2011 seçimlerinde olduğu gibi bağımsız adaylarla değil parti olarak girdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile girilen seçimde 6 milyon 057 bin 506 ile oyların yüzde 13,12'sini alarak 80 milletvekilliği kazandı. Bu Türkiye’de demokratik cephe için tarihi bir başarı olurken AKP iktidarı için Kürtleri bastıracak yeni bir hamlenin hızlandırılmasını sağladı. 
 
Çözüm süreci resmen sonlandırıldı 
 
Seçimlerden kısa bir süre sonra 22 Temmuz’da Riha’nın (Urfa) Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde iki polisin öldürülmesi sonrası çözüm süreci resmen sonlandırılmış oldu. Çözüm süreci rafa kaldırıldıktan sonra Kurdistan’da birçok kentte “özyönetim” ilan edildi ve süreç tekrar çatışmaya evrildi. 
 
2019 seçimlerine giderken…
 
2016 yılında darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal ve sonrasında Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan kararla uygulamaya konulan “Çöktürme planı” sonrası “Kürt soykırımı” hayata kondu. Bu süreçte yüzlerce insan yaşamını yitirdi, binlercesi gözaltına alındı tutuklandı, yerel yönetimlere kayyımlar atandı ve Kurdistan’da 90’lardan sonra ikinci bir göç dalgası yaşandı. Kayyım atamaları ile yurttaşların yönetime katılım hakkı gasp edilirken Kürtler açısından bu süreç “darbe” olarak adlandırıldı. 11 Eylül 2016 tarihinde başlayan kayyım atamaları, 3 büyükşehir belediyesi olmak üzere, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyede gerçekleşti ve bu belediyelere devletin memurları atandı. Kayyım atamalarına paralel olarak Kürdistan’da kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edildi. 
 
HDP eşbaşkanları ve vekillerin yanı sıra 93 belediye eşbaşkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi ve sayısı binleri aşan parti il ve ilçe teşkilatlarında çalışan parti yöneticisi ve çalışanı tutuklandı.
 
 
Kayyımlardan kültürel soykırım 
 
Kayyımların ilk icraatları kültürel soykırımı hayata geçirmek ve kadın kurumlarını hedef almak oldu. İktidarın ideolojisi doğrultusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen kadın özgürlükçü yaklaşımın yerine, kadını aile içinde ele alan, geleneksel cinsiyet rollerini pekiştiren ve muhafazakâr bir yaklaşım hayata geçirilmeye çalışıldı. 
 
2019 seçimleri, ikinci kez kayyım
 
2019 seçimlerine gelindiğinde ise HDP, 31 Mart'ta 3’ü büyükşehir toplam 8 kentte il belediye başkanlığı kazandı. HDP listelerinden bin 230 belediye meclis üyesi ve 101 il genel meclis üyesi seçildi. Altı belediye başkan adayına, KHK ile kamu görevinden ihraç ediği için mazbataları verilmedi. En yüksek oyu alan ikinci partinin adayı göreve atandı. Seçimlerden sonra, 19 Ağustos 2019'da Amed, Wan ve Mêrdîn Büyükşehir Belediyelerine kayyum atandı. Bu dönemde Îdir, Êlih, Sêrt ve Colemêrg il belediyelerine de kayyum atandı. En son HDP’li belediyelere kayyım atanmayan 3 belediye kaldı. 
 
Kayyım politikalarının ardından Kürt coğrafyasında büyük bir tahribat yaşanırken 2019’dan bu yana hem dünyada hem Türkiye’de yaşanan felaketler çoklu krizleri de beraberinde getirdi. 
 
31 Mart’ta  bir kez daha umut olma arzusu
 
 
Türkiye 31 Mart’ta bir kez daha yerel yönetimleri belirlemek için sandık başına gidecek. Ekonomik krizin, yoksulluğun derinleştiği, kadına yönelik şiddetin dur durak bilmeden arttığı, her alana sirayet eden yozlaşma ve çürümenin belirginleştiği Kürtlerin temsilcilerin cezaevinde olduğu ve Kürt sorununa yine şiddet yanlısı politikalarla cevap verildiği bir süreçte Kürtler birçok kentte ve ilçede çıkardığı adaylarla yeniden umut olmayı ve kazanımlarını taçlandırmayı arzuluyor. Bunun işaretini de tüm baskı, tutuklamama ve kayyımlara rağmen ön seçimlerle adaylarını belirleme, kota ile başlayan kadın temsiliyetini eşbaşkanlıkta ısrar, meclis üyeliklerinde eşit temsiliyet, fermuar sistemine dönüştürmesi ile göstermiş durumda.