6 Şubat bir yıldır geçmedi: Amed

  • 09:02 6 Şubat 2024
  • Dosya
 
Rozerin Gültekin-Pelşin Çetinkaya
 
AMED - Depremin ardından geçen bir yılda Amed’de yaşananları dile getiren sendika üyeleri, verilen vaatlerin tutulmadığını ve halkın hala travma etkisinde olduğunu dile getirdi.
 
Mereş merkezli 7.8 ve 7.5 şiddetindeki depremler, bir yılını geride bıraktı ama deprem kentlerinde neredeyse hayat hiç normale dönmedi. 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremler, 11 kent ve ilçelerinde on binlerce yapıyı enkaza çevirdi. On binlerce insanın yaşamını yitirdiği ve yüz bini aşkının yaralandığı depremlerde yine yüz binlerce yapı kullanılamaz duruma geldi. Deprem kentlerinden biri olan Amed’de resmi verilere göre 414 kişi yaşamını yitirdi. 22 binanın yıkıldığı kentte 66 binanın acil yıkılması gerektiği, 3 bin 252 binanın ağır hasarlı, 2 bin 828 binanın orta hasarlı ve 32 bin 652 binanın az hasarlı olduğu tespiti yapıldı. Halkın barınma sorunu merkez Peyas (Kayapınar) ilçesinde kurulan 619 konteyner ile çözülmeye çalışılsa da Rezan (Bağlar) ilçesindeki 6 bin 40 deprem konutunun inşası da bir yıldır devam ediyor.
 
Depremin ilk anlarından diğer kentlerde olduğu gibi Amed’de de ihmaller ve önlemlerin alınmamasından dolayı halk kaderine terk edildi. Devletin ve iktidarın barınma ve beslenme sorununu günlerce ötelediği kent, bir dayanışma örneği de gösterdi. Kafeler, sivil toplum örgütleri ve evi hasar almayan yurttaşlar, sokakta kalanlara yerlerini açtı, uzun süre barınma ve yemek desteğinde bulundu. Diğer deprem kentlerine göre daha hızlı ayağa kalkan Amed’de depremin ilk şokunu atlatanlar ise ailelerini güvenli yerlerde bırakarak hızlıca başta Semsûr (Adıyaman) olmak üzere diğer kentlerdeki depremzedeler için seferber oldu.
 
Amed’de geçen bir yıl içerisinde hangi adımların atıldığına dair sendikalara mikrofonumuzu uzattık.
 
‘Depremden sonra onlarca kurum birleşip bir platform oluşturduk’
 
Amed Mimarlar Odası Yönetim Kurulu üyesi Kıymet Yıldız, TMMOB’un ve birçok sivil toplum örgütünün içinde yer aldığı Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu çatısı altında bir çalışma yürütmeye başladıklarını dile getirdi. Tespit edilen binalara ilk yardım çalışması yapılmaya başlandığını hatırlatan Kıymet, “Devamında yıkılan binaları tespit etme çalışması ve arama kurtarma çalışmalarına başlandı. Depremin ilk günlerinde AFAD’ın maddi bütçesi bu kadar iyi olmasına rağmen AFAD bünyesinde doğru düzgün araç gereç olmadığı ve çalışma alanında çok az insan kaynağı olduğu tespit edildi” ifadelerini kullandı. Birleştikleri kurumlarla beraber ilk günden itibaren planlı bir çalışma yürüttüklerini söyleyen Kıymet, “Önceliğimiz her zaman insanların temel ihtiyaçları oldu ve diğer deprem bölgelerine de grup oluşturup gönderdik. Deprem alanlarına gönderilen bütün arkadaşlarla koordineli bir şekilde çalışmaya devam ettik. TMMOB ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ile birlikte hasarlı binalar tespit edilip konteyner kent oluşturma planlama tartışmaları başladı” dedi.
 
‘Günü kurtarmaya yönelik çözümler geliştirildi’
 
Kıymet, sorunlar karşısında sorumlu kişilerin kalıcı çözüm yoluna değil de günü kurtarmaya yönelik çözümler bulduğuna dikkat çekerken, “Ve bunun sonucunda, Amed gibi bir yerde üstelik kış aylarına denk gelecek bir süreçte Dicle kenarında bir çadır kent oluşturuldu” vurgusu yaptı. Şu an Amed’de 5 bin 429 binanın ağır hasarlı olduğunu, bunun da yaklaşık olarak 20 bin konuta denk geldiğini ekleyen Kıymet, “Üstelik ağır hasarlı binaların yıkımına 4-5 aydır yeni başlandı ve çokça uyarılara rağmen sağlıksız bir şekilde, dikkat ve özen gösterilmeden bu yıkımlar yapıldı, yapılıyor. Bununla birlikte, orta hasarlı binalarla ilgili bir yıl geçmesine rağmen hiçbir çalışma ve süreç yürütülmedi. Yeni yapılacak yapılara yönelik ilk etapta çok daha fazla yapılacağına dair vaatlerde bulunuldu. Ancak şu ana kadar sadece 6 bin konuta denk gelen bir çalışma yürütülüyor ve aslında bu 6 bin konutun da Kasım-Aralık ayında bitirilip teslim edilmesi gündemdeydi. Fakat hala bu konutlar teslim edilmiş değil. Ve insanlarımız hala bu mağduriyeti yaşıyorlar. Evet belki yakın zamanda 6 bin konut projesi tamamlanıp teslim edilecek fakat geri kalan insanlarımız için neler yapılacağına dair hiçbir bilgimiz bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.
 
‘Depremden sonra planlı çalışmalar yapılmadı’
 
“Amed’de yıkımın olduğu alanlar genelde yoksul kesimin yaşadığı alanlardır” diyen Kıymet, bu alanlara dair de nasıl bir planlama yapılacağına yönelik hiçbir çalışma olmadığının altını çizdi. Bu denli büyük bir deprem yaşanmasına rağmen jeolojik raporların öneminin hala farkına varılmadığını dile getiren Kıymet, “Yeni planlanma alanlarda öncelik olarak zemin değerlerinin ne olduğunu ve yapılaşmaya ne kadar uygun olduğu ya da kaç katlı yapılacağına yönelik öncelik çalışmaların yapılması gerekiyor. Bundan sonra da, orada yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılayacak, oradaki sosyolojik yapının karşılığı olabilecek planlamaların yapılması gerekiyor. Bunun içinde, hem orada yaşayan insanların hem de sivil toplum örgütlerinin dahil olması gerekiyor. Fakat bir yıl geçmesine rağmen hala böyle bir çalışmanın yapılmadığı görüyoruz” dedi.
 
‘Konteyner kentlere ziyaretlerimiz engellendi’
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube Eşbaşkanı Yıldız Ok Orak da deprem sonrası sağlık alanında yaşanan sorunlara işaret etti. Kentte deprem sonrası atılan adımlardan biri olarak Dicle Nehri kenarına kurulan çadır kenti örnek gösteren Yıldız, “O dönemde yaşanan sorunlar yoğun sorunlardı. Önce nehir kenarına bir ucube bir çadır kent kuruldu. O çadır kentin uygun olmadığına dair defalarca müdürlükleri, bakanlıkları uyarmamıza rağmen bizi dinlemediler. O çadır kent sonrasında facialara neden oldu. Daha sonrasında çadır kenti boşaltmak durumunda kaldılar. Sonrasında konteyner kent kuruldu. O dönemler biz oraları da ziyaret ediyorduk. Bir süre sonra bizim orayı ziyaretlerimiz de engellenmeye çalışıldı. Sağlık sorunlarıyla ilgili ziyaretlerde bulunmayı özellikle istiyorduk” sözlerine yer verdi.
 
‘Konteyner kentte çok fazla hastalık yaşandı’
 
Yıldız, konteyner kent alanında birçok hastalıkların yaşandığına dikkat çekerken, hijyen koşullarının yetersizliğini, ilaca erişememe, hastaneye gidememe, kadınların hijyenik ürünlere erişememesini bunların nedeni olarak sıraladı. Yıldız, “Konteynerlerde kalan hala birçok kişi var. Vadedilen hiçbir şey hala yapılmadı. Konteyner kent Diyarbakır soğuğunda bir ailenin barınabilmesi için hiç uygun bir yer değil. Şu an sağlıklı ortamlarda bile bir salgın söz konusu. Hastanelerin doluluk oranı yüzde 90’ların üzerinde. Normal sağlıklı ortamlarda salgını biz bu kadar yoğun yaşıyorken, konteyner kentte yaşayanların yaşadıkları sorunları herkes tahmin edebiliyordur. O insanlara vadedilen konutlar verilmediği, sıcak ve hijyenik ortamlara kavuşmadıkları sürece de bu sağlık sorunları bitmeyecektir. Konteynerde yaşayanlara özel sağlık hizmeti sunulmadığı sürece sağlık sorunlarının bitmeyeceğini biliyoruz. Ayrıca biz oradaki depremzedelere özel sağlık hizmeti de sunmak istedik, revir açmak istedik. Buna dair yazılar da gönderdik ama hiçbiri kabul edilmedi” ifadelerini kullandı.
 
‘İnsanlar hala travmaların etkisinde’
 
Yıldız, depremden etkilenen insanlara sadece bedensel ihtiyaçları konusunda yardımın yetmediğini psikolojik anlamda da yardım edilmesi gerektiğini söylerken, “Orada biz ekibimizi kurmak istedik. Sosyal hizmet uzmanlarından, psikologlardan oluşturulmuş bir ekiple birebir yardımda bulunmak istedik. Bu kabul edilmedi ama yapılması gereken şey o. Çünkü depremin üzerinden bir yıl geçti. İnsanların bu travmaların hala etkisinde olduğunu düşünüyoruz. Onların bir an önce psikolojik desteğe alınmaları gerekiyor” dedi.
 
‘Kamusal eğitim hakkı bir kez daha tehlikeye girdi’
 
Depremin sınıfsal bir mesele olduğunu ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yarattığı sorunların deprem sürecinde de ortaya çıktığını dile getiren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay, “Deprem herkesi aynı etkilemedi. Kadınları, çocukları, mültecileri, farklı kimliklere sahip kişileri daha fazla etkiledi” sözlerinin altını çizdi. Eğitimin depremden en fazla etkilenen alandan biri olduğunu kaydeden Duygu, “Kayıp çocuklar, okula gidemeyen çocuklar, göç eden çocuklar, travma yaşayan çocuklar oldu. Çocukları koruyacak olan mekanizmaların eksikliği çocukları daha fazla mağdur etti. Deprem sürecinde ilk kapatılan yerler okullar oldu. Okulları yeniden açmak uzun bir süre ihtiyaç olarak değerlendirilmedi. Okulların güçlendirilmesine dair bir çalışma yürütülmedi. Milli Eğitim Bakanlığı özel okula giden çocuklarının masraflarının bir kısmını karşılayacağına dair deprem bölgesindeki çocuklar için teşvik yayınladı. Bu ben sorumluluğumu yerine getiremedim ve sorumluluğumu özel sektöre devrediyorum demek oluyor. Kamusal eğitim hakkı bir kez daha tehlikeye girmiş durumda” ifadelerinde bulundu.
 
‘Okulların yeniden inşa edilmesi gerekiyor’
 
Amed’de okullarda yaşanan sorunları ve eksiklikleri tespit etmek amacıyla binden fazla öğretmen ile anket gerçekleştirdiklerini paylaşan Duygu, şunları söyledi: “Anket çalışmasında depremle ilgili sorulara ağırlık verdik. Sorulardan biride ‘Okulunuzun olası depreme karşı dayanıklı olduğunu düşünüyor musunuz’ sorusuydu. Yüzde 32’si okullarının dayanıklı olmadığını, yüzde 43’ü okulunun kısmen dayanıklı olduğunu, yüzde 24’ü okullarının dayanıklı olduğunu ifade etmişti. Okulların deprem yönetmeliklerine uygun yapılması, zemin etütlerinin yapılması çok önemli. Okulların durumuna dair resmi bir yazı yayınlanmadı. Okulların 2018’den sonraki deprem yönetmeliğine göre yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bazı okullarda hem ilkokul hem ortaokul hem lise birleştirilmiş şekilde çocuklar eğitim görüyor. Diyarbakır’da okulların yüzde 87’si kalabalık sınıf. Olası bir deprem sırasında çocukları, eğitim emekçilerini hızlı ve güvenli şekilde tahliye edemezsiniz.”
 
Etkileri yarına da taşıyor…
 
6 Şubat’ta meydana gelen ve sadece yıkımlarla değil, ihmallerle de tüm dünyanın gündemine gelen depremlerin ardından değil bir yıl, belki yüzyıl da geçse yaşananlar hafızalardan silinmeyecek. Her deprem sonrası konuşulan ihmaller ve vadedilenlere karşın iktidar tarafından insanların yeniden her türlü felaketle yüz yüze bırakıldığı Kurdistan ve Türkiye’de 6 Şubat depremleri, toplumun asıl kurtarıcısının yine kendisi olduğunu gösterdi. Devletten önce depremzedelerin ve farklı kentlerdeki yurttaşların birbirlerinin yardımına koşarak hayatları kurtardığı depremler, belki de en çok enkaz başlarından yükselen “Devlet nerede!” çığlıklarıyla anılacak…
 
BİTTİ.