Alerjik hastalıklar nasıl kontrol altına alınabiliyor?

  • 09:05 12 Kasım 2023
  • Sağlık/Spor
 
HABER MERKEZİ - Alerjik hastalıkların çocuklarda görülme sıklığı her geçen gün artıyor. Genetik yatkınlığın yanı sıra anne karnında ve doğumdan sonra etkileşim sağlanan çevre koşulları, çocuklarda alerjiye neden olabiliyor. Uzmanlar, bu konuda düzenli takip ve tedavinin önemine dikkat çekiyor. 
 
Vücut, bağışıklık sistemi sayesinde, yapısında bulunmayan yabancı maddelerle karşılaştığında onlarla savaşıyor. Ancak bazı kişilerde bağışıklık sistemi, vücuda zararlı olmayan, diğer insanların bağışıklık sistemlerinin yanıt vermediği bazı maddeleri düşman olarak algılıyor ve onlara karşı saldırıya geçiyor. Bu saldırı sırasında bağışıklık hücreleri tarafından salgılanan maddeler, vücutta kaşıntılı döküntülerden şok tablosuna kadar değişen birçok belirtiye neden olabiliyor. Bu durum ise alerji olarak adlandırılıyor. 
 
Pediatri ve Çocuk Alerji Uzmanı Prof. Dr. Müge Toyran, alerjik hastalıklara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
Alerjik reaksiyonların ortaya çıkmasında kişilerin genetik yapılarıyla gelen bir kalıtımsal yatkınlığın söz konusu olduğunu dile getiren Müge, “Bununla beraber yatkınlığı olan her bireyde alerji ortaya çıkmıyor. Anne karnında ve doğumdan sonra etkileşim sağlanan çevre koşulları da alerjinin ortaya çıkmasında rol oynuyor. Beslenme, sigara ve hava kirliliği maruziyeti, erken yaşta doğal yaşamla iç içe olma, erken yaşta bazı viral enfeksiyonlara maruz kalma, alerjenlerle temas gibi çeşitli etkenler alerjinin ortaya çıkmasında rol oynuyor” diye belirtiyor.
 
Çocuklarda sık görülen alerjik hastalıklar
 
Alerjinin çocuklarda oldukça farklı klinik tablolar halinde kendisini gösterebildiğini ifade eden Müge, çocuklarda sık görülen alerjik hastalıkları şu şekilde özetliyor: “Hava yolu alerjenleri (ev tozu akarları, polenler, hayvan epitelleri, küf mantarları vb.) ile duyarlanan çocuklarda astım, alerjik rinit, atopik dermatit gibi hastalıklar görülebiliyor. Besinlere karşı alerjisi olan çocuklarda atopik dermatit, mide-bağırsak sistemi belirtileri (özefajit, proktokolit vb.) ve şok tablosuna neden olabilen anafilaksi tablosu ortaya çıkabiliyor. Ayrıca arı venomuna alerjik olan çocuklarda da anafilaksi tablosu gelişebiliyor. Bazı ilaçlar da çocuklarda basit deri döküntülerinden anafilaksiye kadar değişen şiddette alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor.”
 
Belirtiler alerjik bir hastalığa işaret edebilir 
 
Alerjik hastalıkların vücutta hemen her sisteme ait belirtiler gösterebildiğini kaydeden Müge, “Deride kaşıntılı kabarık plaklar halinde döküntüler (kurdeşen/ürtiker) ve egzama tarzı yaralar en sık görülen belirtilerdir. Solunum sisteminde, üst hava yollarında burun akıntısı, kaşıntısı, tıkanıklığı, hapşırma, alt hava yollarında nefes darlığı, öksürük, göğüs ağrısı, egzersizle çabuk yorulma şeklinde belirtiler görülebilir. Mide-bağırsak sisteminde, kusma, ishal, kanlı kaka, yemek yerken yutma zorluğu, takılma hissi, gıda reddi gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Birden çok sistemin katılımıyla daha ağır bir tablo olan ve hayatı tehdit edebilen anafilaksi tablosu da alerji sonucu ortaya çıkabilir. Bununla beraber bu belirtiler sadece alerjik hastalıklarda görülmez, birçok hastalığın belirtisi olabilir. Alerjik hastalığa bağlı olup olmadıklarının anlaşılması için hastaların ayrıntılı bir öykü ve muayene, sonrasında gerekli testler ile değerlendirilmesi gerekir”  diye ifade ediyor. 
 
Çocuklarda ortaya çıkan belirtilerin, diğer hastalıklara ait olabilecek muayene ve test bulgularının olmaması durumunda alerjik hastalıklardan şüphe edildiğini  işaret eden Müge, “Alerjik hastalıkların teşhisi için deriye uygulanan alerji testleri, kanda bakılan alerji testleri, solunum fonksiyon testleri gibi testlerden yardım alınır. Bazı durumlarda alerjinin gösterilmesi için alerji yapan maddenin düşük dozlarda ve reaksiyona müdahale edilebilir koşullarda çocuğa verilerek izlenmesi şeklinde yapılan provokasyon testleri uygulanır” sözlerine yer veriyor.
 
Düzenli takip ve tedavi 
 
Çocuklarda alerjik hastalıkların tedavisinin daha çok alerjiye neden olan maddelerden kaçınma, belirtilerin ortaya çıkmasını azaltmaya yönelik önlemler alınması, koruyucu ilaçlar kullanılması ve belirtiler ortaya çıktığında onların ilaçlarla tedavi edilmesi şeklinde oluyor. Müge, tedavi yöntemine dair şunlara dikkat çekiyor: “Alerjik hastalıkların birçoğu için hastalığı ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi yoktur. Bununla beraber bu hastalıkların bir kısmı çocuk büyüdükçe kendiliğinden tamamen geçer. Burada önemli nokta, hastalık devam etse bile, alerjik hastalıkları olan çocukların ilaçlarını düzenli kullanmaları ve almaları gereken önlemlere dikkat etmeleri durumunda sağlıklı ve aktif bir hayat geçirebilmeleridir. Alerjik hastalıklar iyi tedavi edildiğinde çocuklar mutlu, canlı, üretken bir hayat sürdürebilir. Alerjik hastalıkların tedavisinde hastalığın seyrini değiştirebilme özelliği olan tek tedavi şekli aşı tedavisidir. 4 ile 5 yıl arasında süren bu tedavi yöntemi önce haftada sonra ayda bir olmak üzere düşük doz alerjenin vücuda enjeksiyon ile verilmesi şeklinde uygulanır. Her gün dil altına uygulama şeklinde bir yöntem de mevcuttur. Tedavi sonunda hastaların önemli bir kısmında alerjene karşı cevapsızlık, yani alerjenle karşılaştığında artık belirti ortaya çıkmaması durumu görülür. Ancak bu tedavi her hastalık ve her hasta için uygun değildir. Uygun hasta seçimi önemlidir.”