Tecavüz failleri TSK’nin desteğini hissediyor

  • 09:02 27 Ocak 2023
  • Güncel
İZMİR - Wan’da iki askerin bir mülteci kadına tecavüz etmesine ilişkin konuşan HDP Göç Komisyonu üyesi Gülsüm Ağaoğlu faillerin ırkçılıktan beslendiğini ve bu gücü TSK mensubu olmalarından aldıklarını ifade etti.
 
Wan’ın Serav (Saray) ilçesinde 4 Ocak’ta, iki askerin, L.M. isimli Afganistanlı kadına tecavüz ettiği ortaya çıktı. Tutuklanan iki askerin dosyasına gizlilik kararı getirilirken, olay, 2020 yılında yine Wan’da Kurubaş Geri Gönderme Merkezi’nde İranlı bir kadına 3 görevlinin tecavüz etmesini akıllara getirdi. Sadece iki failin yargılandığı dava kapsamında faillere “tahrik indirimi” de uygulanarak ödüllendirilmeleri, ardından iki askerin dosyası için gizlilik kararı verilmesi, faillerin korunduğunu yeniden gösteren olaylar oldu.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Göç Komisyonu Üyesi Gülsüm Ağaoğlu, özel savaş politikaları bağlamında mülteci kadınların hedef alınmasına dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Fail askerler arkalarında TSK’nin gücünü hissediyor’
 
Düzce’de 2017 yılında Emane isimli hamile bir mülteci kadının, iki erkek tarafından tecavüze uğraması ve katledilmesini hatırlatan Gülsüm, faillerin “Türkiyeli, yerli ve beyaz olmalarının” mülteci bir kadına tecavüzü meşru görmelerinde etkili olduğuna değindi. Wan’da yaşanan tecavüzde de aynı nedenin ve caydırıcı politikalar uygulanmamasının etkili olduğunu dile getiren Gülsüm, “İkincisi bunların güvenlik görevlisi olması da kendilerini üstün görmeleri ve Türkiye devletinin gücünün arkalarında hissediyor olmaları. O yüzden de çok haklı oldukları ya da bundan öte cezalandırılmayacaklarına dair olan inançlarıyla bunu gerçekleştiriyorlar. Arkalarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücünü hissediyorlar. Zaten Afganistanlı kadınlar, kendi ülkelerinde uğramış oldukları ayrımcılık, öldürülme gibi hak ihlallerinden kaçarak Türkiye’ye sığınıyorlar. Burada da hiçbir şekilde can güvenlikleri yok. Çok daha başka olayların da olduğunu biz biliyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Mücadeleyi teslim alacaklarını sanıyorlar’
 
Kurdistan’da kadınların “savaş suçu” niteliğinde ihlallere maruz kaldığını vurgulayan Gülsüm, Kürt kadınlara karşı özel savaş politikaları uygulandığına işaret etti. İpek Er’in intihara sürüklenmesine neden olan Musa Orhan’ın gereken cezayı almadığını anımsatan Gülsüm “Kadınlar Türkiye devletinin yürüttüğü güç politikalarına karşı en fazla direnenler. Bu anlamıyla kadını teslim aldıklarında yenilgiye ulaştıracaklarına dair bir ön kabul var. Kürdistan’da son derece ağır koşullarda insanlar yıllardır topraklarından, alışkanlıklarından, geleneklerinden kopartılarak başka bir coğrafyada yaşamaya zorlanıyorlar. Kadınlar ayrıca kötü muameleye uğruyorlar ama bu onların mücadeleden geri durmalarına gerekçe teşkil etmiyor. AKP-MHP iktidarı da bunun farkında. Kadını teslim alırlarsa mücadeleyi teslim alacaklarına dair bir tespitleri var. Tabi ki başaramayacaklar” dedi.
 
Siyasetçilerin mülteci karşıtı söylemleri
 
Gülsüm, mültecilere yönelik nefret suçunun Zafer Partisi’yle yaygınlaştığına değinirken, “Bu sadece Ümit Özdağ’ın kullandığı bir şey değil. CHP de dönem dönem Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından mültecilerin geri gönderileceğine dair karşılık bulan bir politika sergiliyor. Ümit Özdağ’ın halk nezdindeki karşılığı böyle düşünenlerin sayıca hiç de az olmadığını gösteriyor. Kazanma ihtimali olmayacak ama bu salt politikasını mültecilere karşı geliştirilen nefret dili üzerinden kuran bir siyasetçinin ne denli kabul gördüğüne dair bir örnek” ifadelerini kullandı.  
 
‘Mülteciliği yaratan koşullar suç olarak tanınmalı’
 
HDP’nin başından beri mülteciliğin değil mülteciliği yaratan koşulları suç olarak tanıdığının altını çizen Gülsüm, “Onlar bir mecburiyet gereği bu ülkeye göçtüler. Sonra inanılmaz hak ihlallerine uğradılar ve yaşadıkları iç savaşta ayrıca o dönemin egemeni Recep Tayyip Erdoğan’ın ve yandaşlarının sürdürmüş oldukları savaşı kışkırtmak, savaşın taraflarından olan IŞİD ve benzeri örgütlere silah, mühimmat, lojistik ayrıca yaralıların tedavisi gibi desteklerin de olduğunu biliyoruz” dedi.
 
‘Kadınlar ortak mücadeleyi örmeli’
 
Kadınların ortak mücadele imkânlarını birlikte örmesi gerektiğine dikkat çeken Gülsüm, “Çocuk evliliklerine ve emek piyasasında kadın mültecilere karşı uygulanan en ucuz emek gücü olarak görülmelerine dair ortak bir emek mücadelesini Türkiyeli kadınlarla beraber yükseltmek bunun politikasını ortak olarak yapmak gerektiğini söylüyoruz. Ayrıca mülteci kadınların fuhşa zorlanmaları… Yalnız kadınlar da değil çocukların da tecavüze zorlandığına dair örneklerimiz var” şeklinde konuştu.