‘Tüm yaşananlara rağmen hala topraklarımızdayız’

  • 09:06 2 Ağustos 2023
  • Yaşam
Şehriban Aslan
 
AMED - Markê köyünde devletin tüm işkence politikaları ile yüz yüze kaldığını kaydeden Hasret Gültekin, yine de yıllar sonra topraklarına döndüğünü söylüyor. Hasret, “Ben ve eşim yaşlandık ve artık ilaç olmadan ayakta kalamıyoruz. Fakat en azından artık toprağımızdayız ve toprağımızda yaşıyoruz” diyor.
 
Devletin, Kurdistan’da 1990’lı yıllarda başlattığı inkâr ve imha politikaları devam ederken bu politikalardan kaynaklı binlerce Kürt katledildi, yerinden edildi, faili meçhul katliamlarda yaşamını yitirdi. Kurdistan’da bu politikaların en yoğun uygulandığı yerlerden biri de Amed’in Licê ilçesi. Licê’de 22 Ekim 1993'te uygulanan yasak ve katliamda 16 kişi katledildi, çok sayıda ev ve işyeri yakıldı, yüzlerce kişi de göçe zorlandı. İlçeye bağlı Markê (Ergin) köyünde yaşayan ve yaşı 80’in üzerinde olan Hasret Gültekin de işkenceden, baskıdan, zulümden ve göçten başka bir şey görmediğini söyledi. Aradan 30 yıl geçmiş olsa da yaşananların ilk günkü gibi hafızalarda canlı olarak kaldığının kanıtı Hasret.
 
‘Her şeyimizi yaktılar’
 
Hasret’e adını ve soyadını sorduğumuzda gülerek, “Adım Hasret Gültekin ve anlamı çok büyük. Adım her söylendiğinde Sivas Katliamı aklıma gelir” diyor. Yaşamını sorduğumuzda ise hiç duraksamadan mikrofona yönelip yaşadıklarını anlatmaya başlıyor Hasret. Hayatının yoksulluk ve şiddet sarmalında geçtiğini dile getiren Hasret, “Hep yoksulluk gördük. Yoksulluğumuzun nedeni de 90’larda devletin köyümüzü yakmasıydı. Bir gece Licê’ye, köyümüze baskın yapıldı. Hepimizi şu an köyde bulunan caminin önüne topladılar. Evlerimizden tutun yiyeceklerimize kadar yani aklınıza gelebilecek her şeyi evden, ahırdan çıkarıp köy meydanına getirip yaktılar. Bununla da kalmayıp erkeklere işkence yaptılar. Hatta üç yakınımızı yanımızdan alıp işkence yapmaya götürdüler. Aldıkları üç kişiyi işkence ile öldürme noktasına getirdiler. Kimsenin bize ulaşmasına izin vermiyorlardı” diyor.
 
‘Köyümüze geri döndük’
 
Hasret konuşurken, geçmişi anlatırken ara ara susuyor. Bir gecede evlerini, köylerini hatta yaşadıkları kenti terk etmek zorunda kaldıklarını paylaşan Hasret, “Bizi köyden çıkardılar. Diyarbakır’a erkek kardeşimin yanına gittik. Ne iş vardı, ne kalacak yer vardı ne de yiyecek ekmek. Biz de çareyi Adana’ya gitmekte bulduk. Adana’ya gittik fakat orada da artık yoksulluğun en büyüğünü yaşadık. Bahçelere gidip portakal topluyorduk. Fakat verilen para azdı. Bir oğlum kaçak şekilde sigara satmak zorunda kaldı. Diğer çocuklarım da her biri bir iş yaptı. Bir süre sonra ben de hastalanıp çalışamadım. Ayrıca kaldığımız ev kiraydı ve kirayı dahi ödeyemeyecek hale geldik. Baktık geçinemiyoruz yıllar sonra ben ve eşim köyümüze döndük. Çocuklarım da batı tarafına çalışmaya gitti” sözlerine yer veriyor.
 
‘Bakalım bugünden sonra ne göreceğiz...’
 
Hasret tüm olumsuzluk, katliam ve köy yakmalarına rağmen yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor: “Bunca yaşadıklarımdan sonra sağlıklı kalamadım. Akla gelebilecek birçok hastalığım oldu. Ben ve eşim yaşlandık ve artık ilaç olmadan ayakta kalamıyoruz. Fakat en azından artık toprağımızdayız ve toprağımızda yaşıyoruz. Hala yoksullukla yaşıyoruz, hala sorunlar devam ediyor. Onca şey gördük bakalım bugünden sonra neler göreceğiz.”