Ödülünü Cumartesi Anneleri’ne atfeden Nur Sürer: O meydana geri döneceğiz!

  • 09:03 11 Ağustos 2022
  • Güncel
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Mücadelelerini ilk gününden beri desteklediği Cumartesi Anneleri'ne atfettiği “Yaşam Boyu Onur Ödülü”ne ilişkin ajansımıza konuşan oyuncu Nur Sürer, “Cumartesi Anneleri’ni yerlerde sürüklüyorlar. Bütün dertleri bu kayıpların arkasının aranmaması. Bu, derin devlet dediğimizin de ötesinde bir şey. Bütün Cumartesi Anneleri’nin sonunda söylediği gibi, biz o meydana geri döneceğiz” sözleriyle seslendi.
 
Cumartesi Anneleri/İnsanları gözaltında, işkencede veya çeşitli devlet yöntemleriyle hak ihlallerine maruz bırakılarak kaybettirilen yakınlarının acılarını paylaşmak ve adalet arayışlarını sürdürmek amacıyla bundan çeyrek asır kadar önce Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladı. Arjantin’de çocukları ve yakınları askeri cunta tarafından kaybedilen Plaza de Mayo Anneleri’nin 1977’de başlattıkları eylemden ilham alan kayıp yakınları, ilk eylemlerini 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00’de oturma eylemi ile gerçekleştirdi. Emine Ocak’ın, oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 58 gün sonra işkence ile katledilen bedeninin Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasıyla başlatılan eylem, "Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray Meydanı’nda sessizce oturalım" fikrini doğurdu. Ardından medya, oturan insanlara "Cumartesi Anneleri" demeye başladı.
 
Tek talepleri kayıplarının kemikleri…
 
İlk eylemden itibaren tüm baskı, işkence ve gözaltılara rağmen Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri’nin talepleri arasında, “gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması, failler ve sorumluların yargılanması, cezasızlığın son bulması ve Türkiye'nin BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'yi imzalanması” yer alıyor. Son nefesine kadar kayıplarının kemiklerini arayan ve yalnızca bir mezarları olmasını isteyen binlerce kayıp yakınının buluşma yeri olan Galatasaray Meydanı, Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından eylemlerinin 700’üncü haftasında yasaklandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Talimatı ben verdim” sözleriyle işkence ile gözaltına alınan ve daha sonra haklarında dava açılan Cumartesi Anneleri/İnsanları, o günden beri yalnızca 25 Haziran ve 9 Temmuz tarihlerinde Galatasaray Meydanı’na çıkabildi. Eylemlerini her hafta Cumartesi günü online olarak sürdüren Cumartesi Anneleri, ne kayıplarını aramaktan ne de Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerini vurguluyor.
 
‘Yüreğimi hep annelerle atarken buldum’
 
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın taleplerini dünya kamuoyuna duyuran çok sayıda kişiden biri olan oyuncu Nur Sürer de, 27 Haziran’da 22’nci Uluslararası Frankfurt Türk Film Festivali’nde aldığı “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nü, mücadelelerini ilk gününden beridir desteklediği Cumartesi Anneleri'ne adadı. 6 Ağustos günü ise İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde Cumartesi Anneleri temsilcileriyle bir araya gelen Nur, “Yüreğimi hep annelerle atarken buldum… Eminim çok uzun olmayan bir zamanda Cumartesi Meydanı’na geri döneriz, ta ki son kayıp kalana kadar” sözleriyle ödülünü, gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Cumartesi Annesi Hanım Tosun’a takdim etti. Ödülün kendileri için çok özel olduğunu söyleyen Hanım da, “Bütün analar adına alıyorum. Özellikle çok yaşlı olan Emine Ana için bu ödülü alıyorum. Tüm Cumartesi anaları, babaları, insanları adına alıyoruz. İyi ki sizin gibi insanlar var, iyi ki sizin gibi unutturmayanlar var. Biz de unutturmayacağız, bir kayıp kalana kadar hesabını soracağız” sözleriyle ödülü aldı.
 
Oyuncu Nur Sürer, “Cumartesi” gününün­ anlamı, kayıp yakınlarının çeyrek asırdır süren mücadelesi, eyleme katıldığı ilk gün ve Cumartesi Anneleri’ne atfettiği ödüle ilişkin ajansımıza konuştu.
 
Davalarını inatla sürdürüyorlar
 
İlk olarak 5-6 kayıp yakınının Galatasaray Meydanı’nda eyleme başlamasının ardından kayıplarla ilgili bir farkındalık yarattıklarına değinen Nur, “Ondan sonra ben de katılmaya başladım. Eğer çalışmıyorsam mutlaka her Cumartesi orada olmaya gayret ettim. Hiçbir kaybım olmamasına rağmen ailelerin yanında, onlara destek vermek için gelerek 94’lü yıllardan sonra hep onların yanında oldum, onlara sarıldım” dedi. Kayıp yakınlarından birçok anne ve babayı kaybettiklerini belirten Nur, “Çok az anne kaldı. Dolayısıyla artık çocuklarının kucağında gördüğümüz torunlar bile şu anda büyüdüler. Önemli olan onların bu kayıp arama davalarını hala inatla sürdürüyor olmaları” vurgusunu yaptı.
 
‘Bütün dertleri kayıpların arkasının aranmaması’
 
Annelerin eylemlerinde sık sık polisin çeşitli saldırılarına maruz kaldığını söyleyen Nur, “En son ödül almadan bir gün önce Almanya’da sosyal medyadan gördüm. Yine anneleri, kayıp yakınlarını yerlerde sürüklediler. O kadar canım sıkıldı ki. Döndükten sonra da yine bir gün aynısı oldu. Bütün dertleri bu kayıpların arkasının aranmaması. Çünkü şöyle bir şey oluyor ülkede, 1950 yılından beridir Türkiye’yi sağcılar yönetiyor. Dolayısıyla hepsi birbirine ağır bir arkası aranmamış davalar yüklüyor. Sabahattin Ali’nin nasıl öldürüldüğünü bile bilmiyoruz. Böyle bir devlet geleneği bırakıyorlar birbirlerine. O yüzden ben annelerin ve gelecek diğer kuşakların mücadelesini o kadar değerli buluyorum ki hep onların yanında olmak istiyorum” sözleriyle mücadelenin önemini anlattı.
 
‘Annelerin görünürlüğü olsun istiyorum’
 
İlk kez gittiği eylemden sonra Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine hep gittiğini paylaşan Nur, “Festivallerde ve her yerde de anarım anneleri, görünürlüğü olsun istiyorum. O yüzden orada da ödül alınca Cumartesi Anneleri’ne atfetmek istedim. Önce Menderes arkadaşımız ödül aldı ve İstanbul Sözleşmesi’ni anarak konuşmasını yaptı. Ben de Cumartesi Anneleri’ne adadığımı söyledim” şeklinde konuştu.
 
En çok etkilendiği, mücadeleden vazgeçmemeleri
 
Nur, Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinden en çok etkilendiği noktanın ise kayıplarını aramaları ve bundan vazgeçmemeleri olduğunun altını çizerken, “Bu çok etkileyici bir şey. Bunun daha önceki örneğini Arjantin’de gördük. Bunun yapılması gerekiyor çünkü burada da kayıp çok, kaç bin kayıptan söz ediyoruz. Hükümetten biri çıkıp ‘O kadar kayıp yok’ diyor. Var, o kadar kayıp var” ifadelerini kullandı.
 
‘Derin devlet dediğimizin de ötesinde bir şey…’
 
Annelerin meydana gidemese de hala eylemlerini kararlılıkla sürdürmelerinin çok değerli olduğuna vurgu yapan Nur, şunları dile getirdi: “Meydana çıktığımızda, oradan anneleri görmeden geçen insanlar da oluyordu. ‘Burada ne oluyor, niye böyle bir gösteri yapıyorlar’ diyen, önemsemeyip geçen insanlar da oluyordu. Ama onun dışında bir yığın insan oturup açıklamayı dinliyordu. Şimdi sosyal medya üzerinden devam ediyor olması da çok iyi. Çünkü belli bir kuşak televizyon seyretmiyor artık. Görünürlüğü var ama bir yanıyla bir devlet politikası da var. Üstelik Erdoğan, Cumartesi Anneleri’ni aldı konuştu, ‘Bunun arkasını arayacağız’ dedi, söz verdi. Ama bir el, ‘Buradan sonra gidemezsin’ diyor. Bu, derin devlet dediğimizin de ötesinde bir şey. Çünkü hepsi birbirine bağlı. Bütün bu cinayetleri işleyenlerin bir sürü kişisi yaşıyor ve bunlar devlette görev almış insanlar.”
 
Daima annelerin yanında olacağını söyleyen Nur, “Bütün Cumartesi Anneleri’nin sonunda söylediği gibi, biz o meydana geri döneceğiz” sözleriyle seslendi.