‘Mülteci çocuklar kayda geçirilmiyor!’

  • 09:02 30 Nisan 2021
  • Çocuk
Derya Ren
 
ANTEP - Artan çocuk ölümlerine ilişkin konuşan Antep-Kilis Tabipler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayşegül Ateş Tarla, çocukları yaşatmaya dönük yeterli önlemlerin alınmadığını söyledi. Ayşegül, "Ölümlerine ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadan o çocukları gömüyoruz. Mülteci çocuklar ise kayda dahi geçilmiyor" dedi.
 
2020 Yılı İstatistiklerle Çocuk Verisi raporunu açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre; 2020 yılsonu itibariyle, Türkiye nüfusu 83 milyon 614 bin 362 kişi iken bunun 22 milyon 750 bin 657’sini çocuklar oluşturuyor. Türkiye’de hak ihlaline maruz kalan, istismarla yüz yüze kalan çocukların korunması için ise herhangi bir çalışma yürütülmüyor. Ülkede kayda geçmeyen ve ölüm nedeni açıklanmayan yüzlerce çocuk ölümü yaşanıyor.
 
Pandemi ile beraber Türkiye'de ve bölgede her gün artarak devam eden sorunların başında sağlık geliyor. Nitekim her alanda olduğu gibi sağlık alanında da en çok mahrumiyeti yaşayan kadınlar ve çocuklar oluyor. Sağlık alanında var olan yetersizlikler çok sayıda çocuğun ölümünü ihmale dayandırıyor. Mülteci çocuklar için ise bu durum çok daha fazla vahim bir noktada. Düzenli sağlık kontrolü yapamayan mülteci çocukların, hastalandıklarında hastaneye gitme oranları ise oldukça düşük. Öte yandan yaşamını yitiren mülteci çocukların ölümlerinin resmi kayıtlara geçirilmediği de biliniyor.
 
Antep-Kilis Tabipler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayşegül Ateş Tarla, Antep'te artan çocuk ölümleri ve nedenleri üzerinde değerlendirmelerde bulundu.
 
'Çocuk ölümlerinin tek bir nedeni yok'
 
Çocuk ölümlerine ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadığını belirten Ayşegül, bakanlığın çocuk ölümlerini sürekli gizlemeye çalıştığını kaydetti. Çocuk ölümlerinde toplumsal göç ve yoksulluk gibi sorunların yanında sağlık mercilerine ve sağlık yetkililerine ulaşmada yaşadıkları sorunların olduğunu ifade eden Ayşegül, “Çocuk ölümleri salt bir sorun üzerinden meydana gelmiyor. Buna neden olan birçok faktör var. Bu sorunlar yetkililer başta olmak üzere bizlerin çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Akraba evlilikleri, bebek doğduktan sonraki sağlık takipleri yetkililer tarafından yapılıyor mu? Bu sorunlar açıklanmadığı için bizler de çözüm üretemiyoruz. Araştırmalar yapıldığı zaman tabipler odası dahil edilmiyor. Üretilen çözümler kısa vadeli olmamalı. Ekip olarak üzerinde durulması gereken önemli konulardır" dedi. 
 
'Mülteci bebek ölümleri araştırılmıyor'
 
Mültecilerde doğum oranlarının çok olduğunu ancak takip edemediklerini söyleyen Ayşegül, sisteme sadece çocukların doğduğu ile ilgili bilgi girildiğini aktardı. Ayşegül şöyle devam etti: "Mülteci çocukları doğuyor ancak biz onlara ne olduğu üzerinde bilgi sahibi olamıyoruz. Ölümlerine ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadan o çocukları gömüyoruz. Mülteci çocuk ölümleri hiçbir zaman istatistiklere girilmiyor. Bebek ölümlerine dair araştırma komisyonları, nedenleri araştırmıyor. Çünkü Türkiye vatandaşı olduğu zaman onları müdürlüklere bildirmemiz gerekiyor. Daha sonrasında komisyonda araştırılıyor. Ama ne yazık ki mülteci bebekler o komisyonlara dahil edilmiyor. Bu bizim insan hayatına verdiğimiz değerle ilgili. Göçmen sağlığı merkezleri var ancak bunlar yeterli değil. Orada da bebek ölüm nedenleri araştırılmıyor.”
 
'Dil sorunu çözülmelidir'
 
Türkiye'de bebek ölümleri araştırmalarının sonuçlarının açıklanmadığını vurgulayan Ayşegül, bunun nedeninin de mülteci çocuk ölümlerinin fazla olmasına bağladı. Bebeklerin doğumunun hemen ardından kayda girilmesi gerekliliği üzerinde duran Ayşegül, "Bebek doğumundan sonra takip edilmesi gereken noktalar var bu sadece bebekler için geçerli değil aynı zamanda annelerinde sağlık durumları kontrol edilmeli. Ancak bu salt göçmen sağlığı merkezleri üzerinden götürmeye çalışıyorlar, bu yeterli değil. Öte yandan mültecilerin yaşadığı bir diğer sorunda dil sorunudur. Mülteci kadınlar ve çocuklar sisteme kaydedilmeliler ve dil sorunun çözülmelidir. Sivil toplum kuruluşları da araştırmalar yaparak destek olabilmelidir" şeklinde ifade etti.
 
'Dayanışma modelleri oluşturabilmeli'
 
"Sivil toplum kuruluşlarının yeni bir sağlık hizmeti sunması değil, mevcut olan devlet sisteminin içini güçlendirmesi gerektiğini düşünüyorum" diyen Ayşegül,  sivil toplum örgütlerinin dayanışma modelleri geliştirmesi gerektiğini kaydetti. Ayşegül, "Sağlık sistemi ciddi bir hizmettir. Bunların bir standizasyonu ve düzeni gereklidir. Mültecilik konusuna girince ayrımcılık, damgalanma, sağlık hakkından yararlanamama, kültürel sorunlar, toplumsal cinsiyet, şiddet, bu konuda sivil toplum devreye girerek dayanışma modelleri ortaya koyabilir ve birlikte bir yaşamı inşa edebilir" diye konuştu.