Savaş, ayrımcılık ve çocuk: Benim hayalim yok

  • 09:04 15 Kasım 2020
  • Çocuk
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - Savaş, yıkım, katliam, göç yollarının ardından şimdi ise boylarından büyük el arabaları ile Türkiye’nin ve bölgenin her kentinde, sokağında kağıt toplayarak hayatta kalmaya çalışan çocuklardan kimi “Benim hayalim yok” diyor. Kimisi de doktor ya da mühendis olma hayalini kuruyor.
 
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edildiği 1989 yılından itibaren her yıl 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü, çocuk hakları ve bu haklara ulaşamayan çocuklara farkındalık oluşturmak amacıyla kutlanır. Bu günde, dünya üzerinde hem yasalarda hem de ahlaki olarak bütün çocukların doğuştan sahip olduğu eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklara dikkat çekiliyor. 
 
Dünyanın birçok yerinde ise yaşanan savaş, siyasi çatışmalar, yoksulluk, talan, doğa olayları ve daha birçok olumsuzluktan en çok etkilenenler de yine çocuklar oluyor. 20 Kasım Dünya Çocuklar Günü’ne yaklaştığımız bugünler de mülteci çocuklar ise bu olumsuzlukları had safhada yaşamak zorunda bırakılıyor. 
 
Eşit koşullar altında yaşamını sürdüremeyen, istismarın boyutlarından biri olan ayrımcılığa maruz bırakılan kesimlerden biri olan mülteci çocuklar, savaşın ardından ya aileleri ile ya da yalnız başlarına göç yollarına düşmüş durumda. Çoğu ailesini ya savaşta kaybetmiş ya da göç yolunda kaybetmiş yüzlerce mülteci çocuk söz konusu. Ailesiyle beraber savaştan kaçmaya başarabilenler ise gittikleri ülkelerde hayatta kalmaya çalışıyorlar. Göç etmek zorunda bırakılan çocukların yerleştiği ülkelerden biri de Türkiye.
 
2011’de Suriye Başkanı Beşar Esad ile muhalifler arasında çıkan iç savaşın ardından yüzlerce Suriye yurttaşı, ülkeden göç etmek zorunda kaldı. Suriye’de rejim ve muhalifler arasında yürütülen savaş bitmezken, ülkeye bir de DAİŞ’in girmesi, binlerce insanın yaşamını yitirmesine, binlercesinin ise göç yolunu tutmasına sebep oldu. Mülteciler Derneği’nin verilerine göre Türkiye’de toplam 3 milyon 612 bin 968 Suriye yurttaşı bulunuyor. Bu rakamın 1 milyon 664 bin 249’unu ise savaşın acı sonuçlarından en çok etkilenen kesim ise çocuklar.
 
Eşitsiz koşullar kağıt toplattırıyor
 
Türkiye sınırında yaşam ile ölüm arasında mekik dokuyan çocuklar, yeni bir yaşam umuduyla ayak basıyor Türkiye’ye.  Çoğunluğu Mardin, Urfa, Batman, Diyarbakır gibi bölge illerinde yaşamlarını sürdüren çocuklar, çeşitli alanlarda çalışmaya zorlanarak eşitsizliğin emsalini oluşturuyor. Suriye yurttaşlarının en yoğun yaşadığı bölge illerinden olan Diyarbakır’da da çocukların, sokak sokak gezerek kağıt toplaması dikkatleri çekiyor.
 
Irkçı saldırılara maruz kalıyorlar
 
Çoğu Suriye yurttaşı olan çocuklar, sabahın erken saatlerinde çalışmaya zorlanarak, tüm gününü çöp konteynerlerinde karton, kağıt ve pet şişe arayarak geçiriyor. Öğleden sonra yemek ihtiyaçlarını karşılamak için eve giderken, kimisi ise gün boyunca bir şey yiyemeden sokak sokak geziyor.
 
Yenişehir ilçesinde kağıt toplayan çocuklar, saat 17.00 sıralarında Ofis semtinde bulunan boş arsalarda toplanarak sohbet ve istirahat ediyorlar. Gün boyu sokakta olan çocuklar ırkçı saldırılar olmak üzere birçok zorlukla karşılaşıyor. Çocukların hakaret ve şiddete maruz kaldıkları da oluyor.
 
DAİŞ’in Suriye halkı üzerindeki saldırılarını arttırdığı 2015 yılında, Suriye’nin Halep kentinden Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan yaşları 10 ila 15 arasında değişen, aynı zamanda akraba olan 9 çocuk, kağıt toplayan yüzlerce mülteci çocuktan yalnızca bir kaçı. Aynı süreçlerde savaştan kaçarak Türkiye’ye yerleşen bu çocuklar, savaştan önceki yaşamlarını özlemle anlatıyor.
 
1 kilo kağıt karşılığında 1 TL alıyorlar
 
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde yaşayan ve çeşitli semt ve ilçelerde el arabasıyla kağıt toplayan bu çocuklar, çalışmaya zorlanan çocukların koşullarını gözler önüne seriyor. Çocukların daha sağlıklı, güvenilir ve eğitim imkanlarının olduğu alanlarda büyümeleri gerekirken, içinde bulundukları koşullar yürütülen politikaların yanlışlığını gösteriyor. 1 kilo kağıt karşılığında 1 TL alabilmek için sabahtan akşama kadar çöpleri karıştıran çocuklar, ülkenin ve ülkede uygulanan çocuk politikalarının gerçekliğini yansıtıyor.
 
‘Suriyeli olduğum için beni dövüyorlar’
 
Kardeşi ile birlikte Ofis’te el arabasına yüklediği karton, kağıt ve pet şişeleri taşıyan çocuklardan biri, çöplerin içinden çıkardığı kartonlarla dolu ağır yükleri sokaklarda taşımak zorunda kalıyor. Babası ve diğer 4 kardeşinin de kağıt topladığını söyleyen çocuk, maruz kaldığı ırkçı saldırıları şöyle anlatıyor: “Biz buraya geldiğimizde ben okula gidiyordum. Ancak herkes bana ‘Suriyeli’ diye hakaret ediyor, küfür ediyor, ‘Pis Suriyeliler, siz bize bela oldunuz’ diyordu. Ben de daha fazla okula gitmek istemedim. Bu yaklaşımlar hala devam ediyor. Bir yere girip karton istediğimde bana ‘Pis Suriyeli, defol git’ diyorlar. Mahallede, Suriyeli olduğum için beni dövüyorlar. Bir keresinde gözümü patlatmışlardı, annem beni hastaneye götürmüştü.”
 
Polis korkusuyla evini göstermiyor
 
Diyarbakır’da kaldığı 6 yılda, öğrendiği Türkçe kelimelerle kendini anlatmaya çalışan çocuk, maruz kaldığı polis baskısına da dikkat çekti. Yaşadığı evi görmek istediğimizi söylediğimizde ise “Hayır, ben evimi kimseye göstermiyorum. Sonra polisler gelip bizi alıp götürüyorlar” diye yanıt verdi. Daha önce böyle bir şey yaşayıp yaşamadığını sorduğumuzda ise “Daha önce de gelip beni karakola götürdüler” dedi. 
 
Topladıklarını 5 TL’ye satıyor
 
Ülkede her gün artarak devam eden koronavirüs vakalarına karşı kendilerini koruyamayan çocuklar, tüm gün maskesiz, eldivensiz bir şekilde sokaklarda kağıt topluyor. Çocuklar kendilerini virüse yakalanmayacaklarına inandırarak, pandemi yokmuşçasına çalışmaya devam ediyor.
 
Öte yandan gün boyunca neredeyse 14 saat hiç mola vermeden kağıt toplayan çocuklar, topladıkları kağıtların karşılığında ise günlük yalnızca 5 TL alabiliyor. “Buralı olanlar bizden fazla alıyorlar” diyen çocuklardan biri, Suriyeli oldukları için ucuz iş gücü olarak görüldüklerini söylüyor. Bazen alıcının insafına göre günlük 20 TL de alabildiğini kaydeden çocuk, “20 TL aldığımda diğer gün çalışmak zorunda kalmıyorum ve dinleniyorum ama bu da çok nadir oluyor” diyerek aldığı parayı ise annesine verdiğini ve annesinin o parayla evin ihtiyaçlarını karşıladığını dile getiriyor.
 
‘Benim hayalim yok’
 
Çocuklar kurdukları hayaller ile geleceğe ışık tutarken, göç yolundan gelerek kentte çalışmaya zorlanan çocuklara hayal kurma ayrıcalığı bile tanınmıyor. Çocuğa hayalinin ne olduğunu ve ne olmak istediğini sorduğumda, “Yok abla, benim hayalim yok. Bir şey olmayı düşünmedim hiç. Ne olmak istediğimi bilmiyorum. Şu an tek çabam para kazanmak ve anneme vermek” diyerek kendisine dayatılan yaşamın ağırlığını hissettiriyor.
 
Kağıt toplayan diğer çocuklar ise kurdukları hayaller ile umut oluyor. Kimi doktor olup savaş alanında gönüllü çalışmak, kimi astronot olup uzay yolculuğu yapmak, kimi ise mühendis olup savaşta yıkılan kentini, evini yeniden onarmak istiyor.
 
‘Çöpçü olduğumuzu söylüyorlar’
 
Ofis semtinde bulunan bir arsada molada oldukları bir anda yanlarına giderek sohbet etmeye başladığımız çocuklar, çalışma koşullarının zorluğuna dikkat çekiyor. Çok zor koşullar altında çalıştıklarını belirten çocuklar, “İş çok zor. Ama çalışmak zorundayız. Arabalar çok ağır ve taşırken üzerimize düşebiliyor. Ama yine de çalışmaya mecburuz. Burada bazen arabalarımız çalınıyor. Bu arabaları biz yapıyoruz. 250 TL maliyeti var. Bazen hakaretlere maruz kalıyoruz. Bize küfür ediyorlar. Çöpçü olduğumuzu söylüyorlar. ‘Siz Suriyeliler çöpçüsünüz gelmişsiniz burayı da bozacaksınız’ diyorlar” diye anlatıyor. 
 
Göç öncesi yaşamlarını özleyen çocuklar tek istediklerinin bir an önce ülkelerine dönmek olduğunu dile getirerek, “Eskiden normal bir yaşamımız vardı ve okula gidiyorduk. Savaşın sona ermesini istiyoruz. Artık evimize, Suriye’ye geri dönmek istiyoruz. Orada mutluyduk” sözlerine yer veriyor.
 
Doktor olmak istiyor…
 
Çocuklardan bir diğeri ise Suriye’ye geri dönmek ve okuluna devam etmek istiyor. Savaştan sonra göç sırasında annesini kaybeden çocuk, babası ve kardeşleriyle beraber Bağlar ilçesinde yaşıyor. Doktor olmak istediğini söyleyen çocuk, “Bu artık çok zor. Şu an tek yapabildiğim kağıt, pet şişe ve naylon toplayarak kardeşlerime bakmak. Okula gidemiyorum çünkü 'Suriyeli' deyip bana gülüyorlar. Kimse benimle aynı sırada oturmak istemiyor. Bazen iyi davrananlar da oluyor. Ben ülkeme dönmek ve orada okul okuyarak doktor olmak istiyorum. Doktor olduktan sonra savaş olan yerlerde çalışarak çocuklara, annelere yardım edeceğim. Ülkem şuan çok kötü durumda. Biran önce düzelmesini istiyorum” diye anlatıyor.
 
‘Oyun oynamak istiyorum’
 
Bir diğer çocuk da ülkesine dönmek istediğini dile getiriyor. Çöpten bulduğu kıyafetleri ve oyuncakları eve götürdüğünü söyleyen çocuk, Suriye’deki yaşamını çok hatırlamıyor olsa da, savaşın ona yaşattıklarının farkında. Çocuk, burada kimseye zarar vermeden yaşamak istediklerini belirterek, “Arkadaşlarım olsun, sokakta oyun oynayabileyim istiyorum ama abimle kağıt toplamaya çıkmadığım zaman evden dışarı çıkamıyorum” diyor.  Astronot olmak istediğini söyleyen çocuk, en büyük hayalinin ise uzayı görmek olduğunu söylüyor.
 
'Çok zorlanıyoruz'
 
Savaştan önce Suriye'nin Humus kentinde yaşayan bir diğer çocuk da, 3 kardeşi ve anne babasıyla birlikte Sur ilçesinde yaşıyor. Her gün aynı saatte evden çıktığını söyleyen çocuk, eve dönüş saatinin ise değişebildiğini belirtiyor. Tüm gün el arabasıyla sokak sokak gezdiğine işaret eden çocuk, insanların ona kötü davranmaması için Türkçe öğrenmek zorunda kaldığını dile getiriyor. Çocuk, "Çok yoruluyorum ama hasta olsam bile çıkıp pet şişe ve karton topluyorum. İnsanlar bize çok kötü davranıyorlar ama artık duymamazlıktan geliyorum. Cevap verince gelip dövüyorlar. Annem hep anlatıyor çok güzel hayatımız varmış. Burada savaş çıkarsa buradaki insanlar da bizim gibi olacak. Keşke ülkeme dönebilsem. Ben de buradan gitmek istiyorum. Ailem de ben de çok zorlanıyoruz" sözleriyle yaşadıklarını özetliyor.