Xecê Şen: ‘Jin jiyan azadî’ felsefesiyle yola devam

  • 09:04 3 Mayıs 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED - “Bi jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve” şiarıyla başlatılan ve 8 Mart’ta son bulan kampanyalarına dair konuşan TJA Aktivisti Xecê Şen, kampanyada en çok “Jin jiyan azadî” felsefesi ve “özgürlük” talebinin öne çıktığını söyleyerek, bundan sonraki süreçte mücadelelerinin devam edeceğini ifade etti.
 
Sadece Türkiye ve Kurdistan’da değil, dünyanın her yerinde kadına yönelik her türlü şiddet artarken buna karşı kadınların mücadelesi ve örgütlülüğü de büyüyor. Kürt kadın hareketi Tevgera Jinên Azad (TJA) da bu kapsamda bulunduğu her yerde çalışmalarını sürdürüyor. TJA’nın en son “Bi jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve” (Jin jiyan azadî ile özgürlüğe doğru) şiarıyla 15 Eylül 2023’te Riha’da (Urfa) deklare ettiği kampanya da gündemindeki birçok konu başlığında çeşitli eylem, etkinlik, atölye ile sürdü. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit, özel savaş politikaları, kadın kırımı, doğa talanı ve anadil üzerindeki baskılara karşı kent kent gerçekleştirilen çalışmalarla 8 Mart’ta sona eren kampanyanın sonuç raporu ise 14  Nisan’da Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde açıklandı.
 
Kampanyayı değerlendiren TJA aktivisti Xecê Şen’e, hem kampanyayı hem de bundan sonraki süreci nasıl karşılayacaklarını sorduk.
 
“Kampanyamızın amacı şuydu, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kırmak ve fiziki özgürlüğünün sağlanması. Yaklaşık 25 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor, avukat ve aileleriyle hiçbir şekilde görüşmeler gerçekleştirilmiyor. Bu konuda da ciddi anlamda kaygılıyız.”
 
* 15 Eylül 2023 tarihinde Riha’da (Urfa) “Bi Jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve” şiarlı 6 ay süren bir kampanya başlattığınızı bir deklarasyonla duyurmuştunuz. Kampanyanın başlatıldığı dönem itibariyle de bakılınca amaç neydi?
 
Öncelikle deklarasyonu Riha’da güneşin doğduğu topraklarda verdik. Kampanyamızın amacı şuydu, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kırmak ve fiziki özgürlüğünün sağlanması. Yaklaşık 25 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor, avukat ve aileleriyle hiçbir şekilde görüşmeler gerçekleştirilmiyor. Bu konuda da ciddi anlamda kaygılıyız. Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün de zamanının geldiğine inanıyoruz. Bu yönüyle kampanyamızın amaçlarından biri olan Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırıp fiziki özgürlüğüne kavuşturmak ile ilgili ciddi çalışmalarımız oldu.
 
Kurdistan’ın hemen hemen tüm il ve ilçelerinde atölyeler gerçekleştirildi. Atölyelerin başlıklarından biri de tecritti, özel savaş politikalarına karşı mücadele etmek. Sadece özel savaş politikalarını tartışmak değil, aynı zamanda bu politikalarla nasıl mücadele edebiliriz şeklindeydi. Devamında “erkeklik” yine önemli konularımızdan biriydi. “Erkek zihniyetini nasıl değiştirebiliriz, erkeklerde değişim, dönüşümü nasıl yapabiliriz” şeklindeydi. Bunu erkeklerle geniş kapsamlı bir şekilde tartıştık.
 
Bu kampanya sürecinde kadın özgün toplantı ve atölyelerimiz oldu. Burada özgün kimlik çalışmaları oldu. Onların konuları biraz daha farklıydı. Cins bilinci, kadın mücadelesini yükseltme, kadın kurtuluş ideolojisi, ilkeleri, yurtseverlik, mücadele, savaşmak, etik-estetik gibi birçok konuyu kadın atölyelerinde tartıştık. Genel atölyelerde ise tecrit, özel savaş politikaları, erkeklik, erkeği değişip- dönüştürme, kopuş teorisi gibi konuları tartıştık. Çok da büyük bir başarı sağlandı.
 
* Kampanya kapsamında sadece Kürt kadınlarla değil, tüm kadınlarla hem kadınlara hem de Kürt halkına karşı yürütülen politikalara karşı mücadele yürüteceğinizi belirtmiştiniz. Ortaklaşma sağlandı mı?
 
Türkiye ve Orta Doğulu kadınlarla uzun yıllardır ortak tartışmalarımız var. Türkiye’de Kadınlar Birlikte Güçlü ile barış ve özgürlük için oluşturulan kadın platformlarıyla birlikte uzun yıllar çalışmalarımız oldu. 8 Mart ve 25 Kasım’ı bu yönüyle örgütlüyoruz. Aynı zamanda birlikte tartışıp eylem hattımızı da oluşturuyoruz. Bu yönüyle kampanyamız açısından da bu böyleydi. Hem atölye çalışmaları hem de eylemsel boyutunu diğer kadınlarla da ortaklaşarak birçok yerde çalışmalar yürütüldü. Bu esnada çok sayıda gözaltına alınan TJA aktivistleri oldu. Bu yönüyle de ortak mücadele ettiğimiz kadın hareketleri, feminist kadın grupları ve platformları tarafından ciddi sahiplenme durumu oldu.
 
* Kampanya kapsamında yapılan çalışmaları açar mısınız? Hangi konulara ağırlık verildi, neler ele alındı?
 
Biz kampanya finalinde zaten bir rapor hazırlamıştık, bu raporlar çerçevesinde hangi çalışmaları yaptığımızı sunduk. Özel savaş politikalarına, tecride, doğa kırımına, kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele etmek, özgürlük yürüyüşünden diğer bütün çalışmalara kadar eğitsel ve düşünsel, eylemsel bütün çalışmalar kampanya kapsamında gelişti. Cezaevinde açlık grevleri vardı. Açlık grevlerini gündemleştirmek, açlık grevleriyle ilgili, tecridi kırmaya dönük bir takım çalıştaylar yaptık, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da ve birçok kentte hem çalıştaylar yaptık hem de birçok panel ve konferans düzenledik. Ardından görsel boyutuyla yaptığımız bütün çalışmaları görmek için sinevizyon yaptık.
 
“Kadınların sadece bir sorunu yok. Birçok sorunu var. En önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan yaşamın her alanında evde, sokakta yani yaşamın her alanında ama özel alan dediğimiz evin içerisinde  gelişen kadınlara yönelik her türlü şiddet.”
 
* Alanda çalışmalar da yürüttü TJA. Kadınlarla temasta en fazla öne çıkan sorunlar nelerdi? Kadınlar neler yaşıyor?
 
Kadınların sadece bir sorunu yok. Birçok sorunu var. En önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkan yaşamın her alanında evde, sokakta yani yaşamın her alanında ama özel alan dediğimiz evin içerisinde  gelişen kadınlara yönelik her türlü şiddet. Psikolojik, sosyolojik, ekonomik şiddet var. Birçok konuda kadına yönelik bir baskı, şiddet ve sömürü politikası uygulanıyor. Bu şüphesiz ki tecritten ve devletin uyguladığı özel savaş politikalarından bağımsız değildir. En çok karşımıza çıkan bunlar oldu. Her gün kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve katliamlara karşı mücadele verme durumumuz oldu. Bir günde 8 ilde kadın katliamı yaşandığı haberlerini duyduğumuz oldu ve sen bir kampanya içerisindesin ama o kampanya içerisinde her gün aynı zamanda kadına yönelik şiddetle uğraşıyorsun, mücadele vererek.
 
Yine ekonomi en büyük nedenlerinden biridir. Ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Bu ekonomik sorun toplumda bir bunalıma neden oluyor. En önemli şeylerden biri de hala da tanımını koymadığımız “şüpheli ölümler” konusu. Bu şüpheli ölümlerin nedenlerini hala detaylı olarak araştırıyoruz. Aslında bir nedeni var. Bunun nedeni ekonomik, sosyal, toplumsal, devletin eliyle geliştirilmiş özel savaş politikaları, uyuşturucu, fuhuştur. Bu yönüyle aslında biz raporumuza da yansıtmıştık. Nasıl geliştiğini, devletin hangi yöntemlerle özel savaş politikalarını geliştirdiğini, tecridi hangi politikayla geliştirdiğini, evlere, sokaklara kadar nasıl sirayet ettiğini bir bütünen kampanyalarımız çerçevesinde dönem dönem toplantılarla, etkin çalışmalarla elimizden geldiğince açığa çıkarmaya çalıştık.
 
Yine kültürel soykırım sorunu var. Diline ve kültürüne yabancılaşma psikolojisi gerçekten yoğun yaşanıyor. Devletin her gün yasakladığı ana dilde konuşma, anadiline sahip çıkma ya da anadilinle yaşamını sürdürme bu ülkede ciddi anlamda sıkıntı. Hiçbir yerde dilini konuşamazsın. Kürtçe konuşuyor diye katledilen kadınlar, gençler oldu. Şarkı söyledi diye İstanbul’un ilçelerinden Kadıköy’de katledilen sanatçılar oldu. Bunlar toplum üzerinde ciddi anlamda etki yaratıyor. İşte bunlar bütüne kampanyamız çerçevesinde çalışmalarımızı yürütürken sürekli karşımıza çıkan ve aynı zamanda buna karşı nasıl mücadele edebiliriz şeklinde bilinçlendirme çalışmasını yapmaktı aslında.
 
* Başlattığınız kampanyanın 14 Nisan’da Mêrdîn’de sonuç bildirgesini açıkladınız. Burada 6 aylık çalışmaların sonuçları verildi. Bu tabloda en çok göze çarpan ne oldu?
 
En çok göze çarpan şey, aynı zamanda da seçimlere damgasını vuran “özgürlük” tanımı ile  “Jin jiyan azadî”ydi. “Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması zamanı gelmiştir-geçmiştir” noktaları oldu. Evet ekonomi, ekoloji, toplumsal çalışmalar bir bütünen dolu dolu geçirdiğimiz bir süreç oldu ama damgasın vuran, Sayın Abdullah Öcalan’ın fikirleri, düşünceleri. Bizim “Jin Jiyan Azadî” felsefesini hem kampanyamızı, hem 8 Mart’ı hem de Newroz’u ve özellikle seçim çalışmalarında kadın paradigmasına yönelik, erkek egemen zihniyetinin “Resmiyette kadını kabul etmiyoruz” ve halkın ona karşı verdiği “Jin jiyan azadî” haykırışları aslında tüm o erkek egemen zihniyetine de bir cevaptır. Batman’da seçim akşamı milyonlarca insan “Jin jiyan azadî” veya Wan direnişinde dünyanın her tarafından gelen gözlemcilerle de birlikte “Jin jiyan azadî”nin haykırışıyla birlikte bunu çok rahat diyebiliriz, kazanan “Jin jiyan azadî” felsefesi ve kadınlar oldu. Evrenselleşen de “Hakikat aşktır, aşk özgür yaşamdır” oldu.
 
“Nusaybin finaliyle biz bir dönemi bitirdik ama kadın mücadelesi bitmedi. Bizim amacımız kadın özgürlüğünü sağlamaktır. Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü aynı zamanda Kürt, Orta Doğu ve dünya kadınlarının özgürlüğüdür.”
 
 
 * Son olarak yıllardır süren kadın mücadelesinin içerisinde gelişen bu kampanya sona erdi. Bundan sonraki süreç için planlamalarınız nedir, nasıl bir yol çizeceksiniz?
 
 
Nusaybin finaliyle biz bir dönemi bitirdik ama kadın mücadelesi bitmedi. Bizim amacımız kadın özgürlüğünü sağlamaktır. Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü aynı zamanda Kürt, Orta Doğu ve dünya kadınlarının özgürlüğüdür. Biz bunu sağlamış değiliz. Bunu sağlayamadığımız için mücadelemize devam edeceğiz. Bizim çalışmalarımız, özgürlük hedefimiz devam edecektir. Sonuna kadar devam edecektir. Bu süreç her süreçten daha fazla büyüyen “Jin jiyan azadî” felsefesinin kendini uyandırdığı, her tarafa yayıldığı, evrenselleşen felsefenin özgürlükle sonuçlanacağına inanıyoruz. Biz bunun için de mücadele edeceğiz ve “Jin jiyan azadî” devam edecek.