Gülistan Kılıç Koçyiğıt: İmralı’da neyi gizliyorsunuz?

  • 21:05 30 Nisan 2024
  • Siyaset
ANKARA - İktidarın İmralı’ya dair yalanının komisyon cevabıyla resmileştiğini ifade eden DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “İmralı’da neyi gizliyorsunuz? İmralı'dan neyi kaçırıyorsunuz” diye sordu. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis Genel Kurulu’nda söz aldı. Gülistan, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na (İHİK) yaptıkları başvuru üzerine Adalet Bakanlığı’nın PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dair verdiği yanıta ilişkin konuştu.
 
Abdullah Öcalan ve İmralı’da tutulan diğer tutsaklardan dört yıl bir aydır aile, dört yıl sekiz aydır da avukat görüşü yaptırılmadığını hatırlatan Gülistan, “İmralı'da günün koşulları neyi gerektiriyorsa, iktidarın tercihleri neye eviriliyorsa hiçbir hukuki kaygı, ahlaki tutum dikkate alınmadan ne yazık ki tecrit rejimi uygulanmaya konuluyor. Hapishanenin inşasından bu yana hayata geçirilen keyfiyete ve işkenceye dayanan İmralı sistemi devletin zihinsel devamlılığını yansıtan bir turnusol kâğıdı olması açısından da önemlidir. Devlette bir devamlılık olduğunu Öcalan üzerinde uygulanan tecrit politikalarından rahatlıkla anlayabiliyoruz. Özel yasalarla işleyen İmralı istisna hâl rejimi Türkiye hukukunun kara deliğidir. Biz biliyoruz ki Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecrit sadece güvenlik amaçlı değildir; onu ayırmayı, farklılaştırmayı, tekilleştirmeyi, çözümlemeyi ve ayrıştırmayı hedeflemektedir” dedi. 
 
‘2019’dan beri kaç kez görüşüldü’ 
 
Gülistan konuşmasının devamında şunları dile getirdi: 
 
“İşte tam bu açıdan tecrit sistemi bir cezalandırma rejimi değil bir yönetme tekniğidir ve İmralı’dan bütün ülke sathına da yayılmış durumdadır. Bu tecrit rejimine karşı çokça burada söz kurduk, çokça başvurular yaptık; daha önceki, bu dönemde milletvekillerimiz, yine, hep beraber İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna başvuru yaptık. Bakın, bize nasıl bir cevap göndermişler; demiş ki Bakanlık: ‘Tecrit’ kavramından bahsedebilmek için mahkûmun avukatı, yakınları veya diğer mahkûmlarla olan iletişiminin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor.’ Peki, soruyoruz: Aile ve avukat görüşleri yasaklı değil mi? Sanki yıllardır görüşme bizzat iktidar tarafından engellenmiyormuş gibi bize dönüp Bakan Bey ‘tecrit’ kavramını anlatmış. O zaman söyleyin, 7 Ağustos 2019'dan beri kaç kez avukat görüşü yapıldı? Neden avukatlar İmralı’ya gidemiyor? Neden aileler İmralı’ya gidemiyor? Neden vasisi İmralı’ya gidemiyor? 
 
‘Devletin yalanı komisyon cevabıyla resmileşti’
 
2019'da Sayın Abdulhamit Gül de bir gecede avukat yasağını kaldırmış ve avukat yasağı koyan hâkimlik kararını kaldırmış ‘Yasak yok.’ demişti. Kendisi bugün burada ve mevkidaşım; kendisine de sormak istiyorum: Bir gecede hâkimlik kararını kaldırıp görüşmeler yaptırmadınız mı? Yaptırdınız, hem de 5 defa. O zaman, demek ki bugün de siyasi olarak bir karar aldınız ve bu kararı uyguluyorsunuz. En son görüşmeler o zaman yapıldı ve o günden bugüne avukatlar her hafta başvuru yapmasına rağmen görüştürmüyorsunuz yani devletin yalanı, iktidarın yalanı bugün komisyon cevabında resmîleşmiş oldu çünkü tecridin savunulacak bir yanı yok, tecridi elbette ki savunamazsınız çünkü tecrit bir işkencedir, işkence bir insanlık suçudur ve bu insanlık suçunu her gün ama her gün uyguluyorsunuz, bunu pratikleştiriyorsunuz. 
 
‘İmralı’da neyi gizliyorsunuz?’
 
Biz soruyoruz: 2020, 2021, 2022, 2023 yıllarında hangi avukatlar ziyaret edebildi Sayın Öcalan’ı ve orada bulunan diğer mahpusları? Hiçbiri ziyaret edemedi. Bakın, mektup yasağı var, faks yasağı var; biz bunu söylüyoruz, ‘Hayır’ diyorsunuz ‘Yok.’ Peki, avukatların yazdığı mektupların ya da ailelerin yazdığı mektupların ulaşıp ulaşmadığını nereden bileceğiz? Hiçbir bağımsız denetleme mekanizması yok. CPT geliyor, İmralı'ya gidiyor, dönüyor, rapor tutuyor, raporunu açıklasın diyoruz, Türkiye buna da izin vermiyor. Biz soruyoruz: İmralı'da neyi gizliyorsunuz Biz soruyoruz: 2020, 2021, 2022, 2023 yıllarında hangi avukatlar ziyaret edebildi Sayın Öcalan’ı ve orada bulunan diğer mahpusları? Hiçbiri ziyaret edemedi. Bakın, mektup yasağı var, faks yasağı var; biz bunu söylüyoruz, ‘Hayır’ diyorsunuz ‘Yok.’ Peki, avukatların yazdığı mektupların ya da ailelerin yazdığı mektupların ulaşıp ulaşmadığını nereden bileceğiz? Hiçbir bağımsız denetleme mekanizması yok. CPT geliyor, İmralı'ya gidiyor, dönüyor, rapor tutuyor, raporunu açıklasın diyoruz, Türkiye buna da izin vermiyor. Biz soruyoruz: İmralı'da neyi gizliyorsunuz? İmralı'dan neyi kaçırıyorsunuz? İmralı'ya niye tecrit uyguluyorsunuz ve bu İmralı tecridiyle ne yapmaya çalışıyorsunuz? İktidarın bizzat kendisinin önce bu soruların cevabını vermesi gerekiyor. ‘Tecrit yok’ demekle tecrit yok olmuyor. 
İmralı’daki işkenceye karşı parlamentoya çağrı
 
İmralı'da koyu bir tecrit var, İmralı'da işkence var ve ben bir kez daha parlamentoda çağrı yapıyorum: Bu ülkenin milletvekilleri, kendi ülkelerindeki işkenceye, kendi ülkemizdeki işkenceye sessiz kalamayız. Birimizin hakkı ihlal edildiğinde, birimize hukuk dışı bir uygulama yapıldığında bu, bütün ülkenin hakkına, bütün ülkedeki yurttaşlara yapılmış demektir. İstisna hukukunu tanımıyoruz, istisna hukukuyla bu ülkeyi yönetme biçimini tanımıyoruz; bunun bir kez daha altını çizelim. Yargıtay, ÇHD üyesi avukatlar Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik hakkındaki on yıl on beş ay ve on iki yıllık hapis cezalarını onadı.  O dönemde aslında adil yargılanma hakkı için açlık grevine giren Ebru Timtik'in de yaşamını yitirdiğini biliyoruz. Bu davanın hâkimi kimdi? Akın Gürlek'ti. Ne yaptılar? AKP Bakan Yardımcısı olarak ödüllendirildi; aynı zamanda Demirtaş'ın ve Gezi davasının hâkimiydi, hukuksuzlukları terfiyle ödüllendirildi. 
 
‘Özgür bir ülkeyi mutlaka inşa edeceğiz’ 
 
Buradan Sayın Selçuk Kozağaçlı'nın bu hapis cezalarıyla tutsak edilmesine karşı kendi mesajını okumak istiyorum; ‘Kapatmanın neredeyse sekiz yılını tutuklu soytarılığıyla idare ettiler, ellemeyin, şimdi biraz da 'hükümlü' desinler. Öldürerek yenemediler, kapatarak mı korkutacaklar? Hapishaneleri de kesin hükümleri kadar hükümsüz bizim açımızdan. Aklımız ve irademiz hep özgür; sizin hükmünüz bizi biçmez, biçemez. Bu ağacın budaklı gövdesi avukatlığını yaptığı yoksul halkların ve işçi sınıfının içinde köklenmiştir; bu hikâyenin kahramanı biziz, avukatlar siz sadece figüransınız.’ Evet, yargıya figüranlık rolü verenler her gün yargı skandallarına imza atıyorlar. Biz şunu söyleyelim: Cezaevinde olan Sayın Selçuk Kozağaçlı ve bütün özgür tutsaklara buradan selam olsun. Özgür bir ülkeyi, demokratik bir ülkeyi mutlaka inşa edeceğiz.“