ÖHD ve MED TUHAD FED’den cezaevleri hak ihlali raporu

  • 14:22 27 Nisan 2024
  • Güncel
 
DÎLOK - ÖHD ve MED TUHAD FED'e yapılan başvurular ve tutsaklarla yapılan görüşmeler neticesinde oluşturulan 2022-2023 yılı Cezaevleri Hak İhlalleri raporunda tutsakların yaşamın her alanında hak ihlallerine maruz bırakıldığını ve tecrit politikasının giderek derinleştirildiği ifade edildi.
 
MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD FED) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) 2022-2023 Yılı Cezaevleri Hak İhlalleri Raporu’nu gerçekleştirdiği basın açıklamasında açıkladı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Dîlok (Antep) Şube Binasında yapılan açıklamaya ÖHD Eşbaşkanları ve yöneticilerinin yanı sıra, tüm şube üye ve yöneticileri, İHD Dîlok Şubesi üye ve yöneticileri, MED TUHAD FED yönetici ve avukatları katıldı.
 
Türkiye ve Kurdistan’da yer alan 91 ayrı cezaevinde tutsak ve tutsak yakınlarının şikayetlerinin yer aldığı raporu dernek ve federasyon adına ÖHD Genel Merkez Hapishane Komisyonu Sekreterya üyesi Fırat Taşkın okudu.
 
Cezaevleri ziyaretlerinde tutsakların uğradıkları hak ihlallerine değinen Fırat, Türkiye cezaevlerinde uzun süredir sürdürülen tecrit politikası sebebiyle tutsakların pek çok hak ihlaline maruz kaldığını söyledi.
 
Bin 997 tutsak açlık grevine katıldı
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Ada Cezaevinde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 25 Mart 2021’den bu yana haber alınamama haline dikkat çeken Fırat, uygulanan tecride karşı 91 cezaevinde 1997 tutsağın 27 Kasım’da 2023’te başlayan açlık grevi eylemlerine katıldığını kaydetti.
 
Fırat, “1997 mahpus ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm’ talebiyle süreli-dönüşümlü açlık grevi eylemleri başlattı. Açlık grevi eylemlerini 4 Nisan itibariyle yeni bir aşamaya taşıyan mahpuslar mahkemeleri boykot etmekte, aile ve telefon görüşüne çıkmamakta Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak iletişimsizliği kendileri için bir eylem biçimine çevirmişlerdir” diye belirtti.
 
‘İşkence, insanlık dışı muamele’
 
Siyasi sürecin geldiği son noktada muhaliflere dönük baskı ve tutuklamaların arttığını vurgulayan Fırat, tutuklamalar sebebiyle cezaevlerinde tutsak sayısının kapasitenin çok üzerine çıktığını söyledi. Fırat, “Bu düzenlemeler belli suç tipleri ile sınırlı tutulmuş, örgütlü suçlar kapsamında hapishanede bulunan siyasi mahpuslar bu düzenlemelerin dışında tutulmuştur. İşkence, insanlık dışı ve kötü muamele, yalnızca politik mahpuslara değil; insanlık onuruna aykırı tutulma halini reddeden adli mahpuslara karşı da bir yöntem olarak uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.
 
İmralı’daki tecrit
 
İmralı’da uygulanan tecrit halinin cezevlerinde yaşanan hak ihlallerinin en tipik örneği olduğunu anımsatan Fırat, “İnsan hakları ihlallerinin en çok yaşandığı alanlardan biri olan hapishanelerde; mahpusların tutuldukları fiziki koşullardan, olağan hale getirilmeye çalışılan ağırlaştırılmış infaz rejimi uygulamasına; mahpusların kendi aralarında sosyalleşmesinden, ifade özgürlüğüne, aile görüş hakkının sağlanmasına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan mahpus haklarının yaygın ve sistematik bir şekilde ihlal edildiği, mahpusların keyfi ve hukuk dışı disiplin cezalarına maruz bırakıldığı gözlenmektedir. İmralı Ada Hapishanesinde tutulmakta bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın aileleri ve avukatları ile görüş yapma haklarının çok uzun yıllardır insan hakları hukukuna bütünüyle aykırı bir şekilde ihlal edilmesine rağmen Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 13 - 22 Şubat 2024 tarihlerinde Türkiye'ye özel amaçlı bir ziyaret gerçekleştirmiş ancak raporunu açıklamayarak Türkiye’nin izninde olduğunu belirtmiştir.”
 
‘Kürtçeye ayrımcılık cezaevlerinde de sürüyor’
 
Cezaevlerinde hasta tutsakların sağlığa erişim haklarının engellendiğini belirten Fırat, özellikle ağır hasta tutsakların yaşam haklarının ihlal edecek uygulamalarla tahliyelerinin engellendiğini vurguladı. Cezaevlerinin belirli gazete ve dergi gibi iletişim araçlarına ve kendilerine yazılan mektuplara ulaşmasının cezaevi idareleri tarafından keyfi olarak engellendiğini kaydeden Fırat, “Getirilen sınırlamalara ile gazete ve dergilere getirilen yasaklara son verilmeli, mahpusların ifade özgürlüğü ve haberleşme haklarına yönelik ihlaller durdurulmalıdır. Mektup engellemeleri ve mektupların kaybedilmesi ‘mahpusların aile ve özel hayatlarına saygı hakkı’ ile ‘haberleşme haklarını’ ihlal ettiği gibi mahpuslar üzerindeki tecriti de arttırmaktadır. Özellikle mahpuslar tarafından yazılan Kürtçe mektupların gönderilmemesi ya da mahpuslara gelen Kürtçe mektupların engellenmesi dışarıda Kürtçe’ye yönelik süren ayrımcılığın hapishanelerde de devam ettiğini göstermektedir” şeklinde konuştu.
 
‘Şartlı tahliye kararları reddediyor’
 
Son olarak tutsakların şartlı tahliyelerinin cezaevi yönetimleri ve İdare ve Gözlem Kurullarının (İGK) keyfi uygulamaları ile engellendiğinin altını çizen Fırat, şöyle dedi: “Hukuki güvenlik hakkını ihlal edici bir şekilde, sübjektif değerlendirmelerin ve keyfi idari süreçlerin işletilmesiyle birlikte, şartlı tahliye taleplerinin sıklıkla reddedildiği gözlenmektedir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan etkileyen ‘iyi halli’ kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Şartlı tahliye hakları hukuk dışı yaklaşım ve kararlarla engellenen, mahpusların ivedilikle tahliye edilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır. Bizler hapishanelerde yaşanan ihlallerin takipçisi olacağımızı belirtiyor,  yaşanan hak ihlallerin bir an evvel sonlandırılması için herkesi sorumlu olmaya davet ediyoruz.”