12 yaşında başladığı dengbêjlikle kültürünü yaşatıyor!

  • 09:03 13 Nisan 2024
  • Kültür Sanat
 
AMED - Asimilasyon politikalarına karşı 12 yaşında dengbêjliğe başlayan, Ayşe Şan, Meryem Xanlardan ilham alan Herem Nergiz, “Her koşulda kültürümüze, dilimize sahip çıkacağız” diyor. 
 
Kürt halkının dil ve kültürünün yaşamasında dengbêjliğin önemli bir yeri var. Dengbêjlikle kendi kültürünü ve dilini öğrenen ve yaşatanlardan biri de Herem Nergiz. Herem ile 12 yaşındayken tanıştığı dengbejlik kültürüyle ana dilin kendisinde oluşan farkındalığı ve uyanışı konuştuk.
 
‘Dilimizi de Kürt müziğini de öğreniyorduk’
 
Yüzyıllardır sürdürülen kültürel asimilasyon politikalarına rağmen Kürt dengbejlik geleneği ve müziğini, ailesinin bu konudaki hassasiyetiyle tanıştığını anlatıyor Herem. Müziğe adım atma hikâyesini “Babam, henüz 12 yaşımdayken ben ve kız kardeşimin elinden tutup, bizi Cigerxwîn Kültür ve Sanat Akademisi’ne götürdü ve hem dilimizi hem de Kürt müziğini öğrenmemizi istiyordu. Çocuktuk o zamanlar ve daha fazla dikkatimizi çekiyordu. Ben bağlamayı aldım, kardeşim de kemanı aldı eline. Enstrümanları öğrenmeye başladıkça isteğimiz arttı ve daha çok dikkatimiz o yöne kaydı. Sonrasında Aram Tigran Kültür ve Sanat Konservatuarı’na geçtik ve yaklaşık 4 yıl orada eğitim gördük” sözleriyle ifade eden Herem, şunları söylüyor: “Fakat maalesef ki o zamanlar belediyelere kayyım atamaları oldu ve kapatıldığı için biz de Dicle Fırat Kültür ve Sanat Derneği’ne geçmek zorunda kaldık. Ve orada ‘Dicle Fırat Grubu’nu oluşturduk. Çalışmalarımız hala başarılı bir şekilde devam ediyor burada. Birçok konsere, mitinge ve Newroz’a katıldık, şarkılarımızı yüksek sesle söyledik ve gerçekten bu güzel atmosfer ve yarattığı istek her daim önümüzü açtı, bizimle oldu.”
 
‘Bütün duygularını Kürtçe kilamlar yoluyla bizlere kadar aktarabilmişler’
 
Aslihan Qadir, Ayşe Şan, Meyrem Xanları örnek aldığını hatırlatan Herem, bu dengebêjleri dinlerken duygulandığını söylüyor. Herem, “Bir Kürt genci olarak müzik ile tanışmam 12 yaşımdayken başladı. Çocukluğumdan şimdiye kadar Kürt kültürü ve sanatını öğrenme isteğim vardı hep. Çünkü insan kendi sanatı, kültürüyle tanınıyor. İnsan varlığı şiirleri, şarkıları üzerine kuruludur. Ben, daha çok Erivan Radyosunu dinliyorum ve geçmişteki kadın dengbêjlerimizi dinliyorum. Örneğin; Aslihan Qadir, Ayşe Şan, Meyrem Xanların şarkılarını dinliyorum, onları örnek alıyorum. Bu sanatçılarımızın seslerini, avazlarını dinledikçe, ben de de bir şeylerin uyandığını bendeki endişe ve üzüntünün de açığa çıktığını hissedebiliyorum. Geçmişteki büyük dengbêj sanatçılarımızın imkân ve olanakları kısıtlı olmasına rağmen acılarını, hüzün ve mutluluklarını, bütün duygularını Kürtçe kilamlar yoluyla bizlere kadar aktarabilmişler. Yaşadıkları her şeyi kilamlar yoluyla dile getirmişler. İnsan bu dengbejleri dinledikçe çok fazla duygulanıyor. Öte yandan erkek dengbêjlerimizden de Xelil Xemgin, Aram Tigran, Hozan Şemdin, Şeroye Biro ve Şakiro’yu dinliyorum. Bu dengbêjlerimiz de içindeki duyguları, acıları, keder ve umutlarını bu klamlar yoluyla günümüze kadar aktarmışlardır” diyor.
 
‘Bizler her şartta, koşulda dilimize, kültürümüze, sanatımıza sahip çıkacağız’
 
“Hali hazırda hala kendi dilimizde ve kültürümüzde, kendi kilamlarımızı dinliyor, söylüyoruz. İnsanlar kendi kültür ve değerleriyle tanınıyor çünkü” diyen Herem,  şöyle devam ediyor: “Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, bir araştırma yapıldığında görüyoruz ki topluluklar, halklar kendi sanat ve kültürleriyle tanınıyor, biliniyorlar. Fakat maalesef ki Kürt kültürü ve sanatı üzerindeki baskı ve yasaklamalar çok fazla. Bizler de bunu çok yaşadık. Ne zaman konserlere, Kürtçe programlara çıksaydık bir yasaklama, baskı ile karşılaşıyorduk. Buna rağmen, bu yasaklamalar bizdeki isteği bitiremedi, aksine daha fazla sahiplenme gerçekleşti. Biliyorlar toplumlar kendi kültür ve dilleriyle var oluyor, tanınıyor bu yasaklamalar da bundan kaynaklıdır, bitirmek istiyorlar bizi. Bu şekilde yapmaları bizlerden ne kadar korktuklarını gösteriyor aslında. Ama ne yaparlarsa yapsınlar bunu başaramayacaklar. Bizler her şartta, koşulda dilimize, kültürümüze, sanatımıza sahip çıkacağız, büyüteceğiz ve kendimizi geliştireceğiz. Daha başarılı adımlar atmak için bu amaç doğrultusunda hareket edeceğiz. Zaman zaman şiir de yazıyorum ve geçmiş dengbêjlerimizi de dinleyerek örnek alıyorum kendime ve bu temelde yazıyorum şiirlerimi ki ilerleyen süreçlerde şarkı olarak besteleyip, okuyabileyim.”
 
‘Dil bir halk için en önemli değerlerden biri’
 
Toplumda insanlar kendi diliyle kültürüyle tanındığını sözlerine aktaran Herem, Kürtlerin hayatın her alanında kendi dilini konuşması gerektiğini belirtiyor. Dilin bir halk için en önemli değerlerden olduğunu söyleyen Herem, “Her şeyden öte ben bir Kürt genciyim ve 20 yaşındayım. Gerçekten de en büyük avantajım henüz çocuk yaşta kültür ve sanatımızı öğrenmeye başlamış olmam oldu. Çocukluğumdan beri başladığım için bir şeyler daha kalıcı bende ve umudum çok. İleriye dönük amaçlarım, yapmak istediklerim var. Geçmişten günümüze kadar bir şekilde gelen dengbejlerimizin klamlarını daha fazla seslendirmek, okumak, yaymak istiyorum. Çünkü unutulmasını istemiyorum. Kürt gençlerimiz kendi klamlarını dinlesinler sahiplensinler, dinledikçe kendilerini tanıyacaklar ve o duygular onlarda da uyanacaktır” diyor. 
 
‘Kadınlar olarak birçok sorunla karşılaşıyoruz’
 
Kadınların yaşamın her alanında eril zihniyet ve yaklaşımlarıyla karşı karşıya kaldığını fakat bu durumun kendilerine engel olmadığını söyleyen Herem, devamla “Her şeyden önce bir Kürt kadınım, gencim ben. Ve bu yolda ilerlerken bir kadın olarak birçok sorun ve yaklaşımlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Özelde eril zihniyet ve sistemin baskı ve yönelimleri, haince yaklaşımları oluyor. Çünkü istemiyorlar sesini duyurmanı, avazını çıkarmayı, kendi dilinde duygularını anlatmayı, dine göre yaklaşıp günah sayıyorlar, feodal bir anlayışla yaklaşıp geçmiş dönem pratiklerini yaşatmak istiyorlar. Fakat bu hiçbir şekilde bize engel olmuyor, olmayacakta. Bunlar böyle yaptıkça biz daha fazla tutunuyoruz değerlerimize, sesimize, müziğimize ve bu şekilde daha da başarılı oluyoruz. En büyük amacım kendimizi tanımamız, kültürümüze sahip çıkmamız ve kendi dilimizi yaşatmamız. Dil varlıktır, yaşamdır. Toplumumuz Türkçe’ye ağırlık vermek yerine kendi dillerini konuşsun. İnsan kendi dilini konuşursa kendi geleneksel kıyafetlerini giyinirse ve geleneksel kilamlarını öğrenirse o kadar iyi ve farklı olacaktır diğer insanlar gözünde de” ifadelerini kullanıyor. 
 
‘Anadili konuşmamak asimilasyona zemin hazırlıyor’
 
Kürt gençlerine seslenen Herem, dillerini sahiplenmelerini istiyor. Herem, Türkiye ve Kurdistan’daki gençlerin ana dillerini konuşmamasının devletin uyguladığı asimilasyon politikalarına zemin hazırladığını söylüyor. Her ulusun kendi dilini koruması gerektiğini ifade eden Herem, son olarak şunları dile getiriyor: “Buradan sesleniyorum Kürt gençlerimize; Türk devletinin özelde Kürt gençleri üzerindeki asimilasyon ve inkâr politikaları yüzünden, hala bile kendi dilimizi konuşmamızı yaşatmamızı ve kendi kilamlarımızı söylememizi istemedikleri için yaptıkları engellemeler yüzünden gençlerimiz kendi dillerinden soğuyor, utanıyor ve konuşmak istemiyorlar. Fakat gençlerimiz bu baskı ve sindirmelere rağmen daha fazla dillerini sahiplenmeliler, daha fazla konuşmalılar. Asıl amacımız kendi dilimizin de eğitim dili haline gelmesi olmalı aslında. Umut ediyorum ki anne ve babalar çocuklarıyla Kürtçe konuşur ve dilimiz unutulmaz. Son olarak; kendi dilimizle, kültürümüzle var oluyoruz, Dil yaşamın kendisidir. Hiçbir zaman mücadelemizi bırakmamalıyız bu istek her daim içimizde olmalıdır. Gençlerimiz kendi dil ve kültürlerini hep okusunlar araştırsınlar, unutulmasına izin vermesinler.”