Kobanêli Zozan’ın hikayesi…

  • 09:02 26 Mart 2023
  • Güncel
 
Safiye Alağaş
 
AMED - Kobanêli Zozan ya da kimliğindeki ismi ile Hîbe... Önce kendi ülkesinde mülteci oldu şimdi de ailesinin verdiği Zozan ismi “kod” denilerek “örgüt üyeliğinden” yargılanıyor. 
 
Zozan ya da Hîbe El Xelîl El Muslîm… Asimilasyon politikalarından kaynaklı kendi anadilinden olan ismi kimliğine yazılmayanlardan biri. Suriye rejiminin ailesinin verdiği Zozan ismini kimliğine yazmamasından dolayı geldiği Türkiye’de “kod isim” denilerek “örgüt üyeliği" iddiasıyla yargılanıyor. 
 
Diyarbakır Kapalı Kadın Cezaevi’nde tutsak olan Zozan, yaşadıklarına ilişkin sorularımızı yanıtladı. 
 
*Öncelikle nerelisin, kimsin biraz bahseder misin?
 
Cevapsız soru. Acaba ben kimim? Geçirdiğim zamanlara ilişkin kim olduğumu bilmiyordum. Bazen bana Hîbe bazen de Zozan deniyor. Ancak bilmiyorum kimim, hangisiyim. Çünkü bir kimliğim olmadı. Dünyaya gelen her insanın bir kimliği oluyor. Ancak ben dünyaya geldiğimde bir kimliğim olmadı. Bu yüzden de bu dünyada kendimi “meçhul” bir “mülteci” olarak görüyorum.  
 
*Neden ne Zozan’sın ne Hîbe?
 
Çünkü ben Kürdüm. Doğduğumda ailem bana Kürtçe isim veriyor. Yani Zozan koymuşlar ismimi. Zozan’ın anlamı ova, dağ. Babam ismimi kaydetmeye gittiğinde Suriye devleti bu ismi kabul etmemiş. Kürtçe bir isim olduğu için kabul etmemişler.  Bu yüzden de babam adımı Hîbe koymuş. Ailem bu güne kadar bir kez dahi beni Hîbe ismi ile çağırmamış.  19 yaşındayken Türkiye’ye geldim. Annem de ilk kez o zaman öğrendi adımın kayıtlarda Hîbe olduğunu. Zaten kimliğim de yok. Suriye devleti 14 yaşına girinceye kadar kimlik vermiyor. 14 yaşına girdiğimde zaten Suriye’de savaş başladı ve kimlik çıkarmaya gidemedim. Öyle kimliksiz kaldım.  
 
*Resmi kayıtlarında isminin Hîbe olduğunu biliyor muydun? 
 
Hayır, uzun bir süre bilmiyordum Hîbe olduğunu. Ailem her zaman Zozan diyordu. Bana devletin kayıtlarında Hîbe olduğunu söylememişlerdi. 
 
*Kayıtlarda adının Hîbe olduğunu nasıl ve ne zaman öğrendin?
 
İlkokula başladım, 4’üncü sınıfa gidinceye kadar da bana Zozan diyorlardı. Öğretmenlerim de Zozan diyorlardı. Karnelerinde Zozan yazıyordu. Ne okul ne de öğretmenler benim kayıtlarda olan ismimi merak etmemişlerdi. Çünkü ailem Zozan diyordu ve kimse de merak etmiyordu. 4’üncü sınıfa geçtiğimde kardeşim karneme baktı.  Zozan yazıyordu. Bana neden Zozan diye yazıldığını sordu. Bana “Bilmiyor musun senin adın Hîbe” dedi. İlk kez o zaman Hîbe adını duydum. Daha sonra okula gittiğimde, öğretmenimi gördüm ve koşarak yanına gittim. ‘Öğretmenim benim ismim Hîbe, Zozan değil’ dedim. Ancak öğretmen oralı olmadı ve yoluna devam edip gitti. 5’inci sınıfa gittiğimde ailem okuldaki adımı düzeltti. Artık ondan sonra Hîbe yazdılar. 
 
"Anne ve babamın bana verdiği ismi kod isim olarak kabul ettiler. Bunu da örgüte bağladılar ve sonucunda “örgüt üyeliği” çıkardılar. Yıllardır bu sorun çözülmüş değil. Çünkü devlet bildiğinde ısrar ediyor, Kürtçe isimleri kabul etmiyor. Ama Kürtler de kendi dil ve isimlerinden vazgeçmiyor."
 
*Şimdi buradasın ve Türkiye senin hakkında dava açtı. Buraya ne zaman geldin?
 
2010 yılında Suriye’de savaş başladı. Savaşın başlaması ile resmi kurumlar kapatıldı. Bir süre sonra dışarı çıkmak da yasaktı. Her yeni çıkan örgüt bir diğerini kabul etmiyordu. Halkın yaşamı tehlikedeydi. Gıda ihtiyaçları kesildi. 2013 yılının başında da bizim bölgemizde savaş başladı. Halkın durumu daha da kötüleşti. DAİŞ’in saldırıları başladı. DAİŞ insanların koyun sürüsü gibi önüne verdi. 2014 yılında birçok insan gibi Türkiye sınırına yönümüzü verdik. Ben de buraya geçmek istedim. Sınıra geldim, DAİŞ kaldığım yere saldırdı. Saldırıda göğsümden yaralandım. Ailem beni Suruç’taki hastaneye kaldırdı. Hayati tehlikem vardı. Doktorlar beni Amed’de hastaneye sevk etti. Suruç’a daha yeni geçtiğimde polisler beni soruyordu. Anne ve babamın bana verdiği ismi kod isim olarak kabul ettiler. Bunu da örgüte bağladılar ve sonucunda “örgüt üyeliği” çıkardılar. Yıllardır bu sorun çözülmüş değil. Çünkü devlet bildiğinde ısrar ediyor, Kürtçe isimleri kabul etmiyor. Ama Kürtler de kendi dil ve isimlerinden vazgeçmiyor. 
 
*Sen mülteci bir kadınsın. Sana göre mültecilik ne anlama geliyor?
 
Dünyada insanların en önemli hakları kimlikleri. Bu kimlikte ülke, dil var. Bu yazılanlarla insanlar tanınıyor. Mülteci dediklerinde biliyorum, ben bu olmadan yaşıyorum. Çünkü mülteci listesinde görülüyorum. Kendimi ülkesiz ve dilsiz görüyorum. Bu yüzden de mültecilik sözü beni çok incitiyor, üzüyor. Biliyoruz ki haklarımızdan yoksunuz, bir hakkımız yok. Bu yüzden de ben mülteciyim. İnsan olarak görülmüyor. Bu güne kadar da hakları tanınmış değil. Ben ölüm uykusundan uyandım, mülteci oldum.
 
"Rojava’da katliamdan dolayı açlık susuzluk başladı. Birçok kişi kaybedildi. DAİŞ’in vahşeti bize “kısmet” oldu. DAİŞ’in vahşetinden dolayı ülkemizden çıktık. Diyebilirim ki ölüm uykusundan uyandığım için mülteci oldum."
 
*Neden mültecisin?
 
Ben mülteci olmadan Esad rejimi vardı, Rojava’da biz derin bir uykudaydık. Ancak bizler de birçok halk gibi gözümüz açıldığında, haklarımızdan söz etmeye başladık, ülkemizi, toprağımızı, kimliğimizi istedik. Ve üzerimize zulüm yağdı. Bir anda farklı farklı güçler ortaya çıktı. Yolumuzu kapatmak istediler. Bunlardan biri de DAİŞ’ti.  Ancak bu gücün ipi herkesin elindeydi. DAİŞ tüm vahşetiyle üzerimize geldi. Rojava’da katliamdan dolayı açlık susuzluk başladı. Birçok kişi kaybedildi. DAİŞ’in vahşeti bize “kısmet” oldu. DAİŞ’in vahşetinden dolayı ülkemizden çıktık. Diyebilirim ki ölüm uykusundan uyandığım için mülteci oldum.
 
* Birçok Kürt gibi senin mülteciliğin de ilginç. Sen kendi ülkende mültecisin. Bu durum tarihte birçok kez Kürtlerin karşısına çıkmış. Bu nasıl bir duygu?
 
İnsan asla mültecilik duygusunu anlatamaz. Mültecilik duyguları anlatılamaz, gözle, görülmez,  işitilmez de. Mültecilerin dışında kimse mültecilik duygusunu anlayamaz. Ancak yaşanırsa anlaşılır.  Keşke mülteciler kitap konusu olsa ancak o zaman anlatılabilir diyorum. Mültecilik sadece kendi ülkesi dışında yaşanmıyor. Evet, insan kendi ülkesinde de mülteci olabiliyor. Şimdi nasıl diye sorabilirsin? Eğer kimlik, dil ve hiçbir hakkın olmazsa kendi ülkende de mülteci olabiliyorsun. Bu hiç iyi bir şey değil. İnsan ülkesi olduğunu biliyor ama hiçbir hakkı yok. Bu durumda da insan kendini öksüz gibi görüyor. 
 
* Toplum mültecilere nasıl yaklaşıyor?
 
Kürtçe ’de bir çocuk doğduğunda ‘dünyaya geldi’ deniyor. Suriye, Türkiye ya da başka bir yere geldi denilmiyor. Çocuklar dünyaya geliyor. Dünya denildiğinde hiçbir fark ve ayrımcılığın olmaması gerekiyor. Ancak ayırımcılık çok. Rojava’da Kürt ve Arap, Türkiye’de Kürt ve Türk deniyor. Bu yaklaşımlarından dolayı yaşamımızı çok zorlaştırıyorlar.  Çalışma, okuma ve toplumsal yaşamda birçok ayrımcılık oluyor. Ben yaşamımda buna ilişkin çok ayırımcılık gördüm. Bunların dışında göç ettirilen insanlar istismar ediliyor. Bu, hala da devam ediyor. 
 
"Yüzlerce mülteci kadın kurban oldu, yüzlerce mülteci kadın erkekler tarafından tecavüz edildi. Ancak hiç kimse bu kadınların sesini, çığlığını duymuyor." 
 
*Mülteci kadınların en çok karşılaştıkları zorluklar neler?
 
Kadınların yaşadıkları zorluklar çok ağır ve acılı. Genç de olsa yaşlı da olsa böyle. Mülteciliğin acısı gençlerin ve annelerin yüreğini çok yaktı. Okullarını bırakan gençlerin geleceği yok oldu. Çocuklarını yokluk ve yoksulluk içinde büyüten anneler çocuklarını kaybetti. Arkalarında ne bıraktılar? Neden savaşta yaşamlarını yitirdiler? Neden sevinemediler? Bunların tümü acı. Tüm mülteci kadınların yüreğinde onlarca hikaye ve ağır acı var. Bu acılardan dolayı sağlıklarını kaybediyorlar, psikolojileri bozuluyor. 2014 yılından bu yana ben her gece rüyamda köyümü, evimi görüyorum. Ne yazık ki yine rüyamda DAİŞ’i görüyorum, Birçok kez çığlık atarak uyanıyorum. Bu, sadece küçük bir örnek. Toplumun da mültecilere bakışı çok kötü. Özellikle de erkekler tarafından istismar ediliyorlar. Yaşamları ve varlıkları çok değersiz görülüyor. Satılıyorlar. Yüzlerce mülteci kadın kurban oldu, yüzlerce mülteci kadın erkekler tarafından tecavüz edildi. Ancak hiç kimse bu kadınların sesini, çığlığını duymuyor. 
 
*Bir Kürt kadın olarak hangi zorlukları yaşıyorsun?
 
Mülteci bir kadın olarak birçok zorluk yaşadım. Öncelikle bir kimlik sahibi olmadım. Tüm zorluklara rağmen okuluma devam etmek istedim. Sosyoloji bölümünü okudum. Ancak bir iş sahibi olamadım. Neden? Çünkü bir kimliğim yok. Lisans eğitimine başladığımda çok kırıldım. Öğretmenin yanına gittim beni sınıfta tanıttı. Daha sonra bana ‘Daha bir Suriye’den kurtulmamışken ikincisi geldi’ dedi. Bu söylem karşısına çok üzüldüm. Kırıldım ve sınıftan çıktım. İkinci gün yine gittim. Yine öğretmen bana ‘dışarı çık’ dedi. Ben kabul etmedim. Bu, bir örnek. Ancak toplum içinde gezdiğimde bana küçümser gözle bakıyorlardı. Birçok kez ağlayarak eve dönüyordum.  
 
*Eğer imkan olursa topraklarına döner misin? 
 
Sadece söylemlere cevap vermek istemiyorum. Sadece ‘keşke’ diyorum. Keşke ülkemde kendimi özgür görebilseydim. Yüzlerce kez keşke sınırdan geçerken ölseydim ve bu tarafa geçmeseydim. Denir ki ‘Yanlış bir yola girdiğinde ne kadar çabuk dönersek, dönüş zamanı kısalır’. Yolumuzu ne kadar uzatırsak dönüş o kadar ağırlaşıyor.  Yine ülkemdeyim düşüncesi beni tutuyordu. Ancak ülkemde mülteciyim. Keşke köyümde olsaydım. Keşke köyümde zorluk çekseydim. Yine bu zorluklar içinde olsaydım. Keşke savaş bitse tekrar yerimize dönsek. Ancak korkum şu ki imkan bulamayayım ve bu hasretle öleyim. 
 
*Mülteci kadınlar için ne söylemek istersin?
 
Yaşam güçlenerek devam eder. Bu yüzden de mülteci kadınlarımız güçlenmeli. Kendilerini asla güçsüz görmemeli ve güçsüz bırakmamalı. Egemenlere teslim olmamalı. Kendilerini erkeklerin vicdanına bırakmasınlar.  Mültecilikte ayakları üzerinde dursunlar. Haklarına sahip çıksınlar.  Çünkü onlar kurt biz de kuzu gibiyiz içlerinde. Eğer güçlenmezsek o kurtlar kuzuları yer. Eğer erkek zihniyetine teslim olursak kaybederiz. 
 
"Neden tüm dünya her sesi duyuyor da, neden bizim çocuklarımızın sesini duymuyor? Neden toplum bizim çocuklarımızın gözündeki yaşı görmüyor? Dünya tüm halklara gözünü kulağını açıyor. Bir kez de bizim için gözünü, kulağını açsın."
 
*Yaşadığın zorluklara ilişkin başka ne söylemek istersin?
 
 Birçok şey söylemek istiyorum. Ancak söz yetmiyor ifade etmeye, duygularımı anlatmaya. Dünyada bu kadar insan var herkesin yeri var. Neden biz Kürtlerin yeri yok? Eğer biz insansak neden bize karşı bir insanlık yok? Neden tüm dünya her sesi duyuyor da, neden bizim çocuklarımızın sesini duymuyor? Neden toplum bizim çocuklarımızın gözündeki yaşı görmüyor? Dünya tüm halklara gözünü kulağını açıyor. Bir kez de bizim için gözünü, kulağını açsın. Bizim yaşadıklarımızı görsün. Bize karşı bu zulüm ne zamana kadar devam edecek? Dünya ne zamana kadar kör, sağır ve dilsiz olacak? Ben de her halk gibi ülke, dil ve kimlik sahibi olalım. Aile de Zozan demiş. İlk geldiğimde burada da kaydım Zozan diye yazıldı. Bir süre sonra iyileştiğimde göç merkezine geçici olarak gittim. Orada ismimi sordular. Devlet kayıtlarında olan ismimi söylemek istedim. Adımın Hîbe olduğunu söyledim.  Bir süreliğine bana kart verdiler. Hazırlık okudum daha sonra da üniversiteye başladım. 2016 yılında vatandaşlık için Amed’de Göç Merkezi’ne başvurdum. Parmak izimi aldılar. Bana bir kimliğimin daha olduğunu ve burada ismimin Zozan olduğunu söylediler.  Benim hikayem de öyle başladı. Onlara anlattım durumu.  Aile tablosunda olan ismimi kullanmak istediğimi söyledim. Yani resmi adımı kullanmak istediğimi belirttim.  Aslında durumu düzeltmek istedim. 
 
*Düzeltebildin mi peki?
 
Bana düzelteceklerini söylediler. Belgelerimi aldılar. Amed’de karakoldan sürekli beni çağırıyorlardı.  Neden adın bu diye soruyorlardı. Neden iki adın var diyorlardı.  Ben de her seferinde onlara durumu anlatıyordum.  Bu durum şimdiye kadar da devam ediyor. 
 
*Peki, hakkında nasıl dava açıldı?
 
2022 yılında polisler evimize baskın yaptı. Beni gözaltına aldılar.  Gözaltında bana neden bu ismi kullandığımı sordular. Kod isim diyorlardı. Ben de kod isim olmadığını söyledim. Mahkemeye çıkıncaya kadar da geçici kartıma inanmadılar.  Hîbe mi Zozan mı bilmiyoruz diyorlardı.  Daha sonra bırakıldım.  Hakkımda örgüt üyeliğinden dava açıldı. Aralık ayında mahkemem görüldü ve ben tutuklandım. 
 
*Dava şimdi hangi aşamada?
 
24 Ocak’ta 2’nci duruşma görüldü. Hala daha Zozan mıyım, Hîbe miyim inanmıyorlar.  Annem ve babam da mahkemeye gelip şahitlik yaptı. Durumu onlar da mahkemede anlattı. Hala daha inanmıyorlar. Onların çocuğu olduğum olup olmadığını tespit etmek için DNA testi istediler. Bunun sonucunu bekliyorum. 
 
*Bu durumdan dolayı ne hissediyorsun?
 
İnsan keşke serbest olsa diyorum. Hiç kimse kimliğinden dolayı zorluk yaşamasa. Hiç kimse isminden dolayı zulüm görmese. Keşke aileler hangi ismi istiyorlarsa çocuklarına verebilseler. Eğer ailemin istediği isim yazılmış olsaydı bu durumda olmazdım. 
 
Buraya geldiğimizde aile olarak dönmekti isteğimiz. Savaş uzadı. Her yer talan edildi. Dönemedik. Yaşamım alt üst oldu. Duruşmayı bekliyorum o zamana kadar da tutuklu olacağım. Ondan sonra karar verilecek. 
 
*Son olarak ne söylemek istersin?
 
Keşke her kadın kendi rengiyle nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasa. Kadınlar asla kalıplara sığmıyor. Bana göre her insan bir gül gibi. O gül birinin eline geçse herkes kendine göre su veriyor, herkes sulamak isterse çabuk çürür. Ancak bahar olsa gül yeşerir, büyür. Ben de baharda açan gül gibi doğal yaşamak istiyorum.  
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!