Adım adım kadın düşmanlığı! 2023-03-28 09:03:07     HABER MERKEZİ - AKP’nin iktidara geldikten sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilen misyonla kadın kazanımlarının hedef alınması, seçime giderken de Yeniden Refah Partisi ile imzalanan protokol, kadınların yaşamı üzerindeki pazarlığı ve buzdağının tüm yüzlerini ortaya çıkarırken buna karşı seçimlerde tercihi de netleştiriyor.   Seçimlere doğru giderken, kadın kazanımları üzerinden pazarlıklar da gündeme geliyor. AKP-MHP iktidarının Yeniden Refah Partisi ile anlaşması ve protokol imzalamalarının temelinde de kadın kazanımlarının hedef alınması yer aldı. İstanbul Sözleşmesi’nden AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir gecede çekilmesi ardından Danıştay’ın kadınların itirazlarını “hukuki” bulmayarak Tayyip Erdoğan’ın kararını onaylaması ile bu kez 6284 sayılı kanun hedef alınmaya başlandı.    6284’ün özü   Peki bunun anlamı neydi? Neydi bu yasanın içeriği ve kadınlar neden bu yasadan vazgeçmiyor? Çok yalın bir ifade ile yasa şiddet gören, şiddet görme riski bulunan kadınların ve çocukların korunması ile şiddetin önlenmesi için tedbir alınmasını içeriyor. Yani işin özü kadın ve çocukların yaşam hakkını korumanın yasal çerçeveye alınmasının bir güvencesi. Her şey mi tek başına? Elbette değil. Neden uygulanmadığı ayrı bir değerlendirme konusu ve de yine iktidarın zihniyetinde saklı neden yeterli olmadığı.   Yeniden Refah ile imzalanan protokol   AKM-MHP İttifakı’nın Yeniden Refah Partisi ile imzaladığı protokolde “Aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki aykırı hükümlerin ayıklanmasına, manevi değerlerimize aykırı fiillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere, süresiz nafaka konusundaki mağduriyetlerin giderilmesine ağırlık verilecektir” ifadeleri yer alıyor.  Başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerinden yoğun tepkiler yükseliyor. Seçimlerde buna karşı tutum alınması gerektiğinin altını çiziyor herkes. Çünkü kadın kazanımlarına, kadının yaşam hakkına bir saldırı. İttifak kendisini bu temelde şekillendiriyor.    Son 10-11 yıl ve Diyanet’teki ‘değişim’   Peki, kadın kazanımlarına saldırı sadece bu gün mü gündeme geldi, ya da tehlike şimdi mi ortaya çıktı? Buna kadınların yanıtı “Hayır”.  AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini, AKP’nin 20 yıllık iktidarı boyunca hemen hemen tüm yetkililerinin kullandığı dil, üslup ve literatürü de bir tarafa bırakıp sadece son 10-11 yıl içerisindeki Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki kimi icraatlarına bakmak gerçekte bu güne adım adım nasıl gelindiğini de gösterir nitelikte. İmzalanan protokol buzdağının bir yüzü, diğer yüzü ise sadece Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yıllar içerisindeki “değişiminde” yatıyor.    Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı protokolü   2009 yılında kadınların üreme sağlığı konusundaki bir protokol dikkat çekiyor. Sağlık Bakanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı ile ana çocuk sağlığı ve üreme sağlığına ilişkin protokol imzaladı. İmzalanan protokolün amacı toplumu bilgilendirmek olarak yansıdı. Ancak neden Diyanet’e bu görev verildi çokça irdelenmedi. Ancak, AKP’nin kadınların kendi bedenleri ve konusundaki zihniyetinin nasıl olduğunu göstermesi açısından önemli bir veri olarak ortaya çıktı.    Kürtaj harammış!   Kadınların çocuk doğurma ya da kürtaj hakları konusunda 2012 yılında da dikkat çekici tartışma ile Diyanet İşleri Başkanlığı gündeme geldi.  Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, kürtaja ilişkin “Toplumun temeli ailedir. Ailenin devamlılığını çocuk sağlar. Dinimiz evlenip çoğalmayı teşvik etmiştir. Çocuk istenmediği durumlarda, karı kocanın ortak istekleriyle gebeliği önleyici tedbirler alınması caizdir. Kürtaj haram ve cinayettir. Çocuk aldırmak cinayet hükmündedir” değerlendirmesi kadının kendi bedeni hakkında karar veremeyeceğine işaret ediyordu.    İllerde müftülüklerin yer aldığı komisyon   26 Şubat 2007 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı ve eski ismiyle Çocuk Esirgeme Kurumu yeni adıyla Çocuk hizmetleri Genel Müdürlüğü arasında imzalanan bir protokolün 26 Ekim 2011 tarihinde içeriği genişletildi. Protokol tüm aile bireyleri ve aile kurumunu kapsayacak şekilde yenilendi ve illerde yürürlüğe girmesi yönünde çalışmalar başladı. Tüm illerde Müftülük ve o dönemdeki ismi ile Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri çalışanlarından oluşan komisyon oluşturulması istendi.    3’lü protokol   “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesinde din görevlilerinin katkısının sağlanması projesi” yenilendi. İlk olarak 2 Nisan 2013’de yapılan bu projenin 2013 yılında yenilenmesi 3’lü protokol ile oldu. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ,  Eski ismi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in imzaladığı protokol esnasında Mehmet Görmez’in Birleşmiş Milletler’e (BM) yönelik, “Kadına karşı şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa karşı cinayetleri önleyin” sözleri iktidarın kadına yaklaşımın çarpıcı olarak ortaya koyduğu gibi “kadına yönelik şiddeti” meşrulaştıran bir zihniyet olarak da tarihe geçti.    İran’ın ‘İrşat Devriyeleri’ AKP’nin ‘Aile İrşat Büroları’   Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak 2002’de kurulan “Aile Bürosu” 2007 yılında “Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu” olarak değiştirildi. Söz konusu büroların ismi “Aile ve Dini Rehberlik Büroları” olarak değiştirildi ve aynı isimle 81 il ile 253 ilçede faaliyet göstermeye başladı. Düzenleme ile birlikte imamlara, öğrenci yurtlarından, fabrikalarda çalışanlara ve gençlik merkezlerine kadar birçok alanda “manevi destek sağlama” görevi de verildi.   İran’daki “Ahlak polisi” olarak bilinen “İrşat Devriyeleri” benzerliği üzerinde çok da durulmadı. Ancak kadına yaklaşımda aynı ideolojik çizgide oldukları da ortaya çıktı.     Diyanet’ten fetva!   Diyanet’e verilen görev adım adım AKP’nin kadın ve çocuklara yönelik politikalarını daha açık bir şekilde yansıtırken, 2016 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in sitelerinde verdiği bir fetva gündeme geldi. “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” şeklinde yöneltilen bir soruya verdiği “Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz” cevap büyük tepki topladı. Tepkiler üzerine söz konusu yanıt siteden kaldırılsa da bu da AKP iktidarının yaklaşımlarını göstermesi bakımından önemli bir not olarak yansıdı.    Boşanmalarda kadın hedef alındı   2020 yılında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, Aile ve Dini Rehberlik Büro Merkezleri’nde görevlendirilen çalışanlara ilişkin yaptığı konuşma, boşanmalardaki sorumluluğu tamamen kadınlara yükleme ve çalışan kadınları hedef alma temelindeydi.  Ali Erbaş, “Boşanmalardaki en büyük sebep sorumsuz ve ilgisiz davranma olarak ortaya çıkmaktadır. Hangi açıdan düşünürsek düşünelim, hiçbir gerekçe ya da meşgale aile olmayı ertelemeye ve aileyi ihmal etmeye ilgisizliğe, mazeret olamaz.  Hiçbir meslek ya da hedef aile olmaktan, anne olmaktan daha önemli kabul edilemez” diyerek kadını çalışma yaşamından alıp ev içine hapsedilmesi gerektiğini açık bir biçimde ortaya koydu.    14 Mayıs’ta tercihin ne olması gerektiğinin işareti   14 Mayıs seçimlerine az bir zaman kala AKP-MHP’nin Yeniden Refah Partisi ile imzaladığı protokol, iktidarın zihniyetini bir kez daha sorgulamayı, kadınlar başta olmak üzere nasıl bir tercih yapılması gerektiğini de net bir şekilde ortaya koyuyor.