Avukat Aslı Pasinli: Kadınlar kutuplaştırılmak isteniyor

  • 09:05 30 Ocak 2023
  • Hukuk
Şehriban Aslan
 
AMED - Başörtü düzenlemesine ilişkin konuşan DAKAH-DER Başkanı Avukat Aslı Pasinli, “Kadınlar arası bir ayrım yapılmak isteniyor, iktidarın tam olarak istediği şey de budur. Kadınları kutuplaştırmak istemesidir” dedi.
 
İktidarın “başörtüsüne anayasal güvence” iddiasını da içeren Anayasa değişikliği teklifi, 9 Aralık 2022 tarihinde 336 milletvekilinin imzasıyla Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Anayasa’nın 24’üncü ve 41’inci maddelerinde değişiklik öngören teklif, Meclis Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi. Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAH-DER) Başkanı Avukat Aslı Pasinli, Anayasa’nın “Din ve Vicdan Hürriyeti” başlıklı 24’üncü maddesi ile “Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları” başlıklı 41’inci maddesine ilişkin değerlendirmede bulundu.
 
İslam kimliği mi inşa ediliyor?
 
Anayasa değişiklik teklifinde iki madde üzerinden tartışmaların sürdüğüne değinen Aslı, “Burasıyla ilgili önce kılık kıyafet meselesinde başörtü kullanan ya da kullanmayan kişilerin kamuda hizmet alımıyla ilgili ya da hizmet vermesiyle ilgili bir güvence sağladığına dair teklif sunuluyor. Aile kavramıyla ilgili ise ‘ailenin kadın ve erkekten oluşan bir yapı’ olduğuna dair bir cümlenin eklenmesi gündemde” hatırlatmasında bulundu. Türkiye’de ve dünyada iktidarların, kadınların kılık kıyafeti üzerinden toplumu dizayn etme yöntemlerinin yeni olmadığını dile getiren Aslı, “Siyaseten de kadın bedeni istismar edilmesi üzerinden bunlar konuşulabilir. Zamanında ortadan kaldırılmak istenen Osmanlı kimliğinin yerine bir Türk kimliği inşa edilmek isteniyordu ve kılık kıyafete dair bu şekilde düzenlemeler yapılmıştı. Şimdi de bu kimliğin yerine ‘İslam kimliği’ inşa etmek gibi bir durum mu oluşuyor gibi kaygılar yükselmeye başladı” dedi.
 
‘Kadınlar kutuplaştırılmak isteniyor’
 
Kadınlara ilişkin beden politikalarının şu an birçok ülkede gündemde olduğunu kaydeden Aslı, kürtaj yasaklarına karşı süren eylemleri, Rojhilat ve İran’da devam eden halk hareketini, Taliban’ın kadınlara dönük yasaklarını örnek gösterdi. Afganistan örneğinde kadınların birçok hakkına kısıtlama ve yasak getirildiğini vurgulayan Aslı, “Bunların hepsi yapılırken hep kılık kıyafetin İslam’ın belirlediği şekilde giyilmemesi gerekçe olarak gösterildi. Dünyada böyle bir hareketlilik olurken Türkiye’de ise başörtü meselesi üzerinden bir kriz yaratılmaya çalışılıyor. Bunların hepsi aslında bir algıdır. Anayasa’ya böyle bir madde ekleyerek başörtüsüyle ilgili bir güvence sağlanmak istendiği gerekçe olarak gösteriliyor. Kadınlar arası bir ayrım yapılmak isteniyor, iktidarın tam olarak istediği şey de budur. Kadınları kutuplaştırmak istemesidir” sözlerine yer verdi.
 
‘Bazı riskler barındırıyor’
 
“Başörtüsünü kullanan kadınlar açısından kamuda hizmet verme ya da hizmet almayla ilgili bir sorun var mı yok mu” diye soran Aslı, “Biraz daha tarikat ve cemaatlerin istediği şekilde kanun metinlerinde düzenlemeler yapılıyor algısı güçleniyor. Bunu İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sürecinde görmek mümkün” sözleriyle tarikat ve cemaatlerin sözleşmeyi hedef almalarına atıfta bulundu. Aynı sürecin Anayasa değişiklik teklifinde de görüldüğünü kaydeden Aslı, “Bu da bazı riskler barındırıyor. Birincisi bu düzenlemenin devamında ne olacak kaygısı… Diğer medeni haklarına ilişkin belli hakları tehlikeye atar mı sorusu. Burada tabi ki kadınların kamusal hayatta başörtüsü takması, kendi dini inancını yaşaması, eşitlik ilkesinde herkesin kendini var edebilmesiyle ilgili bir problem yok. Yani temel hak ve özgürlüklere ilişkin hususlara dair değişikliklerin siyasi kaygılarla yapılmaması, seçime 4 ay kala Anayasa gibi bir metne girişilmemesi, yapılacaksa da bu değişikliğin ertelenmesi gerekir” şeklinde konuştu.
 
‘Hayır denilmelidir’
 
Teklife tartışmasız şekilde “Hayır” diyen birçok sesin yükseldiğine dikkat çeken Aslı, “şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu sesleri değerlendirirken yine Macaristan’da da ‘aile’ kavramı üzerinden bir değişikliğe gidilmek istendi ve referanduma gidildi. Türkiye’de de diğer dünya ülkelerinde yaşanan krizlerde, ‘tek millet, tek bayrak, tek ulus, tek dil’ üzerinden güçlendirilmeye çalışılan bir aile kavramı var. Aile kavramını güçlendirmeye dair ‘aile kadın ve erkekten oluşur’ ifadesi herkesin aklına şunu getirdi; Acaba Türkiye’de çoklu evliliklerin resmi olarak önü açılabilir gibi bir ihtimal mi var? Bir diğer husus başörtüsüyle ilgili bu düzenlemenin devamı… Eğitim öğretim hayatı devam eden kız çocuklar açısından zorunlu örtünmeye dönüşebilir mi gibi bir sürü kaygıya gebe. İki değişiklikten bahsediyoruz ve aile meselesi üzerinden de LGBTİQ+’ların tamamen yok sayılması, onların ‘sapkın’ olarak tescillenmesi, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden kaynaklı tamamen bir ayrıştırma politikasının resmi adı olacak. Bu yüzden Türkiye kadın mücadelesi, böyle bir durumu kutuplaştıran toplumdaki siyasal ayrımı derinleştiren üstelik de seçim öncesi böyle bir değişikliğe ‘hayır’ diyor. Bildiğiniz gibi HDP ve Türkiye İşçi Partisi komisyon görüşmelerine hiç dahil olmadı. İYİ Parti ve CHP komisyon görüşmelerine katıldı. Devam eden süreci bizler de bekliyoruz.”