Michela Arricale: Adalet Bakanı ziyaret talebimize cevap vermedi

  • 09:01 30 Ocak 2023
  • Güncel
 
Dilan Babat-Melek Avcı
 
ANKARA - Uluslararası Hukuki Müdahale Grubu Eşbaşkanı Michela Arricale, Türkiye ziyaretleri sırasında Adalet Bakanlığı’na görüşme için talepte bulunduklarını belirterek, “Eğer bakanlık bizimle görüşmeyi kabul etseydi, çözüm oluşturmak için bir nebze de olsa köprü kurmayı amaçlamıştık. Biz mutlaka Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit Türkiye tarafından 15 Şubat komplosuna katılan devletlerin sessizliğinden ‘güç’ alınarak sürdürülüyor.  CPT ziyaretlerinin amacına ulaşmaması ve son ziyarete dair raporun açıklanmaması ile birlikte hem Kürt halkının hem de uluslararası kamuoyunun endişeleri arttı. Binlerce başvuruyu yanıtsız bırakan Türkiye Adalet Bakanlığı ve CPT’nin tutumuna ilişkin ise kınamalar ve karşı eylemler devam etmekte. Bir taraftan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) tecride karşı Meclis önünde başlattığı adalet nöbeti sürerken diğer yandan tecride ve hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek için Türkiye’ye uluslararası delegasyon heyeti geldi.
 
Aralarında hukukçu, gazeteci ve akademisyenlerin bulunduğu, 7 farklı ülkeden gelen 36 kişilik Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon üyeleri 25 ve 27 Ocak tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve Amed’de ziyaretler gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerde sivil toplum örgütleri ile bir araya gelen delegasyon, tecridin hukuksuzluğuna dikkat çekerken kurumların tutumu ve buna karşı faaliyetlerine dair de bilgiler aldı.
 
Delegasyon ziyaretleri sonrasında İstanbul’da  “Uluslararası Tecrit” konulu forum gerçekleştirilerek sonuç bildirgesi açıklandı.  Tüm ziyaretler sonrası çıkan sonuç bildirgesinde çözümün “Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü” olduğu kaydedildi. Bildirgede, “Bütün bu sorunların çözümünün adresi, Kürt sorununun demokratik ve toplumsal olarak çözülmesinden geçmektedir. Kürt sorunun siyasal ve barışçıl temelde çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Öcalan’ın özgürlüğü kaçınılmazdır” denildi.
 
Ankara ziyaretlerini gerçekleştiren delegasyonda yer alan İtalya Araştırma ve Detaylandırma ve Demokrasi Merkezi/Uluslararası Hukuki Müdahale Grubu Eşbaşkanı ve Avrupa Hukukçular Birliği (ELDH) üyesi Michela Arricale, bu ziyaretlerin temel amacını ve Türkiye’nin tecridi sürdürmedeki ısrarı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Türkiye sessiz çünkü cevap verirse avukatlar harekete geçecek’
 
Hem ülke içinde hem de uluslararası alanda Abdullah Öcalan ile görüşmek için binlerce başvuru yapılmasına rağmen Türkiye’nin sessiz kalmasının uyguladığı bir strateji olduğunu söyleyen Michela, bu sessizliğin avukatların hukuksuzluğa karşı itiraz yapmasının önüne geçmek için olduğunu belirtti. Michela, “Türkiye hükümeti bu tecride karşı sessiz ve tüm başvurulara cevap vermemeyi tercih ediyor, çünkü biliyorlar ki eğer cevap verirlerse avukatlar bu hukuksuzluğa karşı itirazlarını dile getirecek. Bu yüzden Öcalan ve İmralı'daki diğer tutsaklarının avukatları ile görüşmelerinin önüne engeller konuluyor ve başvurular reddediliyor. Bu görüşmeleri engellemenin diğer bir nedeni olarak Türk hükümetinin hukuki usullerden kaçmak için uyguladığı bir tür strateji olduğunu düşünüyorum. İmralı'daki tutukluluk durumu ve diğer tutuklular hakkında herhangi bir bilgi paylaşmamak da buna dâhildir. Türk hükümetinin, yanlış hatırlamıyorsam birkaç yıl önce yaptığı bir açıklama vardı: Öcalan'ın umut hakkı yok. Öcalan'ın umut hakkından muhaf tutulması hukuk devleti ilkelerinde bir istisna olarak kendisine karşı işletiliyor. Sayın Öcalan'a diğer tutuklular gibi davranmayarak birçok kanunu ve temel insan haklarını çiğniyorlar. Kanunlar ve yargı önünde eşit olma, avukatlarla görüşme ve umut hakkına sahip olma gibi birçok hak Sayın Öcalan'dan esirgenerek elinden hukuksuzca alınmıştır“ diye konuştu.
 
‘Erdoğan’ın tehditlerinin bedelini Kürt halkı ödüyor’
 
Türkiye’nin hukuksuzluğunun yanında uluslararası güçlerinde Türkiye ile örtüşen çıkarları doğrultusunda bu hukuksuzluğa sessiz kaldığı değerlendirmesi yapan Michela, Kürt halkını yıllardır jeopolitik bir soruna sıkıştırmış olduklarını söyledi. Ulusların “ihtiyaç” temelinde Erdoğan’ı karşılarına almadıklarını belirten Michela, “Uluslararası sessizlik çok karmaşık dengeler üzerinden yürüyor. Kürt halkı uzun yıllardan beri jeopolitik bir sorunun içine sıkışmış durumda. Maalesef ki, uluslararası siyaset içerisinde diğer devletler Erdoğan ile karşı karşıya gelmekten bilinçli olarak kaçınmakta. Böylece uluslararası toplum Erdoğan'la 'uzlaşı' içinde hareket ediyor çünkü buna 'ihtiyaçları' var. Dünya siyasetinde şuanda dengeler Erdoğan'dan yana görünmekte ve uluslararası toplum onun elindeki kartlara oranla şimdi güçsüz bir konumda gibi duruyor. Tüm bu sebeplerden dolayı onun yaptığı kötü işlere, hak ihlallerine göz yumuluyor. Örnek verecek olursak, Erdoğan sürekli olarak Avrupa'yı Suriye'den gelen göçmenler ve diğer göçmenler ile tehdit ediyor, kapıları açacağını söylüyor. Bu tehditlerin bedelini ise Kürt halkı ödüyor. Bir başka durum ise NATO meselesidir. NATO, bünyesine İsveç’i ve Norveç'i dâhil etme kararı aldı ve bunun için uğraşıyor. Fakat Erdoğan bunun için de yine şartlarını öne sürdü, 'Tamam gelin üye olun ama Kürt siyasi mültecileri bize verin' dedi. Baktığınızda uluslararası toplumunu sessiz kalmasının nedeni çok net ortada maalesef” ifadelerini kullandı.
 
“Türkiye’nin tecridi rutin bir uygulama haline getirmesini ele aldık”
 
Ankara’da ziyaret ettikleri sivil toplum kuruluşları ve dernekler ile görüşmelerine değinen Michela, tecridin öncelikli gündemleri olduğunu bunun yanında ise Türkiye’de ağır koşullarda tutulan tutsakların ve cezaevi koşullarını görüştüklerini söyledi. Michela, bu ağır tecrit koşullarını Türkiye’nin artık “normalleştirerek” rutin bir uygulama haline getirdiğini belirterek şöyle konuştu: “Tabipler Birliği ve İnsan Hakları Derneği ile ilk olarak görüşmeler gerçekleştirdik. Genel olarak tüm tutsakların içinde bulunduğu koşulları, temel haklarının işletilip işletilmediği ve bunun sonuçlarını konuştuk ve bu kurumlardan bilgiler aldık. Tutsak olan kişilerin insan hakları ihlalleri ile ilgili bazı araştırmalar yapıyoruz ve ayrıca tabii ki İmralı Adası'ndaki tutsakları ve özellikle buradaki en önemli isim Öcalan hakkında. Biliyoruz ki, Sayın Öcalan 2019'dan bu yana avukatları ve herhangi bir aile bireyi ile görüştürülmüyor. Kendisinin sağlık durumuna ilişkin hiçbir bilgimiz yok. Tek bir bilgi dahi yok. Ancak elbette toplantılar ve görüşmeler sadece bu konudan ibaret değildi. Genel olarak Türkiye hapishanelerinin koşullarından ve Türkiye'deki tecrit sorunlarından, yüksek güvenlikli cezaevlerinden konuştuk. Türkiye hükümetinin, bu tecrit uygulamalarını siyasi tutsaklar üzerinde artık çok normalleştirerek nasıl rutin bir uygulama haline getirdiğini ve bunu çok sıradan bir faaliyet olarak nasıl geliştirdiğini ele aldık.”
 
 Adalet Bakanlığı ziyaret talebine cevap vermedi
 
Türkiye ziyaretlerini gerçekleştirdiklerinde ayrıca Adalet Bakanlığı ile görüşmek için de talepte bulunduklarını fakat kendilerine geri dönüş yapılmadığını söyleyen Michela, cevap vermiş olsalardı çözüm oluşturmak için köprü olmaya hazır olduklarını dile getirdi. Michela, tüm bu ziyaretlerin faydalı olmasını umduklarını dile getirerek, “Adalet Bakanı ile görüşmek için talepte bulunduk ama kabul edip etmeyeceğini bilmiyoruz. Kasım ayında Avrupa'dan diğer iki avukatla birlikte Öcalan'ı görmek için Adalet Bakanlığı'na şahsen bir dilekçe imzalayıp gönderdik ve bakanlık ne yazık ki bu dilekçeyi kabul etmedi. Cevap bile vermediler. Eğer bakanlık bizimle görüşmeyi kabul etseydi bu talebimizi yüz yüze de yenilecektik. Çözüm oluşturmak için bir nebze de olsa köprü kurmayı amaçlamıştık. Bu faaliyet ve çalışmalarımızın faydalı olmasını umuyoruz. Biz mutlaka İmralı'daki tutsaklar ve Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Tecrit ve tüm bu tutsaklık prosedürleri ve kuralları her ne ise uluslararası hukuk standartlarına uygun değil. Bütün avukatlar ile bir sonraki yol haritamızı bu ziyaretler sonucu yine oluşturacağız” diyerek sözlerini sonlandırdı.