GÖÇİZDER davasında yargılanan 13 tutuklu hakkında tahliye kararı

  • 17:31 5 Ocak 2023
  • Hukuk
 
İSTANBUL - GÖÇİZDER üye ve yöneticilerinin de aralarında olduğu davanın duruşmasında açıklanan ara karar ile tutuklu yargılanan 13 kişi tahliye edildi.
 
Göç İzleme Derneği'nin (GÖÇİZDER) yönetici ve üyelerinin de aralarında bulunduğu 13’ü tutuklu 23 kişi hakkında açılan davanın 2’nci duruşmasının 2'nci oturumu, Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye devam etti. Duruşmayı Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) temsilcileri, İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri ve çok sayıda hukukçu da takip etti. Kadın örgütleri, insan hakları savunucuları ve sanatçılar da dayanışma amaçlı duruşmaya katıldı.
 
Tutuklu yargılanan GÖÇİZDER üyelerinin savunmalarının ardından tutuklu yargılananların avukatlarının savunmaları ile devam etti.
 
‘Siyasi bir dava’
 
Verilen bir saatlik aranın ardından söz alan Marmara Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (MATUHAY-DER) yöneticisi Cihan Kartal’ın avukatı Emrah Baran savunmasını, “Söz konusu davanın siyasi olduğunu düşünüyoruz. Siyasi dava hazırlama tekniğinin çok yoğun bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Cihan Kartal’ın istihbari bir bilgi sonucu suçlandığını görüyoruz. TEM tarafından hazırlanan bir araştırma tutanağı var. Müvekkilimin suçlaması cezaevine para aktarması üzerinden. Ancak hiçbir banka havalesi yok. Bir uydurmayla başlıyor istinatlar, bir saptırmayla karşı karşıyayız siyasi dava tekniği olarak. Müvekkil GÖÇİZDER üyesi bile değil, MATUHAY-DER yöneticisi. İnşaat işi yaptığı için mesleki harcamalarının transferleri yapılmış. Bu suçlamalar ciddi saptırma ve uydurmalara dayalı” sözleriyle yaptı.
 
Bilirkişi talebi
 
Emrah, dosya kapsamında 1 Haziran 2022 tarihli TEM üyesi iki kişinin imzasıyla hazırlanan bir tutanak olduğuna da değinerek, söz konusu iddiaların değerlendirilmesi için bilirkişi raporu hazırlanmasını talep etti.
 
‘İddianame saptırma ve uydurmalarla dolu!’
 
TEM’in son dönemde “değer ailesi” kavramını çok fazla kullandığına dikkat çeken Emrah, “Dosyada da buna dair suç istinadı yapılmak isteniyor. Müvekkilin ailesi ve çocukları olmasını ele alırsak ülkede 25 milyon kişi değer ailesi oluyor. Sığ bir yaklaşım. Delile ilişkin bir değerlendirme yapmamız da mümkün değil. Delile bizim temas etmemiz gerekiyor, sadece savcının temas etmesiyle olmaz. Verilen tutuklama kararları incelenmeden verilmiş. Yine bulgularda da ciddi saptırmalar var. Anayasal hak kullanımının ‘örgüt faaliyeti’ olarak değerlendirilebilmesi için örgütün çağrısı olması gerekir. Anayasal hak kullanımındaki fiiller örgüt faaliyeti olarak kullanılmamalı. Bir derneğe üye olmanın ‘örgüt üyeliği’ olarak suçlanmasına karşı AYM’de kararlar var. GÖÇİZDER veya MATUHAY-DER’in örgütün talimatıyla kurulduğuna dair tek bir tespit yok. Müvekkillerimizin derneksel faaliyetlerinin herhangi bir örgüte yüklenebilme durumu yok. Talebimiz söz konusu argümanların denetlenmesi” cümlelerini kullandı.
 
‘Emniyet suç işliyor!’
 
Bir dönem dernekte çalışma yürüten Makbule Altıntaş’ın avukatı Cemile Turhallı Balsak ise “İddia konusu yapılan iddianamenin özellikle çarpıtılmasına dönük itirazımız olduğunu belirtmek istiyorum. Gizlilik kararıyla beraber, ‘Bakalım ne diyecekler bir iddia konusu yaratır mıyız’ üzerine yapılmış. Soruşturma aşamasında müvekkile yöneltilen sorularla beraber suçlama konularını öğrenmeye başladık. İddianame çarpıtmadan, niyet okumadan ötede değil. Bu iddianamede çarpıtmanın sınırı yok. Ne yazık ki bu çarpıtmalar bugün müvekkillerimizin tutukluluk nedeni. Haliyle insan bu kadar da olmaz diyecek noktaya geliyor. Emniyet bu çarpıtmaların yargılama konusu olmasını da sağlamış olabilir. Emniyet ne yazık ki bu tarz soruşturmalarda bir taraf olarak görüyor kendini ve suç yaratıyor, suç işliyor” sözleriyle emniyetin yargılamayı yönlendirdiğine işaret etti.
 
Göndermediği transferler suçlama konusu!
 
“Bir dernek hem legal hem illegal olamaz” diyen Cemile, AYM’nin de buna dair kararlarının olduğunu anımsattı. Cemile, “İddianamedeki iddialar hukuku alt üst ederek insanları ceza tehdidi altında bırakıyor. Makbule 9 ay olacak şekilde GÖÇİZDER’de çalışıyor. Telefon dinlemeleri ve para transferleri tamamen bu sürenin dışında. 2018 ile 2020 yılları arasında da bana ‘masraf açıklaması’yla para transferi yapmış ve bu dernekte çalışmadığı döneme geliyor. Çarpıtmanın, art niyetin boyutunu anlamanızı diliyorum. Bunlar örgüt üyeliği olarak iddia ediliyor. Kuzenlerimin dosyaları Makbule ile suçlanmış, hayretler içerisindeyiz. Messenger’de bir görüşme yaptığı iddia ediliyor, 3 Ağustos 2014’te IŞİD’in Êzidîlere dönük saldırısı karşısında Şengal’i ‘Suriye’ olarak yansıtarak oraya gittiği söyleniyor. Bir kere Şengal zaten Suriye’de değil. Kaçma şüphesi yoktur, delilleri karartması zaten mümkün değil, ‘örgüt üyeliği’ de mevcut değildir. Müvekkilin 7 aylık bir süre gibi tutuklu kaldığı ve sağlık problemlerinin de olduğunu belirterek adli kontrol uygulanarak tahliyesinin sağlanmasını talep ediyorum” diye belirtti. 
 
‘İşkenceye karşı çalışırken işkence gördü’
 
Tutuklu yargılanan TİHV’de sosyal hizmet uzmanı olan Bilal Yıldız’ın avukatı Polat Yamaner de, “Müvekkilim defalarca dernekle ilişiğinin olmadığını belirtmişti. Müvekkilimin yine tam da işkenceye karşı çalışma yürütürken işkenceye uğramasını, insanlık onuruna yaraşmayacak şekilde 8 gün gözaltında tutulduğunu ve 7 aylık tutukluluğunu belirtmek istiyorum. Kendisinin herhangi bir şekilde kaçma şüphesi yok. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” şeklinde konuştu.
 
Kurgucu olmak ‘örgüt üyeliği’ymiş!
 
Kurgucu Erhan Örs’ün avukatı Burcu Gül ise, “9 yıldır birçok çalışma yürüten müvekkilimin ‘paravan şirket’ suçlamasıyla bu şirketin de örgüte para aktarmakla suçlandığını görüyoruz. Birçok projede yer almış ve belgesel hazırlamıştır müvekkil. Sunacağımız belgelerden de ‘paravan’ bir şirket olmadığı görülecektir. Belgesel açısından kolluk fezlekede değerlendirmede bulunmuş. Erhan Örs’ün filmin fragmanını sitede yayınlaması iddianameye delil olarak koyuluyor. Filmin yönetmeni müvekkil değildir. Müvvekkilim kurgucudur, yönetmen olmadığı gibi olsa dahi tek başına ‘örgüt üyeliği’ne delil olarak gösterilebilecek bir husus değildir. Yapılan para transferleri de birlikte valilik izinli çektikleri ‘Sur’da Devran’ belgeseline ait. Çekime dair belgeler mevcut. ‘Değer ailelerine para transferleri’ iddiaları karşısında gönderilen transferlerin hepsinin belgeleri var” sözlerini kullandı.
 
Olmayan gerekçeye sayısız suçlama
 
Sosyolog Halit Karahan’ın avukatı Kadir Karahan da, savunmasını şu sözlerle yaptı: “Cumhuriyet Savcısı ve soruşturma makamı tarafından herhangi bir araştırma yapılmaksızın gözaltı kararı verildiğini görüyoruz. Bu tamamen hukuka aykırıdır. Burada hiçbirinin kaçma durumu söz konusu değildir ve eve baskın yapılmasının da gereği yoktur. Son aşamada yapılması gereken gözaltı kararı usulsüzlüğe aykırı olarak ilk aşamada yapılmış. Hiçbiriyle ilgili kaçma şüphesine dair bir gerekçe sunulmamış. Dosyada somut bir delil söz konusu değil, tamamen emniyet üzerinden yönlendirilen Cumhuriyet Savcısı işlemlerinden bahsediyoruz. Müvekkil aynı zamanda doktora öğrencisi, evli ve düzenli yaşamı olan biri, bu da kaçma şüphesine aykırı. Evdeki materyallere el konulmuş, tutanak da sonradan imzalatılmış.”
 
Kadir ayrıca ev baskını sırasında arama tutanağına imza atan iki tanığın mahkemede tanık olarak dinlenilmesini talep etti.
 
‘Talimat mı var?’
 
“Soruşturma madem tamamlanmış şüphelilerin ifadeleri neden alınmıyor o zaman?” diye soran Kadir, “Eğer dosya hazır değilse kişilerin 8 gün gözaltında tutulması zorunluluğu neden? 40’a yakın sayfada kendisiyle ilgili olmayan sorular sorulmuş, bunları suç olarak kabul etmiyoruz zaten. Propagandadan bahsediliyor, ‘örgüt üyeliği’ de değil. Kriminalize etmeye dönük bir çalışma. Hukuka aykırılıklar söz konusu. Savcılığa sevk edildiklerinde soruşturma savcısı tarafından hiçbirinin ifadesi alınmadı, göz göze gelmedi. Savcı mimiklerini, samimi olup olmadıklarını, hiçbirini görmek istemedi. Bir yerden bir talimat mı var? CMK 160’ıncı madde ihlal edildi. Bir iki saat içerisinde 17 kişi tutuklamaya sevk edildi” diye belirtti.
 
‘Tutuklama gerektirecek bir neden yok’
 
Sorulan soruların hiçbirinin tutuklama gerektirecek bir neden olmadığını dile getiren Kadir, “Yasal olarak dernek bünyesinde faaliyet yürüten insanlar. İtirazlarımız dikkate alınmadı. Yine müvekkilimin bir telefon görüşmesinde adli bir olaydan bahsedilirken, kolluk tarafından suçlamada PKK-KCK’den cezaevinde yatan kişilerin molotoflu eylemde bulunduğu değerlendirmesi vardı. Savcı bu gerçeği ortaya çıkarabilirdi. Emniyetin değerlendirmesi örgütsel bir konuşma yönündeydi. İddianamede de aynı şeyler geçiyor, neden düzeltilmiyor? Telefon konuşmasının neye ilişkin olduğuna dair savcılık tarafından bir araştırma yapıldı. Bu konuşmanın neye ilişkin olduğuna dair araştırılmasını ve müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz” dedi.
 
Bir kez daha savunma engellendi
 
Saat 15.00’te ise mahkeme başkanı savunmaların bitmesini “duruşma planı” şeklinde öne sürerek, avukatların savunmalarını sonlandırdı. Duruma tepki göstererek söz alan avukat Veysel Demirkaya, “Savunma kısıtlanmıştır” diyerek bu hukuksuzluğun kayda geçirilmesini talep etti.
 
Ardından mahkeme heyeti ara karar oluşturmak amacıyla duruşmaya ara verdi.
 
Aranın ardından mahkeme başkanı ara kararını açıkladı. Tutuksuz yargılananlar hakkında yurt dışı yasağına devam kararı verilirken, 3 kişinin savunması ise bir sonraki duruşmaya ertelendi. Songül’ün vareste talebi ise tüm savunmaların alınmaması gerekçesiyle reddedildi. Avukatların tanık taleplerinin de tüm savunmaların alınması ardından değerlendirileceği paylaşıldı.
 
Tamamı tahliye edildi
 
Tutuklu yargılanan 13 kişinin tamamı hakkında adli kontrol şartı ile tahliye kararı verildi. Bu esnada salondakiler ise kararı alkışlarla karşıladı. Bir sonraki duruşma tarihi ise 3-4 Mayıs tarihlerine ertelendi.