OPCW’ye ‘kimyasal sessizliğini’ sorduk

  • 10:33 19 Ekim 2022
  • Güncel
 
 
Melek Avcı 
 
ANKARA- Federe Kürdistan Bölgesi’nde devam eden saldırılarda kimyasal silah kullanımına karşı sessizliklerini sorduğumuz OPCW, konuyu “izlediklerini” söyledi. OPCW, “Devletler başvuru yapmazsa, savaş suçlarının araştırılması noktasında nasıl bir ilerleme kaydedilebilir” sorumuzu da yanıtsız bırakarak iddia ettiği “dünyayı kimyasal savaş tehdidinden güvenli hale getirme" vizyonunu gerçekleştiremediğini gösterdi. 
 
Türkiye'nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ortaklığı ile Federe Kürdistan Bölgesi'nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine dönük 17 Nisan'da başlattığı saldırılar 6’ncı ayını geride bıraktı. Bu süre zarfında Türkiye’nin bölgeye yönelik savaş suçu sayılan çok sayıda kimyasal silah kullandığı gündeme geldi. Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) yer alan habere göre, Halk Savunma Merkezi (HSM) 6 aylık süreçte yaşanan kimyasal silah saldırılarına dair yaptığı açıklamada, 14 Nisan-14 Ekim tarihleri arasındaki Türkiye'nin 2 bin 467 kez yasaklı bomba ve kimyasal silah kullandığına dikkat çekti. Bu silahlar arasında, taktik nükleer, termobarik, fosfor ve sinir gazı bombalarının bulunduğu belirtilen açıklamada, bugüne kadar gerçekleşen saldırılarda 44 HPG ve YJA STAR üyesinin yaşamını yitirdiğine yer verildi.
 
17 HPG’li kimyasal silah saldırısında yaşamını yitirdi
 
HPG’nin en son yaptığı açıklamaya göre 17 HPG’li kimyasal silah saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. ANF’nin buna dair servis ettiği görüntülerde kimyasal silaha maruz kalan 2 HPG’liden birinde, hafıza kaybı ve istemsiz hareketler, diğerinde ise ellerde ve tırnakta renk değişikliği, bilinç kaybı ve nefes almakta güçlük çektiği görülüyor. Bu görüntülerdeki HPG’lilerin daha sonra yaşamını yitirdiği belirtildi. 
 
OPCW sessiz 
 
29 Nisan 1997'e kadar imzaya açık kalan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin uygulanması ve kimyasal silahların takibi için “bağımsız “olarak 1997'de OPCW kuruldu. Kimyasal silah kullanımını, tedariğini ve transferini önleme, araştırma ve inceleme vasfı taşıyan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) aylardır tüm çağrılara rağmen Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Türkiye-KDP ortaklığında işletilen operasyonlara karşı bir girişimde bulunmuyor. 
 
Türkiye 1997’de onayladı 
 
Mail yoluyla ulaşmaya çalıştığımız OPCW yetkililerine kimyasal silah kullanımına karşı sessizliklerini sorduk. Görüşme talebimize yanıt veren örgüt, röportaj talebini reddederek sorumuza “Taraf devletler inceleme ve araştırma talebinde bulunmadıkça ‘iddiaları’ araştıramayız” yanıtını verdi. Örgüt, Türkiye'nin de sözleşmenin imzacılarından olduğunu hatırlatarak, “Kimyasal Silahlar Sözleşmesi, tüm bir kitle imha silahı kategorisini ortadan kaldırmayı amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır ve faaliyet alanı, içeriği oldukça kapsamlıdır. Anlaşmayı imzalayan ve onaylayan ülkelerin tüm hükümlerine uymaları zorunludur. Türkiye, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni 1997 yılında onayladı” demekle yetindi. 
 
İnsanlığa karşı suçu ‘izliyorlar’
 
OPCW yaşanan insanlığa karşı savaş suçuna net bir şekilde “harekete geçmeyeceği” mesajını verirken, iddia ettiği “dünyayı kimyasal savaş tehdidinden güvenli hale getirme" vizyonunun son 1 yıldır Kürdistan için geçerli olmadığını ve “Kurum kimleri koruyor” sorusunu akıllara getirdi.
 
‘Savaşta ulus devlet varsa esas alınır’ mantığı
 
Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki kimyasal silah görüntülerine ilişkin ise OPCW attığı mailde şunları kaydetti: “OPCW Teknik Sekreterliği, bu bölgedeki durumu birkaç yıldır, kimyasal silah kullanımı iddiaları ve iddialarla ilgili araştırma talepleri bağlamında izliyor. Örgüt sekreterliğimiz, ne iddia edilen kimyasal silah kullanımına ilişkin doğrulanmış bilgi ne de Kimyasal Silahlar Sözleşmesine Taraf Devletlerden bu tür iddialarla ilgili talepler almamıştır. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi uyarınca, OPCW Teknik Sekreterliği, herhangi bir Taraf Devlete- talebi üzerine- kimyasal silah kullanımı veya kullanım tehdidi durumunda yardım etmeye hazırdır.”
 
Örgüt bu cevapla, savaşın karşı tarafında her türlü insanlık dışı uygulamaya maruz kalan kesim devlet olmadığı takdir de yardım etmeyeceğini itiraf etmiş oldu. 
 
Sorumuzu yanıtsız bıraktı 
 
OPCW, “Böyle bir iddia karşısında inisiyatif almıyor musunuz, çünkü eğer iddialar doğru ise ve devletler başvuru yapmazsa, savaş suçlarının araştırılması noktasında nasıl bir ilerleme kaydedilebilir” sorumuzu ise yanıtsız bırakarak, web sitelerinde yer alan sözleşme yükümlülüklerini gösterdi.
 
Kimyasal silahları yasaklayan anlaşmalar
 
Cenevre Protokolü, biyolojik ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan bir anlaşma olarak 8 Şubat 1928'de yürürlüğe girdi. Bu protokol, kimyasal ve biyolojik kullanımını yasaklıyordu ancak üretimi, depolanması ve transferine ilişkin bir çözüm ve engel içermiyordu. Protokolü takip eden 1972’de imzalanan Biyolojik Silahlar Konvansiyonu (Biological Weapons Convention) ve 1993 tarihli Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (Chemical Weapons Convention) bu yasağı da içerecek şekilde yürürlüğe girdi. Kimyasal silahların üretimi, kullanımı ve stoklanması CWC kapsamında yasaklandı. Sadece Mısır, Kuzey Kore ve Güney Sudan uluslararası silah kontrolü anlaşmasını onaylamadı. İsrail ise imzaladı ancak onaylamadı.
 
Kullanımı yasak olan kimyasal silahlar
 
OPCW, en tehlikeli toksinlerin ve bunların öncüllerinin kullanımı yasaklıyor. Bunlara sinir gazları sarin, VX ve Sovyet döneminde geliştirilen Noviçok'un yanı sıra zehirli risin ve deriyi yakıcı kükürtlü hardal maddesi dahil. OPCW, kimyasal silahı toksik özellikleri nedeniyle “yaşam süreçleri üzerindeki kimyasal etkiyle ölüme, geçici veya kalıcı hasara neden olabilen herhangi bir kimyasal madde" olarak tanımlıyor. Klor gibi bir kimyasal madde, bir çatışmada kullanılırsa kimyasal silah haline gelebiliyor. İnsan hakları örgütleri tarafından kınanmasına rağmen, beyaz fosfor Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nde yasaklanmamış ve ayrı bir uluslararası anlaşma kapsamına giren misket bombaları da listede de yer almıyor.
 
Kimyasal silahları araştırmaya engel
 
İnsanı ve doğayı yok etme amacı taşıyan bu kimyasal silahların, Türkiye tarafından nisan ayından itibaren başlatılan operasyonlarda kullanıldığına ilişkin kanıt niteliği taşıyan birçok fotoğraf, video kaydı ve doktor incelemeleri basına yansıdı. Bu verilerin ışığında, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde kullandığı kimyasal silahlara ilişkin incelemelerde bulunmak için, Birleşmiş Milletler ’in eski biyolojik silah denetçisi Dr. Jan Aken ve Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Doktorlar İsveç Başkanı Josef Savari’den (IPPNW) oluşan Avrupalı heyet, Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret etmişti.  Süleymaniye Kürdistan Bölgesi Parlamentosu Ofisi’ni ziyaret ederek kimyasal silah konusunu görüşen heyet, Hirur ve Kani Masi köylerine gitme talebi ise KDP yetkilileri tarafından engellendi. Ayrıca, KDP asayişi kimyasal silaha karşı koruma sağlayan ve nisan ayında bölgeye gönderilen bin maskeye de el koydu.
 
OPCW önünde nöbet eylemi devam ediyor 
 
Öte yandan Türkiye’nin düzenlediği sınır ötesi operasyonlarda kimyasal silah kullanmasına karşı OPCW önünde başlatılan nöbet eylemi devam ediyor. Avrupa Kürt Kadın Hareketi, Belçika Kürdistan Toplulukları Demokratik Konseyi (NAV-BEL) ve Hollanda Demokratik Kürdistani Topluluklar Konseyi'nin (DEM-NED) Mayıs ayı başında aldığı bir karar doğrultusunda, Hollanda’nın Den Haag şehrinde bulunan OPCW önünde eylem yapılıyor. Eylemi, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’u kapsayan Benelüks bölgesinde yaşayan Kürtler ve dostları gerçekleştiriyor.
 
2 aydan fazladır nöbette 
 
Türkiye’nin kimyasal saldırılarında yeğenleri Gülperin Ata ve Mihriban Ata’yı kaybeden Xoşnav Ata da iki ayı aşkın bir süredir OPCW önünde nöbet eylemi gerçekleştiriyor. Xoşnav Türkiye’nin kimyasal saldırılarına karşı OPCW’nin harekete geçmesini ve soruşturma açmasını istiyor.
 

Etiketler:

Okumadan geçme!