‘Kürt siyaseti şahsında topluma saldırılıyor’

  • 09:40 9 Temmuz 2022
  • Siyaset
DİYARBAKIR - DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması gündemine ilişkin konuşan DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülşen Sincar, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt fobisi üzerinden siyaset yürütüldüğünü belirterek, “Kürt siyaseti şahsında topluma saldırıyorlar” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü talebiyle 12 Haziran’da “Gemlik Yürüyüşü” düzenlendi. Yürüyüşte aralarında milletvekillerinin de olduğu çok sayıda kişiyi darp eden ve sözlü olarak da şiddeti sürdüren polise karşı Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz özsavunmasını kullandı. Olayın hemen ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Saliha’yı hedef alan söylemleri üzerine Saliha hakkında soruşturma başlatıldı ve 5 ayrı fezleke hazırlandı. Saliha’nın dokunulmazlığının kaldırılması gündemiyle Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu tarafından oluşturulan Hazırlık Komisyonu’nun, 5 Temmuz’da yaptığı toplantıda Saliha’nın savunması Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş tarafından yapıldı.
 
Hazırlık Komisyonu’nun 6 Temmuz’da yaptığı toplantı sonucunda ise Saliha’nın dokunulmazlığının kaldırılması yönünde rapor hazırlanmasına karar verildi. Hazırlık Komisyonu muhalefet şerhleriyle birlikte “dokunulmazlığın kaldırılması” yönünde hazırlayacakları raporu Karma Komisyon’a sunacak. Karma Komisyon da belirlenen günde toplanarak, raporu görüşecek. Rapor görüşmeleri sırasında Saliha’dan ya da belirlediği bir milletvekilinden yeniden savunma alınacak. Karma Komisyon’da da “dokunulmazlığın kaldırılması” yönünde karar çıkması halinde süreç Genel Kurul’a taşınacak.
 
DBP’li Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması yönündeki girişimlere dair DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülşen Sincar değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Kürt siyasetçiler hedef alınıyor’
 
Mevcut iktidarın Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürt fobisi üzerinden siyaset yürüttüklerini söyleyen Gülşen, bunun açığa çıkardığı düşünce sistemi ile hareket ettiğini belirtti. Gülşen, “Kapitalist sistem kendisini devam ettirmek adına kendi karşısında bulunan yapıları ekarte eden bir yaklaşım içerisinde bulunuyor. Kürt siyasal hareketinin 90’lardan bu yana yaşanan krizler karşısında çözüm siyaseti yürüttüğünü biliyoruz. Öte yandan başta Kürt kadınları olmak üzere tüm dünya kadınlarının mücadele zemini yarattıklarını görüyoruz. Bizler de Kürt kadınlar olarak 21’inci yüzyılın kadınların yüzyılı olması için üstümüze düşen görevleri yerine getiriyoruz. Demokratik siyaset zemininde Kürt kadının özne olması üzerine iktidar ‘önce kadını vurun’ siyaseti yürütüyor” dedi.
 
‘Demokratik siyaset kriminalize edilmek isteniyor’
 
Kadınlar olarak 90’lardan bu yana demokratik siyasette ısrar ettiklerinin altını çizen Gülşen, “Kadınların bu duruşu iktidarın hedefi olmasına sebep olmuştur. En son Eş Genel Başkanımız Saliha Aydeniz şahsında Kürt kadın siyasetçiler hedef alındı. 2 Mart 1994 darbesinde Leyla Zana şahsında 2016 yılında siyasetçi arkadaşlarımızın tutuklanması bunun bir parçasıydı. En son 2020 yılında Leyla Güven ve Musa Farisoğlulları üzerinden gelişen bir süreç yaşandı. Ancak en son da HDP’li Semra Güzel’in vekilliğinin düşürülmesi oldu. Demokratik siyaset yürütenleri kriminalize etme durumu söz konusu. 2016’dan bu yana OHAL koşullarının her zaman devam ettirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. 12 Haziran’da yapılmak istenen Gemlik Yürüyüşü ile Kürt sorununun çözümünün İmralı’dan geçtiğini bir kez daha dile getirmek ve halka ulaştırmak adına yapıldı” ifadelerini kullandı.
 
Provokatif yaklaşımlar
 
Gülşen, Gemlik Yürüyüşü’ne katılmak için Diyarbakır ve Van’dan yola çıkan halka polislerin müdahale ettiğini sözlerine ekleyerek, “Suç işleri bakanının ‘adım attırmayacağız’ söylemi tüm kolluk güçlerinin saldırmasına neden oldu. Gemlik Yürüyüşü esnasında da provokatif yaklaşımların sergilendiğini gördük. Gemlik’e yürüyen herkese karşı bir saldırının yapıldığını gördük. Saliha Aydeniz’e yönlik Gemlik yürüyüşü esnasında kolluğun kalkanı ile Saliha Aydeniz’i yere ataması üzerine Eşbaşkanımız özsavunmasını kullanmıştır. Ancak bu görüntüler manipüle edildi. Toplanan komisyonda da bu tutum çok net bir şekilde ortaya konuldu” diye konuştu.
 
‘Her gün kadın katliamları yaşanıyor’
 
Saliha Aydeniz’in hem Kürt kimliğine hem de kadın kimliğine yönelik bir saldırı durumun söz konusu olduğunu belirten Gülşen, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Dokunulmazlığı bulunan bir bireyin bu düzeyde saldırılara maruz kalması görmezden geliniyor. 2014 yılından sonra kolluk kuvvetlerinin yetki alanının genişlemesi, cezasızlık politikasının yaygınlaştırılması onları bir nevi korumaya alan bir yerde duruyor. Yapılan tüm eylem ve etkinliklerde erkek kolluk kuvvetlerinin ‘ben devletim’ tabirini kullanması bunun bir parçasıdır. Böylesi bir yaklaşım içlerindeki cinsiyetçi ve militarist yaklaşımları da ortaya çıkarıyor. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle beraber her gün yeni kadın katliamlarının yaşandığını görüyoruz. Ancak faillere yönelik cezasızlık politikasının olduğunu görüyoruz. En somut örneği Musa Orhan ve en son Pınar Gültekin’i katleden erkeğe yönelik verilen cezalarda gördük.”
 
‘Ülkeyi parçalayarak yönetmeye çalışıyor’
 
“İktidarın kutuplaştırıcı bir yaklaşım ve dil ile kendisi gibi düşünmeyen kişileri hedef alınması söz konusu” diyen Gülşen, bununla beraber özel savaş politikalarında açığa çıktığını söyledi. Gülşen, “Özelleştirilmiş savaş politikaları ile iktidar kadınları, gençleri ve emekçileri hedef aldığını biliyoruz. Bunu da kolluğa verdiği sınırsız yetki ile yapıyor. Kürt siyasetçileri şahsında somutlaşan saldırılar 2013-2015 çözüm sürecinin ardından 7 Haziran darbesi ile beraber açığa çıkan AKP-MHP faşist bloğu iktidar yapılanmasının bir araya gelmesiyle beraber saldırıları ağırlıklı bir şekilde sürdü. Ama yaşanan sürece baktığımızda saldırıların her geçen gün devam ettiğini görüyoruz. İktidar karşısında duran herkesi parçalayarak ülkeyi yönetmeye çalışıyor” diye ekledi.
 
‘İtirazımızı yükseltelim’
 
Özel savaş rejiminin ülkenin her tarafından yaygınlaştırılmaya çalışıldığını ifade eden Gülşen, şöyle konuştu: “Şu an baktığımızda toplumsal yaşam gerçekliği içerisinde kriz ve kaos halinin hakim olduğunu görüyoruz. Bununla toplumu baskılamaya ve sınırlamaya çalışıyor. Bugün Kürt siyaseti şahsında yapılan saldırılar tüm topluma da yapılıyor. Tüm bunlara rağmen ortak bir tutum ve sesin çıkması gerekiyor. Bugün tekilde yaşanan sorunların tüm kurumlara mal edilmesi bize kaybettirir. Hep birlikte ses çıkarmak önemlidir. Çünkü biliyoruz ki faşizm sesten ve örgütlülükten korkar. Bizler, demokratik siyasette yürüttüğümüz mücadele ile kitleleri daha çok örgütlemeye sebep olabiliriz. Karanlığa karşı aydınlığı örgütleyelim. Birlikte bu saldırılara karşı itirazımızı yükseltebiliriz.”