Cesurca omuzladığı kamerasıyla sonsuzlaştı: Deniz Fırat 2022-08-07 09:07:34     Medya Üren-Derya Ren    HABER MERKEZİ - Binevş, Sarya ve Deniz… üç kardeş, üç yoldaş ve 3 militan, Bu kardeşlerden biri olan Gazeteci Deniz Fırat Fırat DAİŞ’in Mexmur’a yönelik 8 Ağustos 2014 yılında gerçekleştirdiği saldırılarda yaşamını yitirdi. Deniz’in kardeşi ve mücadele arkadaşı Gazeteci Binevş Sarya, “Deniz’in yaşam coşkusu ve tecrübeleri yaşından daha büyüktü” diyor.   Gazeteci Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan) DAİŞ çetelerinin Maxmur ve Şengal’e yönelik saldırılarını dünya kamuoyuna duyuran özgür basın çalışanlarındandı. 8 Ağustos 2014'te DAİŞ çetelerinin Maxmur'a yönelik saldırısını takip ederken vücuduna isabet eden şarapnel parçaları nedeniyle boynu ve vücudunun farklı yerlerinden yaralandı. Ancak Deniz hastaneye yetiştirilmeden yaşamını yitirdi.   Deniz Fırat kimdir?   Deniz, Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı Xecîxatun (Hangedik) köyünde 1984 yılında dünyaya gelir. Deniz'in annesi 5’inci çocuğu Sarya'yı dünyaya getirdikten sonra yaşamını yitirirken, babası başka bir kadınla evlenir. Deniz, henüz çocuk yaşta olmasına rağmen devletin baskılarına yakından tanık olur ve henüz 7 yaşındayken ailesi ile göç yollarına düşer. Deniz’in babası "örgüte yardım ettiği"  iddiasıyla hakkında yakalama kararı çıkarıldığı için kaçak konuma düşer, bu durumdan kaynaklı çocuklarını alarak Van'ın Çaldıran ilçesinden İran'a göç eder.   Bêrîtan’la tanışma   İran’da kısa bir süre kaldıktan sonra 1991 yılında Xaxurkê’ye göç eden Deniz ve ailesi, uzun bir süre bu alanda kalır. Deniz, 1991-1992 yıllarında Türkiye ve KDP’nin işbirliğinde Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırıya tanıklık eder. Bu süreçte henüz 8 yaşında olan Deniz, kardeşi Sarya ile birlikte Bêrîtan’ın (Gülnaz Karataş) yanında kalır. Daha sonra KDP’li peşmergelerin eline geçmemek için kendisini uçurumdan atan Bêrîtan’ın teslimiyeti kabul etmemesinden etkilenen Deniz ve kardeşi Sarya PKK’ye katılır.   2 kardeş ve aynı zamanda yoldaşını kaybeder   Deniz’den önce PKK’ye katılan kardeşi Binevş (Ayfer Yıldıztan), 1997 yılında Zap’ta çıkan bir çatışmada yaşamını yitirir. Deniz, 2 yıl sonra 8 Ağustos 1999’da birlikte mücadeleye katıldığı kardeşi Sarya’yı da kaybeder. Binevş ve Sarya'nın mücadelesini devralan  Deniz’in diğer kadeşi de Kürt özgürlük mücadelesine katılır ve Binevş Sarya ismini alır.    Basın çalışmalarına katılım   Farklı çalışmalarda yer alan Deniz, 2007 yılında basın alanında görevlendirilir. Uzun bir süre “Tanrıça Zilan” dergisi ve “Dengê Welat” radyosunda çalışan Deniz, daha sonra Maxmur Mülteci Kampı’na giderek, burada “Rojeva Welat” gazetesi başta olmak üzere Stêrk TV için program, “Tanrıça Zilan” dergisi için yazılar, JINHA ve ara ara da RojNews ile ANF için haberler yapar.    “Yaşamı cesur ve istediğin gibi yaşarsan yaşanmaya değerdir” diyen Deniz Fırat’ın hikayesini, kendisi gibi gazeteci olan kardeşi Binevş Sarya’dan dinliyoruz.   ‘Babam Heval Egît ile tanışıyor’   80’li yılların başında ailenin Kürt özgürlük mücadelesi ile tanıştığını söyleyen Binevş, babasının o süreçlerde İran sınırında kaçakçılık yaptığını belirtir. O süreçlerde Kürt özgürlük mücadelesini yakından tanıma fırsatı bulduğunu dile getiren Binevş, “Öncesinde Rojhilat tarafında birkaç PKK’li ile tanışıyor. Ancak daha sonra Heval Eğît ile tanışıyor ve milisliğe başlıyor. 80’li yıllarda evimizde gerilla fotoğrafı bulunduğundan kaynaklı babam hakkında yakalama kararı çıkarılıyor ve o günden sonra babam kaçak konumuna düşüyor. Devlet babamı bulamadığından kaynaklı büyük abimi tutukluyor. Abimin tutuklanmasından sonra devlet baskı yapmaya devam ediyor ve ablam Binevş ve annemi tehdit ediyor. Daha sonra babam kaçak yollardan Türkiye’ye geliyor ve biz kız kardeşler annemizle beraber babamla Rojhilat’ın Maku kentine geçiyoruz. Ve iki abim de Türkiye’de kalmak zorunda kalıyor” diye anlatıyor.   ‘İran hükümeti ve MİT bizi baskı altında tutuyordu’   Maku’de kaldıkları 90’lı yıllarda ablası Ayfer Yıldıztan’ın (Binevş) Kürt özgürlük mücadelesine katıldığını belirten Binevş, “O süre içerisinde hem Türk devletinin hem de İran hükümetinin baskıları devam etti. Türk devleti MİT ve ajanları ile aileyi sürekli baskı altında tutmaya çalışıyordu. O yıllarda İran hükümeti tarafından annem, babam, ben ve bir kardeşim tutuklandık. Cezaevinde kısa bir süre kaldıktan sonra serbest bırakıldık. Sonra Urmiye kentinde kaldık. Urmiye’de bulunduğumuz eve iki defa bombalı saldırı oldu, bu saldırılardan bir tanesinde bomba patlamadığı için herhangi bir zarar oluşmadı, diğerinde ise ses bombası olduğu için kimseye zarar gelmedi. Yaşadığımız bu kadar baskıdan kaynaklı Rojhilat’tan çıkmak zorunda kaldık. Xakûrkê’ye geldik, orada bir süre kaldıktan sonra 1991 yılı çatışmaları başladı. Ve bizler de aile olarak birkaç ay o çatışmaların arasında kaldık. Çatışmaların devam ettiği süreçte gerillalar tarafından o bölgeden çıkarıldık” diye devam ediyor.     ‘Deniz ve Sarya orada kalmaya karar verir’   “1992 yılında ‘İhanet Savaşı’nın yaşandığı süreçte, kimisi bu sürece ‘Şerê Birakûjî’ diyor. Ama bu çok yanlış bir tanımlama çünkü kadın gerillalar da var ve ‘Birakûjî’ tanımı çok eksik kalıyor” diyen Binevş, “Babam ablam Binevş’i görmek için Xakûrkê’ye gidiyor, yanında ablam Deniz Fırat ve Sarya’yı (Sakine Yıldıztan) götürüyor. Ancak Deniz ve Sarya orada kalmaya karar veriyor. 1992 yılında yaşanan çatışmalar esnasında aile olarak Sideka köyünde kalıyorduk. Bu köy Xakûrkê’ye çok yakındı. Hatta çatışmaların yaşandığı o süreçte annem sürekli evin damına çıkardı ve yaşanan çatışmaları izlerdi. Kaldığımız Sideka köyü, YNK ve KDP’nin peşmergelerinin çoğunlukta bulunduğu bir yerdi. Ve bu peşmergeler de, gerillayla çatışmalara katılıyorlardı. Bu durumdan kaynaklı bizi köyde istemiyor, baskı uyguluyorlardı” sözlerini kullanıyor.   ‘Deniz ve Sarya PKK’ye katıldı’   1991 yılında kendisi de dahil olmak üzere ailenin tümünün Berîtan ile tanışma fırsatı bulduğunu ifade eden Binevş, şöyle devam ediyor: “1992 sürecinde ablalarım Deniz ve Sarya, Berîtan ile uzun bir süre kalıyorlar. Daha sonra 1992 yılında geri çekilme ile birlikte Deniz ve Sarya, Zelê’ye geliyorlar. Deniz ve Sarya resmi olarak PKK’ye katılmadıkları için arkadaşlar onların eve dönmelerini istiyorlar. Ama Deniz ve Sarya, Berîtan’ın onların bulunduğu yerde şehit düştüğünü ve bundan kaynaklı da eve geri dönmeyeceklerini söylüyorlar ve bu şekilde PKK’ye katılıyorlar. PKK’ye resmi olarak katıldıkları zaman Deniz 11, Sarya ise 10 yaşında oluyor. Deniz 14-15 yaşına varınca Botan sahasına geçiyor, Sarya’da düşme sonucu belini kırdığı için Süleymaniye kentine geçiyor. Hem tedavi oluyor hem de sağlık alanında eğitim görüyor ve sağlık alanında çalışmalarına devam ediyor. 1999 yılına kadar Deniz, Botan sahasında kalıyor. Bu süre içerisinde yaralanıyor ve Xakûrkê’ye geliyor, o süre içerisinde Sarya ile birbirilerini görme fırsatı buluyor. Ancak tedavisinin tamamlanmasının ardından tekrardan Botan sahasına geri dönüyor.   ‘Heval Sarya yaşamını yitiriyor’   Türk devletini 70 savaş uçağı ile Zelê’yi bombaladığı zaman Binevş o zaman Doçka silahını kullanıyor. O süreçte PKK tarihinde ilk defa F-16 düşürülüyor ve bunu da Heval Binevş yapıyor. Bu eylem kadın ordusu açısından çok önemli bir gelişmedir. Ancak Heval Binevş 1997 yılında Zap’ta Kûre Jahro’da Türk devletinin KDP’nin desteği ile yürüttüğü operasyonda şehit düşüyor. Heval Sarya ise 8 Ağustos 1999 yılında eylem hazırlığı içerisinde bulunduğu süreçte Heval Medya ile bir arkadaş yaralanıyor. Sarya, Medya’yı yalnız bırakmak istemiyor ve yanında kalıyor. Ancak peşmergelerin eline düşmemek için kendilerinde bomba patlatıyorlar ve ikisi şehit düşüyor. 1999 sonlarına doğru PKK Lideri Abdullan Öcalan’ın çağrısı üzerine gerillanın Botan’dan çekilmesi ile birlikte Deniz’de Başûr’a geçiyor. Başûr’a döndükten sonra Heval Sarya’nın şahadetini öğreniyor.   ‘Deniz, Sarya’nın şehadetinden sonra güçlü olmayı bildi’   Bu süreç Deniz için ağır geçiyor tabi, çünkü Deniz sadece kardeşini değil aynı zamanda kendisi ile birlikte mücadeleye katılan yoldaşını da kaybetmiş oluyor. Ancak Deniz, Sarya’nın şehit düşmesini şu şekilde tanımlıyor: ‘Benim için yeni bir yaşamın başlangıcı oldu. Heval Binevş ve Sarya şahsında mücadeleye daha fazla nasıl katkı sunabilirim üzerinden yoğunlaşma yaşadım.’ Bu durumdan kaynaklı Heval Deniz ne kadar çok zorlu süreçten geçerse geçsin bir şekilde güçlü çıkmayı biliyordu.   ‘Deniz’i ilk gördüğümde tanıyamadım’   Ben 1999 yılında Kürt özgürlük mücadelesine katıldım, ancak 2000’li yılların başında Dola Kokê de gördüm. Kardeş olmamıza rağmen birbirimizi tanımadık. Çünkü Deniz’i en son 1994 yılında görmüştüm ve gördüğüm tarihten sonra Deniz fiziksel olarak çok değişmişti. Birbirimize adımızı, nereden olduğumuzu sorduktan sonra tanıyabildik. Deniz ile birlikte kısa bir süre beraber kaldık, beraber kaldığımız süre içerisinde nasıl iyi bir gerilla olunabilir üzerinden tartışmalarımız ve sohbetlerimiz oldu. Daha sonra sık sık Deniz’le karşılaşmalarımız oldu. Deniz yaşama sevinci ile öğretiyordu her zaman, benim için Deniz yaşamı öğreten kişiydi, yaşam idolümdü. Deniz yaşam içerisinde çok mütevazi ve güçlü bir kişiliğe sahipti. Fiziksel olarak kısa boylu olmasına rağmen aynı şekilde ağır işleri yapmaya yatkın biriydi.   ‘Deniz’in yaşam coşkusu çok büyüktü’   Deniz’in yaşam coşkusu ve tecrübeleri yaşından daha büyüktü. Aynı şekilde yaşadığı acılar da öyle. 1994 yılında Zelê’de iken kardeşim Delil sağlık sorunlarından kaynaklı yaşamını yitirdi. Ve öte yandan Binevş ve Sarya’da şehit düştü. Deniz onların hayalini gerçekleştirmek için çaba gösteriyordu ve bunun için büyük mücadele veriyordu. 2007 yılında Heval Deniz basın alanında görevlendirildi ve orada çalışmalar yürüttü. Örgüt yaşam içerisinde en büyük okuldur, bunu çok yakından anladım. Bunun en büyük örneği Heval Deniz şahsında görmek mümkündü, hem çok iyi Türkçe hem de çok iyi Kürtçe okuyup, yazıyordu. İnsanın yaşama olan sevinci fazla oldu mu, her alanda kendisini geliştirme ihtiyacı duyuyorsun.     ‘Farklı basın alanında çalıştı’   Heval Deniz, 2007 yılının sonlarına doğru kadın basın alanına geçti. Tanrıça Zilan Dergisi’nde bir süre kaldı. Denge Welat radyosu, ANF, YRD’de çalıştı. 2013 yılında Heval Deniz, Mexmur’a geçti, orada Sterk TV, JINHA Haber Ajansı’nda çalıştı. Bununla beraber halka hizmet eden ve halkın sesini duyuran tüm basın yayın organlarında çalıştı diyebilirim. Bilindiği gibi gerillalar kendi duygu, düşünce ve gücünü halkın hizmeti için kullanırlar, bunu Heval Deniz için de söyleyebiliriz. 2014 yılında DAİŞ’in Şengal’e yönelik saldırısı esnasında Heval Deniz Maxmur’daydı. Ancak orada olmasına rağmen Êzîdî halkının sesini duyurmaya çalışıyordu. DAİŞ’in Maxmur’a yönelik saldırısı olduğu zaman halk çıkmak zorunda kaldı, ancak Heval Deniz Maxmur’da kaldı. Ve orada yaşanan gelişmeleri duyurmaya çalıştı. Heval Deniz o süre zarfında da telefon aracılığıyla İMC, Sterk TV başta olmak üzere birçok kanala bağlanarak orada yaşananları tüm dünyaya duyurmaya çalışıyordu.   ‘Deniz’in şehit düştüğünü hissettim’   Şengal Katliamı yaşandığı zaman Deniz Mexmur’daydı ve o süreçte Şengal üzerine bir yazı yazmıştı. Ben o yazıyı her okuduğumda çok etkileniyorum. Çünkü o kadar yoğunluğun içerisinde yazma fırsatı yaratmıştı. Deniz’in kalemini bırakmak istememesinin de bir örneğiydi, aslında. 8 Ağustos 2014 yılında Maxmur’un Karaçox bölgesinde haber takibi esnasında yaralanıyor, ancak hastaneye yetiştiremeden yaşamını yitiriyor. Onun şehit düştüğü gün ben hissetmiştim. Yanımda bulunan arkadaşlara sordum, ancak bana ‘hayır kardeşin Heval Sarya’nın ölüm yıldönümü olduğu için böyle hissediyorsun’ dediler. Daha sonra haberleri dinleyemedim, arkadaşlar dinlemişlerdi. Ben onlara Heval Deniz’i sordum, ancak Deniz’in tüm kanallara bağlandığını söylediler. Akşama doğru arkadaşlar beni çağırdı ve bir yere gitmemiz gerektiğini söylediler. Ben aileden birine bir şey olduğunu anladım, daha sonra Deniz’in şehit düştüğü alana yakın bir yere gittik. Arkadaşlar orada şehit düştüğünü bana söyledi.   ‘Deniz ve arkadaşlarını yaşatmaya çalışacağız’   Orada bulunan arkadaşlarla beraber Medya Savunma Alanı’nda Heval Deniz için cenaze töreni düzenledik. Çok geniş katılımlı olmuştu. Daha sonra Deniz’in cenazesi Van’a gönderildi ve defnedildi. Ve Deniz defnedilene kadar çok büyük katılımlar oldu cenazeye. Deniz sadece gerilla olarak değil aynı zamanda kalemi ile de mücadele ediyordu. Deniz çok genç bir şekilde toprağa düştü. Bizler her ne kadar mücadele edersek edelim o arkadaşların boşluğunu dolduramayacağımızı düşünüyorum. 8 yıl üzerinden geçti. Ancak Heval Deniz’in çalıştığı yerlere gittiğimde onun orada ruhunun yaşadığını hissediyorum. Biliyorum Heval Deniz için ne dersem diyeyim eksik kalır. Heval Deniz ve Sarya’nın şehadet yıldönümü, evet ikisi kardeşti ve bundan öte ikisi yoldaştı, aynı tarihte şehit düştüler. Bundan kaynaklı 8 Ağustos benim için mücadele günüdür. Onların hayallerini yaşatmaya çalışacağız.”