Türkiye'de 'yargı' sorunsalı 2022-08-26 09:21:59     "‘Bu ülkede gazetecisi, sanatçısı, muhalifi, esnafı, halkı’ kim olursa olsun bu hükümetin bam teline basmışsa ‘yargı’ düğmesine basılması için hazır olda bekliyor. Türkiye yargısı yeri gelince jet hızıyla hareket ederken, yeri geldi mi de bir kaplumbağa misali ağır adımlarla yürümeyi çok iyi biliyor…"   Beritan Elyakut   Adalet için ‘Yargı’ düğmesine basınız: Aradığımız düğmeye ulaşılmıyor!   Türkiye’de hukuk sisteminin nasıl çalıştığını anlamak çok zor olmasa gerek artık… Birileri düğmeye basıyor savcılar, hakimler harekete geçiyor. Bizler bunu bas bas bağırdığımız ve kamuoyuna delilleriyle gösterdiğimiz zamanlarda ise ‘terörist’ ilan edilerek hoop demir parmaklıkların arkasını boyluyoruz.   Bundan 3 ay öncesine bir dönüp bakmakta fayda var diye düşünüyorum. Bir gece ansızın evlerimiz basıldı. Neden mi gazetecilik faaliyeti yürüten arkadaşlarımız, yol arkadaşlarımız sırf gerçekleri kamuoyuna duyurmaya çalıştıkları için… 8 Haziran’da 22 arkadaşımız suç delili olmamasına rağmen gözaltına alındı. Bunlardan 16’sı hiçbir gerekçe yokken 8 gün gözaltında tutulmalarının ardından 16 Haziran’da tutuklandı. Ki jet hızıyla hareket eden yargı ne hikmetse o günden beridir ne bir iddianame ne de bir kelam etmiş değil…   3 aydır jet hızıyla hareket eden yargıdan ses yok!   Gizlilik kararı bulunan dosyada, herhangi bir ilerleme kaydedilmezken, bir kez gazetecilerin avukatı Resul Temur’un tutukluluğa yaptığı itiraz ve 2 defada ayda bir yapılan tutukluluk incelemesinde sonuç değişmedi. Dosyadaki gizlilik kararı sürerken, aradan geçen 3 aylık sürede gazeteciler hakkında henüz iddianame hazırlanmadı. 16 arkadaşımızın 6 sayfalık tutukluluk evrakıyla 3 aydır haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunuyor.    Asılsız iddiaların ayyuka çıkışı: İddianame yok, dosya yok market arabasında gezdiriliyor   Tüm bunlar yaşanırken arkadaşlarımızın 8 günlük gözaltında tutulma süreci gündem olmadı. Bunun nedenini az çok tahmin edersiniz. Ama ben yine hatırlatayım düğmeye basanlar aynı anda ‘Ana Akımın’ düğmesine de basmıştı. Yandaş basında arkadaşlarımız ‘KCK Basın Komitesine dev operasyon’ başlığıyla servis edilmişti. E hal böyle olunca kimsenin de gıkı çıkmadı. Ne de olsa ortada koskoca bir iddia vardı kim elini taşın altına sokmak ister ki…! Harekete geçen yargı bununla da yetinmedi yandaş basına operasyon öncesi servis ettikleri bilgileri de paylaşarak arkadaşlarımızı deyim yerindeyse tam bir ‘suç örgütü’ olarak ilan etti. Onca iddianın asılsız olduğu da Avukat Resul Temur’un ‘İddianame yok, dosya yok. Market arabasında gezdiriliyor’ sözleriyle ayyuka çıkmış oluyor.    Mesele ne hakikaten?   Şimdi gel gelelim elini taşın altına koymayan, sesimize ses olmayanlara… Bunca zamandır meselenin ‘Kürt’, ‘Kürt basını’, ‘LGBTİQ+’,  ‘Ermeni’ (daha sayamadıklarım) olmadığını. Aksine bu ülkede azcık muhalif, sesi çıkan ya da hükümetin bam teline dokunmuşsanız vay halinize… Mesele neymiş ‘tanrısallaştırılmış hükümet’ katına dokunmamakmış…   Tesadüfler silsilesi mi: Yok canım daha neler!   Gel gelelim Sanatçı Gülşen’in ışık hızıyla gözaltına alınıp tutuklanmasına… Gülşen bir konserinde gökkuşağı bayrağı açması ve ata erki topluma son süreçte kafa tutmasıyla ‘hükümetin’ bam teline fazlasıyla basmış oluyordu. Ancak bence mesele sadece bu da değildi. Tam da Suç Örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarının yapıldığı gün bu saldırının gerçekleşmesi tesadüf olamaz. Hükümet ne de olsa her sıkıştığında bir şekilde gündemi saptıracak şeyler yaratmıyor muydu? Bu da ta 30 Nisan’da ‘İmam Hatipler’ noktasında sarf ettiği sözlerin olduğu videonun yayınlanması ve Gülşen’in sansasyonel bir biçimde tutuklanmasıyla mümkündü… Nitekim ‘Tanrısal mertebedeki hükümet’ kanadı bu olayı çok iyi kullandı ve ‘din ve devlet ayrılmaz’ ilkesiyle saldırıya hazır güruhu sosyal medyada harekete geçirdi. Ah be Gülşen keşke o özür mesajını paylaşmadan önce bir kez daha düşünseydin.    Yani anlayacağınız sevgili okur ‘bu ülkede gazetecisi, sanatçısı, muhalifi, esnafı, halkı’ kim olursa olsun bu hükümetin bam teline basmışsa yargı düğmesine basılması için hazır olda bekliyor. Türkiye yargısı yeri gelince jet hızıyla hareket ederken, yeri geldi mi de bir kaplumbağa misali ağır adımlarla yürümeyi çok iyi biliyor…