Adalet Nöbeti’ndeki annelere hukuk sopası!

  • 09:01 11 Temmuz 2022
  • Hukuk
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Adalet Nöbeti’ne katılan tutsak yakınları hakkında açılan davaya ilişkin konuşan ÖHD üyesi avukat Nagehan Avçil, “Anneleri yıldırmak için hukuk araç olarak kullanılıyor” diyerek hukukun Kürtler ve anneler için gerçek anlamda uygulanmadığına işaret etti.
 
Hasta ve infazları yakılan tutsaklar için tutsak yakınlarının İstanbul’da başlattığı Adalet Nöbeti uygulanan işkence ve baskıya rağmen 16 haftadır Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde devam ediyor. Her hafta işkence ile gözaltına alınan tutsak yakınlarının vücutlarında birçok darp izi olmasına rağmen nöbetlerini sürdürüyor. İşkenceye  kılıf hazırlamak için kaymakamlık tarafından özel olarak yasaklamalar çıkartılıyor. Anneler buna karşı dönem dönem Bakırköy Adliyesi önüne giderek de nöbetlerini sürdürüyor.
 
Haklarında dava açıldı
 
Tutsak yakınlarının Bakırköy Adliyesi önünde Adalet Nöbeti’nin 4’üncü  haftasında işkence ile gözaltına alınan Afyon T Tipi Cezaevi’ne sürgün edilen ve tek kişilik koğuşta tutulan tutsak Xemgin Karakaş'ın annesi Cemile Karakaş ve Silivri 3 No'lu F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Yakup Akman’ın annesi Fince Akman hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla 1 yıl 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı. Tutsak yakınlarının ilk duruşması 8 Kasım’da Bakırköy 12’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
 
Cezaevlerinde düşman hukuku
 
Konuya ilişkin konuşan annelerin avukatı Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Nagehan Avçil, son dönemde cezaevlerinde hasta tutsak sayısının ve baskıların arttığını belirtti. Nagehan, ilk günden bu yana tecridin İmralı’dan başlatıldığına ve diğer cezaevlerine yayıldığını söylediklerini dile getirerek, “Bütün hapishanelerde tecrit durumu söz konusu. Hasta mahpusların üzerinde yaşam ve sağlık haklarına dönük ciddi bir baskılar ve ihlaller var. Hastaneye sevk edilmeyip tedavilerinin engellenmesi, ‘cezaevinde kalabilir’ raporları ile ölüme terk edilmelerine Adli Tıp’ın da ortak olduğu bir süreç yaşıyoruz. Tutsaklara uygulanan özel politika haline gelmiş durumda. Hastaneye sevkler, tahliyeleri için başvurular yapılıyor ancak sonuca ulaşmak mümkün olmuyor. Çünkü değerlendirmeler hukuk ve yaşam hakkı çerçevesinde yapılmıyor. Siyasi mahpusların yargılamasında vatandaş ceza hukuku değil düşman hukukunun varlığını görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
 
‘Kaymakamlığın yasaklama kararı yok hükmünde’
 
Annelerin hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek için Çağlayan Meydanı’nda başlattığı Adalet Nöbeti’ne karşı polisin özel bir muamelesinin olduğunu ifade eden Nagehan, sadece belli kurumları ve kişileri kapsayan kaymakamlık yasağı ile annelerin nöbetinin hukuksuz bir şekilde engellenmeye çalışıldığını söyledi. Nagehan, “Kişiye ve kuruma özel karar alınması mümkün değil. Toplantı gösteri ve yürüyüşün yasaklanmasının hukuk çerçevesinde değerlendirilmesi ayrıdır. Yasaklama kararı gösteriyi illegal hale getirmez. Hukuken değerlendirilemeyecek bir yönelim. Kaymakamlığın kişi ve kuruma dair aldığı kararın hukuki bir hükmü yok. Kaymakamlığın verdiği kararın iptali için dava açtık ancak bu sürecin uzun süreceğini düşünüyoruz” dedi.
 
Sesleri bastırılmaya çalışılıyor
 
Annelerin alanda açıklama yapmalarının yanı sıra orada var olan kafelerde oturmalarının dahi yasaklandığını ve işkence ile gözaltına alındıklarına dikkat çeken Nagehan, “Bu baskılar hasta mahpusların yaşam haklarına dönük özel politikadan kaynaklanıyor. Bu özel politikayı gündeme getirilmesini, alanlarda tartışılmasını engellemek amacıyla yapılan faşizan uygulama. Hukuk Çağlayan Adliyesi’nin bulunduğu meydanda sadece evlatlarının yaşam hakkı için bulunan annelere, Kürtlere yasaklanmış. Alan normal şartlarda bütün gruplara, kitlelere, şahıslara açıktır. Günde 2 defa basın açıklaması yapıldığına tanık oluyoruz. Çağlayan Adliyesi önünde Kürtlerin ve annelerin yaşam istiyoruz sesini bastırmaya çalışıyorlar. Anneler ısrarla çocuklarının yaşamı için mücadele etmeye devam ediyor. İşkence olsa dahi annelerin direnişinin kırılamaz noktada olduğu her hafta kamuoyuna yansıyor” diyerek annelerin kararlılıklarına işaret etti.  
 
‘Avukatlar da kolluğun kötü muamelesine maruz kalıyor’
 
Avukatlık mesleklerini yaparken hukuk aradıkları yerin sadece dört duvar ya da adliyeler olmadığını dile getiren Nagehan, “Bizim çalışma alanlarımız sadece cezaevleri, emniyet müdürlüğü değil. Müvekkillerimizin hak ihlaline maruz kaldıkları her yer bizim çalışma alanımız. Mesleğimizi yerine getirmeye çalışırken kolluğun kötü muamelesine biz de maruz kalıyoruz. Bu durum bizim müvekkillerimizi yalnız bırakacağımız anlamına gelmiyor. Kötü muamele sırasında bir meslektaşımızın gömleği yırtılmıştı, bir meslektaşımız kolluğun fiziki müdahalesi maruz kalmıştı. Muhalif bir avukat her zaman kolluğun gözaltı ve işkencesi ile karşı karşıya geliyor. Müvekkillerimizin yanlarında olmaya hukuksuzluğa uğramalarının önünde durmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
 Yıldırmak için hukuk araç olarak kullanılıyor
 
Annelerin gözaltına alınırken maruz kaldıkları işkenceye dair yapılan suç duyurusunun hala sonuca bağlanmadığın, aksine anneler hakkında dava açıldığını belirten Nagehan, “Açılan dava toplantı ve gösteri yürüyüş kanununa muhalefetten açıldı. Bu suçun unsurlarının oluşması zaten mümkün değil. Çünkü açıklama yapılmadan dağılın ihtarı söz konusu olmadan kolluğun yasadışı bir fiili söz konusu. İddianamede belirtilen sevk maddesi ile annelerin yargılanması özel politikanın kendini hukuk eliyle meşrulaştırmaya çalıştığını gösteriyor. Böyle bir metinde beraat kararı çıkacağı çok açık. Yargılama tehdidi ile annelerin mücadelesini yıldırmak için hukuku aracı olarak kullanmaktan başka bir anlam taşımıyor açılan dava” diyerek davanın amacına dikkat çekti.
 
‘Açlık grevi döneminde de annelere işkence uygulanmıştı’
 
Toplumsal muhalefetin en güçlü olduğu kesimin kadınlar ve annelerin oluşturduğunu vurgulayan Nagehan şöyle dedi: “Açlık grevi döneminde de annelerin sesi çok yüksek çıkmıştı. Çocuklarının sesine ses olmuşlardı. O süreçte de aynı baskı, işkence ve kötü muamele durumları söz konusu olmuştu. Bu baskılar sonuç veriyor mu? Açlık grevinden sonra anneler haklı ve meşru taleplerini yerine getirirken baskı politikası da sonuç vermiyor. Bu baskı ve tehdit anneler üzerinde bir anlam ve önem taşımadığı için baskının dozajını bu kadar arttırıyorlar.” 
 
Nöbete destek çağrısı
 
Annelerin hasta tutsaklara ve hak ihlallerine ilişkin başlattıkları Adalet Nöbeti’ne toplumsal muhalefetin desteğini arttırması gerektiğini söyleyen Nagehan, son olarak da şunları söyledi: “Hak ihlalleri giderek yayılıyor. Buna ilişkin tepki veren annelerin meşru taleplerinin karşılanması noktasında birlikte hareket etmekte fayda var. Biz avukatlar olarak annelerin yanında olacağız. Tüm hukuk örgütleri annelerin yanında olmalı. İnsan hakkı savunucularının, avukatlar böyle bir talep karşısında sessiz kalamaz. Avukatların, insan hakları savunucularının, baroların ve diğer STK’ların annelerin yanında yer alıp seslerini duyurmak için birlikte hareket etmeli.”