‘Toplumsal cinsiyet eşitsizliği en çok kadınları etkiliyor’

  • 18:51 25 Eylül 2022
  • Emek/Ekonomi
 
İSTANBUL - “Savaş, Göç, Mültecilik Kıskacında Emek Sempozyumu”nda konuşan Sosyolog Doç. Dr. Emel Coşkun, mülteci kadınlar için “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği en çok kadınları etkiliyor” derken, yaşanan sorunlara karşı çözüm önerilerini paylaştı.
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), İstanbul Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Savaş, Göç, Mültecilik Kıskacında Emek Sempozyumu” gerçekleştirdi. İki günlük sempozyumun bugün yapılan ilk oturumunda moderatörlüğünü İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin yaptığı “Göçmen kadınların yaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri” tartışıldı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi Uzmanı Billur Pınar Eskioğlu, Sosyoloji Mezunları Derneği Başkanı Özgür Aktükün, Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi üyesi Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş, Doç. Dr. Emel Coşkun’un konuşmacı olarak katıldığı sempozyuma, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eşsözcüsü Elif Bulut, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’un yanı sıra birçok sendika ve sivil toplum örgütü temsilcisi de katıldı.
 
‘Göçmenler, işgücünün önemli kısmını oluşturuyor’
 
Sempozyumda ilk olarak söz alan ILO Türkiye Ofisi Kadın Uzmanı Billur Pınar Eskioğlu, Türkiye'deki mülteci kadınların istihdam oranının erkek mültecilere göre daha düşük olduğunu vurguladı. Suriyeli kadınların yüzde 50’sinin istihdamda yer almadığını belirten Billur, “Birçok bölgede uluslararası göçmen işçiler işgücünün önemli bir bölümünü oluşturmakta, vardıkları ülkelerin toplumuna ve ekonomisine hayati katkılar yapmakta, sağlık hizmetleri, ulaşım, hizmetler tarım ve gıda işleme gibi kritik sektörlerde zorunlu işlerde çalışmaktadır. Yine de birçok göçmen işçi çoğunlukla geçici, kayıt dışı veya korumasız işlerde çalışıyor. Güvencesizlik, işten çıkarılma ve ağırlaşan çalışma koşulları bakımından da daha büyük risklere maruz kalıyorlar” dedi.
 
Mülteci kadınların yaşadığı sorunlar
 
ILO’nun 15 ilde mültecilere yönelik yaptıkları saha çalışmalarını aktaran Billur, “Yaptığımız çalışmalarda mülteci kadınların yaşadığı ilk ve en önemli sorun dil sorunudur. Mülteci kadınlar bulundukları alanlarda kendilerini ifade etmesi, çalışma hayatına atılması açısından dil çok büyük bir engel teşkil ediyor. Bunun için dil kursları, beceri kursları veriyoruz. Mesleki eğitimleri yapıyoruz. Bu çalışmalarımız sadece mülteci kadınlar Türkiyeli ve diğer mülteci kadınlarla bu çalışmaları yaparak bir farkındalık yapmaya çalışıyoruz” bilgisini verdi. 
 
‘Eşitsizlik en çok kadınları etkiliyor’
 
Akademisyen Sosyolog Doç. Dr. Emel Coşkun da, Türkiye'deki mülteci kadınların daha düşük ücretle çalıştırıldıklarına dikkat çekerek, kadın emeği üzerinde büyük bir baskı ve sömürü olduğunu vurguladı. Emel, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği en çok kadınları etkiliyor. Daha çok ev işi hasta bakımı gibi hizmetlerini kadın üzerinden sürdürüldüğünü görüyoruz. Uluslararası göçmen politikalar göçmen kadınları bir yere hapsettiğini görüyoruz. Devletler kadınların çalışmasına izin verse  dahi daha çok ev içi hizmet, turizm gibi yerlere yönlendiriyor. Özellikle kadın göçmenlerin çalıştığı yerlerde  bu ataerkil ve cinsiyetçi anlayışın hakim olduğunu görüyoruz. Kadınlar yaşadıkları bu toplumsal cinsiyet zulmünden dolayı koruma alamıyor çünkü ciddi yapısal sorunlar var” şeklinde konuştu.
 
Çok dilli kriz merkezleri
 
Mülteci kadınların yaşadığı bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerine değinen Emel, “Başta kadınların erişebileceği sivil ve çok dilli bir kriz merkezi oluşturulmalı. Sınır dışı korkusu olmadan kadınlar uğradıkları sömürü ve taciz, tecavüzü şikayet edebilmeli, ussal destek mekanizmaları kurulmalı ve yine toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğrayan kadınlar özel destek hizmetleri barınma işgücü erişimi sağlanmalı” dedi.
 
‘Mültecilere yönelik politikasızlık söz konusu’
 
Sosyoloji Mezunları Derneği Başkanı Özgür Aktükün ise Türkiye’de yaşayan mültecilere koruma statüsü verilmemesinin yarattığı sorunlara yer verdi. “Mültecilere yönelik uluslararası bir politikasızlık söz konusu” diyen Özgür, “Bilinçli yapılan bu politikasızlık da bir politikadır. Binlerce insanın hayatını değiştirmemek demek, gelecek olan mültecilerin de aynı sorunları yaşayacağı anlamına gelir. Birleşmiş Milletler (BM) buradaki mültecileri yalnız bıraktı. Yaşanan bütün göçler politik bir sorundur ve aynı zamanda sınıfsaldır. Bu sorunların çözümü de politiktir. Bu yüzden bütün ülkeler kendi ülkelerinde bulunan mültecilere mültecilik statüsü vermesi gerekiyor. Türkiye'deki mülteciler mülteci değildir. Bu yasal zeminde statüye kavuşmadığı sürece buradan bunu konuşmak anlamsızdır. Bu statüsüzlük durumu aynı zamanda bir hukuksuzluğu da beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.
 
Kadınlar göç yollarında tecavüze uğruyor
 
Mülteci kadınların göç yollarında tecavüze uğradığını kaydeden Özgür, “Tecavüze uğrayan kadınlar geldiklerinde o gebeliği sonlandırmak imkansız. Doğum yaptıktan sonra bebeğini  koruma altına alması ve onu bir yere vermesi için baba adı soruluyor. Kadınlarla bunu söylemek istemiyor. Çünkü söyledikleri zaman kendi aileleriyle yasacakları sorunlardan korkuyorlar. Yine kadınlar yerli erkeklerle evlendiklerinde uğradıkları şiddeti anlatacak bir mekanizma bulamıyorlar. Çünkü evli oldukları erkekler polise gidersen sınır dışı edileceksin mehdiyle karşı karşıya kalıyor ve kadınlar yıllarca o şiddet boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Bunun altını çizmek gerekiyor; politik bir meseleyi politikanın dışında tutamayız. O yüzden biran önce mültecilik statüsü ile ilgili mevzuatın değişmesi ve daha kapsayıcı hale gelmesi gerekiyor” sözlerine dikkat çekti.
 
‘Önce Kürtlerden bahsedilmeli’
 
İkinci oturumda konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de Türkiye’de kamu emekçilerinin istihdam ve iş alanın parçalandığını aktardı. Ercüment, Türkiye’de işçi ve emekçilerin sorunlara çözüm bulunması noktasında daha demokratik ve bütünleştiren sendikalara ihtiyaç olduğunu belirtti.
 
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, göç ve mültecilik sorununun politik bir mesele olduğunu ve politik bir zeminde çözülmesi gerektiğinin altını çizdi. Cavit, “Göç derseniz önce Kürtlerden bahsedeceksiniz. Yıllardır sürdürülen kirli savaşın acısıyla boşaltılan köyler, orada oraya savrulan insanlardan bahsedeceksiniz. Başta devletin tarihten devir aldığı iskan politikalarını her ne kadar yurttaş olsalar da göç ettirildikleri için hayatları ve yaşamları başkalaşmış insanlarıdır. Bu açından Kürtlerden bahsetmeksizin göç politikasını belirleyemezsiniz. Mültecilik konusu aynı zamanda sınıfsal bir konudur. Dolayısıyla biz işçilerin emekçiler olarak sınırların kaldırılmasını istiyoruz. Sınırları yok sayıyoruz ve buraya gelen her mülteci bizim de yurttaşımızdır ve bunun sorumluluğu bizdedir” dedi
 
‘Çözüm için daha fazla çaba harcamalıyız’
 
AKP iktidarının göçmen politikasını eleştiren HDP Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eşsözcüsü Elif Bulut, “Biz mülteciler konusunu buna yönelik politikaları daha fazla konuşmalıyız ve kalıcı çözümler için daha çok çaba harcamalıyız. Biz sadece mültecileri kendi ülkelerine göndermesi  üzerine politika yapamayız. Türkiye'deki vatandaşlarla aynı hakları nasıl kullanabileceklerini buna nasıl ulaşmaları konusunda Türkiye siyasetini söz söylemesi gerekir. Biz burada kalmak isteyen mültecilerin nasıl bir uyum kurabileceğiz bunun üzerine politikalar üretmemiz gerekiyor. Diğer önemli bir konu ise kadın mültecilerin yaşadığı sorunlardır. Savaş bütün yükü kadınların üzerine yükler tacizin, tecavüzün daha çok güncelleştirilmesi gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nde göçmen ve mülteci kadınlara yönelik maddeler varken, Türkiye tüm kadınları korumasız bırakacak bir politikayı izlerken bir yandan da göçmen ve mülteci kadınları da cezalandırıyor. Bu ülkede yaşanan tüm hak kayıplarının çözümü siyaseten dilendirmek ve buna ilişkin politikalar üretmektir” şeklinde konuştu.
 
‘En çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor’
 
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da, bütün sorunların kaynağında iktidar partisinin ve bugünkü siyaset kurumunun olduğunu vurguladı. Canan, “Yaşadığımız bütün sorunların çözümü de ülkeyi yönetenlerden geçiyor. Belirli konularda siyasetin, karar verebilmesi için sorunlara doğru bir bakışla ele alınıp toplumsallaştırıldığında iktidarların ülkelerin ya da siyaset kurumunun sorunları çözmesi mümkün oluyor. O nedenle bu buluşmaları hem bir kadın olarak hem de bir siyasetçi olarak çok önemsediğimi altını çiziyorum. Savaşları zenginler çıkarır yoksullar ölür. Toplumların en mağduru kadınlar ve çocuklar oluyor ve mağdur edenler de genellikle yoksullardır” ifadelerini kullandı.
 
Canan son olarak, “Ülkemizdeki emek, mülteci ve savaş sorunu yaşandığını hepimiz biliyoruz ve emek eksenli ve insan hakları ekseninde baktığımızda bütün sorunların çözümü daha da kolaylaşacaktır. Sorun ne olursa olsun doğru bir perspektif ve evrensel bir bakışla ele aldığımızda her şey çok daha çözülecektir” dedi.
 
Yapılan konuşmaların ardından sempozyum soru cevap şeklinde sona erdi.