Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe olmalı! 2022-11-20 09:05:42     Zelal Tunç   WAN - Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ederken, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin önemine dikkat çeken mazbatası verilmeyen Tuşba Eşbaşkanı Ayşe Minaz, sadece belediyelerde değil hayatın tüm alanlarında ve bütün mekanizmalarda bunu önemsediklerinin belirterek, hazırlanan bütçenin Türkiye’yi temsil etmediğini söyledi.     Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz artan işsizlik oranları ile kadınların ucuz iş gücü ve güvencesiz koşullarda çalıştırılırken, binlercesi ise kayıt dışı sömürülüyor. Kürdistan’da 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerde birçok belediyeyi kazanan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) eşbaşkanlık sistemini hayata geçirerek eşit temsiliyet ile yüzlerce kadına iş imkanı sundu, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında açtığı yaşam merkezleri ve kooperatiflerde kadınlara yer verdi.    Kadınlar şiddet gördükleri mekanlara geri gönderildi   Bir süre sonra belediyelere atanan kayyımlar, kadınların kazanımlarını hedef aldı. Wan Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, merkez ilçe belediyeleri ve tüm ilçelere 2016 yılında atanan  kayyımların da ilk hedefi kadın kazanımlarına dönük oldu. Belediyelerdeki "Kadın Politikalar Müdürlüğü” tabelaları indirme ile işe başlayan kayyımlar, gasp politikalarının devamında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele alanında çalışma yürüten “Rojin Yaşam Merkezi’ni”, kapatarak yerine erkek müdür atadı. Yine merkez bünyesinde kent ve ilçelerde sistematik şiddete maruz kalan onlarca kadının kaldığı sığınma de evi kapatılarak, kadınlar şiddete maruz kaldıkları “ev” mekanına geri gönderildi.   Kadın Kooperatifi KADEM’e devredildi   Payîzava Belediyesi’ne atanan kayyım, ekonomik, sosyal, kültürel birçok alanda kadınlara hizmet veren ve tüm çalışanlarının kadınlardan oluştuğu “Xawasor Kadın Kooperatifi”ni kadınlara kapatarak, daha sonraki yıllarda Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan kadın derneklerine bir alternatif gibi gösterilen ve başkan yardımcılığını  AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’nın açtığı KADEM’e devretti. Kooperatifin tüm malzemelerine el konuldu. Birçok ilçede de aynı şekilde kadınların yürüttüğü projeler hedef alındı.    HDP ile tüm belediyelerde ‘kadın kotası’ uygulandı   Aynı “Eşbaşkanlık” sistemiyle 2019’daki yerel seçimlerde de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kürdistan’da kayyım atanan belediyeleri büyük oy farkıyla alarak yeniden belediye kapılarını kadınlara açtı. Belediyelerin tüm birimlerinde kadınların aktif bir şekilde yeniden karar mekanizmalarında söz söylemesini sağladı. Belediye bünyesinde daha önce kayyımlar tarafından kapatılan tüm kurumlar bir bir kadınların hizmetine sunuldu.   Kayyımlar bir kez daha kadınları eve hapsetti   Ancak sadece 4-5 ay sonra belediye yönetimlerini alan HDP’ye yönelik kayyım politikaları bir kez daha devreye girdi. Dönemler farklı olsa da uygulamada kayyımlar bir kez daha belediyelerin tüm kapılarını kadınlara kapattı. Yaşamın tüm alanlarında dezavantajlı olan kadınlar, ev mekanında ise toplumsal cinsiyet eşitsizliği rollerine mahkum edilerek, erkeğe muhtaç edilmeye zorlandı.    Bütçe görüşmeleri sürecinde çalıştay   Bir yandan kayyımlar bir yandan da iktidarın kadına yönelik politikalarının sonucu olarak kadın yoksulluğu, işsizliği artarken kadına yönelik bir bütçe ise yok. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin oluşturulması, kadın yoksulluğunun ortadan kaldırılması için çalışma yürüten HDP Kadın Meclisi konuya dikkat çekmek için geçtiğimiz günlerde “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe Çalıştayı” gerçekleştirdi. Çalıştay, aynı zamanda Meclis’te bütçe görüşlerinin yapılmaya başlandığı süreçte gerçekleştirildi.   Çalıştaya katılanlardan Tuşba Belediye Eşbaşkanı olarak seçilmesine rağmen mazbatası verilmeyen Ayşe Minaz, bütçe görüşmeleri sürecinde parti, kurum, kadın örgütlerinin bir araya gelmesini, kadına yönelik bütçenin önemini değerlendirdi. "Yerel yönetimler adına bütçe nasıl olur, Sistem belediyeciliği bütçeyi nasıl yapar, eşbaşkanlık sisteminde bütçe nasıldır”  ekseninde tartışmaların yapıldığını belirten Ayşe,  “Ekim ayı tüm belediyeler için bütçe yapma ayıdır. Bir yıllık gelen ve giden bütçe denkleştirilir ve karşılığında bir rakam belirlenir ve bu bütçe belediyelere dönem dönem aktırılır” ifadelerini kullandı.   Masa başında bütçe yapılıyor   Ayşe, “Van için konuşursak bütçe büyük şehir belediyesine aktarılır; VASKİ ve diğer harçlar ayrıldıktan sonra ilçe belediyelerine aktarılır. Dolayısıyla hane içinde kişi başına gelen mali bütçedir. Bütçenin mantığı ve sistematiği de düşünüldüğünde toplumun bütün dinamiklerini, içine dahil edip bütçe yapmak gerekiyor. Sistem bunu hiçbir belediyesinde de yapmıyor. Sadece masa başında tahmini bütçe, gelen bütçe ve gider bütçeyi denkleştirme üzerine bir program hazırlanıp bu şekilde belediye meclislerinde onaylanır. Bu aynı zamanda TBMM’ye gönderilir” dedi.     Toplumun tüm dinamikleri esas alınmalı   Eşbaşkanlık sisteminde bütçeyi anlatan Ayşe, “Eşbaşkanlık sisteminde arkadaşlarımız seçildiği günden itibaren bir stratejik plan yaparak beş yıllık program ve bu programa denk gelebilecek bir bütçe esas alınıyor. Bu bütçe çalışmasını da mahalle mahalle, sokak sokak o kentte bulunan özellikle kadınlar başta olmak üzere bütün dinamiklerine gidilir. Bu kentin toplumsal yapısında, kuruluşlarında, derneklerinde, vakıflarında, emek hareketlerinde, platformlarında birçok kadın var. Kadınlarla bir araya gelinerek bu bütçeye ne gerekiyor, nasıl yapılmalıdır, Ya da hangi bütçeyi nereye aktarmalı, noktasında toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe geliştiriliyor. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe derken aslında, direk kadına aktarılan bir pay yok. Ama toplumun bütün mekanizmalarının içerisinde kadının daha çok toplumsallaşması, daha çok sosyalitesini arttırması ve daha çok kadının bireysel refahını arttırmasına dönük, plan ve programı mali bir şekilde planlanmasıdır” ifadelerine yer verdi.   Dezavantajlı kesimlere yer verilmiyor   Ayşe, “Sistem belediyelerinde; muhasebe müdürleri, mali hizmet müdürleri bir araya gelip bütçeyi yaparlar. Van için konuştuğumuzda birçok belediyenin bütçesini gördük. Maalesef içerisinde kadına, çocuğa ya da toplumsal dezavantajlı guruplara dair tek bir kalem yok. Hata biraz daha öteye gitmek gerekirse yaşadığımız ülkede çok ciddi bir ekonomik kriz var. Bu ekonomik kriz ile birlikte insanlar günlük geçimlerini dahi sağlayamıyorlar. Belediyeler, kamu kurumları dönem dönem hane halkına bazı katkıları olması gerekiyor. Ama maalesef son bütçelerde Van için baktığımızda hane halkına yapılan transferler çok az seviye de. Bu da halkı biraz daha belediyelerden uzaklaştırıp kendi yandaşlarına peşkeş çekilen kamu kaynakları açığa çıkıyor. Bu noktada ciddi anlamda sıkıntıdır” dedi.   ‘Bütçe Türkiye’yi temsil etmiyor’   Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyi sadece belediyelerde değil, hayatın bütün alanlarında, bütün mekanizmalarında önemsediklerini belirten Ayşe şunları söyledi: “İstanbul’da Ekim ayında yapılan toplantı da onu gösteriyor. Çünkü TBMM’de de bu bütçe görüşmeleri yapılacak. O toplantıya Türkiye’nin birçok kesiminden, farklı kadın kurumları yer alacak. Kadın dernekleri, kadın vakıfları, farklı cinsiyet eğilimleri olan grupların da olduğu bir toplantıydı. Türkiye de maalesef her yapı kendi içerisinde çok büyük sorunlar yaşıyor. Azınlıkların, farklı tercihlerin ya da farklı kesimlerin olmadığı bir bütçe maalesef Türkiye’yi temsil ediyor. Bu noktada çok ürkütücü buluyoruz” şeklinde konuştu.   ‘Hakkımız olan bütçeyi kimse çarçur edemez’   Bütçe tartışmalarının toplumda yaşayan bütün kesimlerin bir araya gerek kendi ihtiyaçlarını belirleme noktasında bir temsiliyetle yapılması gerektiğini ifade eden Ayşe, “Ama maalesef Türkiye güvenlikçi politikalarından kaynaklı bütçeye hiç kimseyi dahil etmiyor. Sadece politikalarına, özel emellerine bütçeyi ayırıyor. Biz kadınların tam da bu noktada itirazı var. ‘Hayır bütçe bizim, bizim hakkımız, bir vatandaş olarak da en temel hakkımız’. Biz kendimize ait düşen bütçeyi talep ediyoruz. Kayyımların kentte dönük, kadına dönük yapabilecekleri hizmetler olmadığından eminiz. Ancak bütçe temel bir haktır. Bütçeyi hiç kimse, bizim hakkımız olan bütçeyi hiç kimse çar çur edemez” ifadelerini kullandı.   Eşbaşkanlık sisteminin önemine vurgu   Belediyelere atanan kayyımlara da değinen Ayşe, “Belediyelerimize kayyımlar atanmamış olsaydı. Bugün kentlerimizi eşbaşkanlık sistemiyle yönetebilseydik, bütçenin ne kadar şeffaf yapılması gerektiğini, toplumsal bir açıklıkla gösterirdik. Bütçe görüşmelerini her gün bir sokakta, bir mahallede, ya da bir ilçede toplantılar alarak hazırlardık.  Kentin sorunlarını bilmeden ya da gerçeklik algımızı yitirdiğimizde çözüm odaklı yaklaşamayız. Topluma gittiğimizde kimin neye ihtiyacı var. Bir yoksullaşma durumu söz konusu ve derin bir yoksulluk var. Bu derin yoksulluk kavramı her alanı ciddi anlamda meşgul ettiği gibi yerel yönetimler bütçesini de meşgul ediyor. Tam da bu noktada yerel yönetimler devreye giriyor, eşbaşkanlık sisteminin, eşit temsiliyetin ne kadar önemli olduğu devreye giriyor. Burada halkla içi içe gençlerin, kadınların talepleri toplumsal yapının refahı için bütçe belirlerdik” şeklinde konuştu.     ‘Kayyımlarla temel hizmetlere dahi erişim yok’   Son olarak “Kayyımlarla birlikte kadının rengi tamamıyla susturuldu” diyen Ayşe, “Kadın yaşam merkezleri, kadın sığınma evleri, şiddet istasyonları, kooperatifler, kadın dernekleri kapatıldı. Kayyımlar hala 1950’lerdeki yol, kanalizasyon yapımında. Bunlar elbette önemli ancak topluma yönelik, kadın, gençlik ve diğer kesimlere dönük bir çalışma yok. Bütçe o kadar farklı kanallara aktarılmış ki; hala temel hizmetlere dahi erişim yok” değerlendirmesi yaptı.