Çanakkale halkının talan karşısındaki 25 yıllık mücadelesi… 2023-03-30 09:06:22   Rozerin Gültekin   ÇANAKKALE - İktidara yakın olan holdinglerin talan politikaları nedeniyle kentin termik santraller mezarına döneceği uyarısını yapan Kaz Dağları Ekoloji Platformu Yürütme Kurulu üyesi Reyhan Erdem, bu katliam karşısında Çanakkale halkı ve ekolojistlerin 1997 yılından beridir mücadelesini kararlılıkla sürdürdüğünü vurguladı.   Ekolojik yıkım ve talan Türkiye ve Kurdistan'da, rant politikaları uğruna iktidar eliyle her geçen gün daha da derinleştiriliyor. Ekolojik yıkımın en belirgin yaşandığı kentlerden biri de Çanakkale. Kentin yer altı ve yer üstü kaynakları, iktidarın “suç ortakları” olarak adlandırılan holdingler tarafından talan edilerek yaşam yok ediliyor. Çanakkale’de kurulan 7 termik santral ve çeşitli maden ocakları, kentte çok sayıda hastalığın ortaya çıkmasına ve halkın geçim kaynağı olan tarımın da son bulmasına yol açıyor. Yaşanan bu ekolojik yıkım ve doğa katliamına karşı holdingler suç işlemeye devam edebilmek için verilen mahkeme kararları ve halkın ısrarlı direnişine rağmen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hukuksuz bir şekilde verilen izinlerle katliamlarını sürdürüyor.   Çanakkale’de yaşanan doğa talanına ilişkin 1997 yılından bu yana mücadele yürüten Kaz Dağları Ekoloji Platformu Yürütme Kurulu üyesi Reyhan Erdem, kentte yaşanan talan ve yıkıma ilişkin ajansımıza konuştu.   Talanın nedeni sermaye birikimi   Çanakkale’de 1997 yılından bu yana ekolojik talanın hız kesmeden büyüdüğünü ifade eden Reyhan, aynı yıl Çan ilçesinde kurulacak olan termik santral için gazeteye ilan verilmesiyle birlikte halkın ekoloji mücadelesinin ilk kıvılcımının atıldığını dile getirdi. Reyhan, “2004 yılında maden yasasında yapılan değişiklik ile madencilerin önü açıldı. Daha sonra uluslararası altın madencileri ve yerli işbirlikçileri Çanakkale’de çöreklenmeye başladı. Çanakkale’nin yer altı ve yer üstü zenginlikleri sermaye birikimi için talan ediliyor. Çanakkale'nin doğal güzellikleri yok ediliyor, yeraltı zenginlikleri talan ediliyor” ifadelerini kullandı.   7 termik santral işletiliyor!   Çanakkale’de 7 tane termik santralin işletildiğinin bilgisini veren Reyhan, bölge halkının termik santral kurulum sürecinde fikrinin alınmadığını, yalnızca prosedürler gereği bazı görüşmelerin yapıldığını belirtti. Reyhan, “Çan ilçesi, Grekinos Cadisi içerisinde bulunuyor. Ama 3 tane termik santral kurulu. Termik santrallerden birinin kül depolama alanının genişletilmesi üzere halkın katılım toplantısı gerçekleştirildi. Burada genciyle, yaşlısıyla halk, ne termik santral ne de altın madenciliği istiyor. Ama buna rağmen bakanlık, ‘Ben halkın katılım toplantısı yaparım. Halk bilgilenir bilgilenmez beni ilgilendirmez. Ben süreci yürütür ve ÇED onayı veririm’ diyor. Bakanlık Çanakkale halkını kaale almıyor. Halkın görüşü bakanlık görüşünde bir değişikliğe neden olmuyor” şeklinde konuştu.   ‘Onkoloji bölümleri kanser hastaları ile dolu’   İktidara yakınlığıyla bilinen başta Cengiz Holding, Alarko Holding ve Odaş Holding olmak üzere çok sayıda holdingin Çanakkale’ye adeta “çöktüğünü” söyleyen Reyhan, “Çanakkale, hakim poyraz rüzgarların etkisinde. Dolayısıyla termik santral baca gazları Edremit Körfezi’ne kadar gidiyor. Çok büyük alanda baca gazları, partikül maddeler, ağır metaller, radyasyonlu, partiküllü maddeler tarım alanlarına yayılıyor. Çanakkale’de 500 bin kişi yaşıyor dolayısıyla halk sağlığı açısından olumsuz etkileri var. Akciğer hastalıkları yaşanıyor. Çan’dan otobüs kaldırılıyor Uludağ’a, Çanakkale’ye götürülüyor insanlar onkoloji bölümü için. Onkoloji bölümleri kanser hastaları ile dolu” sözleriyle yıkımın halk üzerindeki etkisini anlattı.   Termik santraller mezarına doğru…   Yer altı sularının da altın madencilerine tesis edildiğini aktaran Reyhan, yaşamın tamamının rant için kullanıldığının altını çizdi. Reyhan, Koçbaş Çayı suyunun ve 2 tane göletin suyunun da altın madencilikte kullanılması için Çan ilçesinde bulunan Cengiz Holdinge verildiğini paylaştı. Öte yandan Çanakkale halkının tarım ve orman işçiliği ile uğraştığını dile getiren Reyhan, “Kirletilmiş su ve hava koşullarında yaşamını sağlamaya çalışıyorlar. Burası termik santraller mezarına dönecek. Ekonomik kriz etkeni ile tarımla uğraşan halk, milli gelirden yeterli miktarda pay almaması nedeniyle zaten ilçeler ve köyler çok fazla göç vermekte. Kalanlar da sağlıklı kalabilirse altın madenleri ve termik santrallerden dolayı başka illere göçecek. İklim krizi söz konusu. Kurak günler için yer altı sularının kirletilmemiş olması lazım. Ama yer altı suları, göletler, nehir suları altın madencilerine tesis edilmiş durumda. Çanakkale şiddetli kuraklık etkisi altındaki iller içinde yer alıyor ama kurak günlerde halka herhangi bir su deposu yok” değerlendirmesini yaptı.   Saldırılara karşı mücadele büyütülüyor   Çanakkale'deki Gökçeada ve Çardak Lagünü, Araplar Boğazı, Kavak Deltasının Türkiye'deki kuş türlerinin yarısından fazlasını kendi bünyesinde barındırdığını aktaran Reyhan, bu alanların ulusal sulak alan ilan edilmesi için bakanlığa yapılan başvuruların geri çevrildiğini ifade etti. Reyhan, başvurularının geri çevrilmesinin nedeninin ise rant politikası olduğunu belirtti. Çardak Lagününün Nurol Holding Altın Madenciliği etkisi altında olduğunun bilgisini veren Reyhan, “Araplar Boğazı maden şirketlerinin işgali altında. Gökçeada Lagünü otel işgali altında. Her yönde bir saldırı var. Biz de her alanda mücadele yürütmeye çalışıyoruz. Hepimize çok iş düşüyor” vurgusunu yaptı.   Mücadelenin süreklileşmesi çağrısı   Yaşanan talan ve sömürüye karşı Çanakkale halkı ile ekolojistlerin kararlı bir şekilde yıllardır mücadele ettiğini ve yaşam alanını savunduğunu dile getiren Reyhan, halkın ülkede yaşanan doğa direnişlerini de kendilerine örnek alarak bilinçlendiğine dikkat çekti. Reyhan, “Ben de 1997’de ilk Çevre Platformu’nun kurulmasından bu yana mücadele yürütüyorum. Biz ilk mücadeleye başladığımızda, ‘birkaç kişi uğraşıyor halkın genel düşüncesi bu değil’ dediler. Ama halk, gittiğimiz her yerde buna karşı olduğunu söylüyordu, bugün de söylemeye devam ediyor” diye konuştu. Mücadelenin her geçen gün büyüdüğünün altını çizen Reyhan, mücadelenin süreklileşmesi gerektiğini vurguladı.