Türkiye siyaset arenasında Kürt kadın temsili

  • 09:01 23 Nisan 2023
  • Dosya
Derya Ceylan 
 
HABER MERKEZİ - Türkiye’de 1935’lerden bugüne Meclis’te kadın temsiliyetinde Kürt kadın mücadelesinin sonucunda pozitif ayrımcılık, kota ve şimdi de eşit temsiliyet ile Kürt siyasi partiler daha fazla öne çıkarken, diğer siyasi partilerde ise kadının varlığı sadece görüntü değişikliği için tercih ediliyor. 
 
Kadınlar, yüzyıllardır kapitalizmin ve erkek egemen zihniyetin kendilerine dayattığı yaşam biçimi ve ayrımcı yasalarından dolayı siyaset ile doğrudan bağ kuramadan yaşamak zorunda bırakılıyor. 20'nci yüzyılda geleneksel yaşam tarzından kapitalist sistemin kendilerine biçtiği role karşı, direnişlerini bugüne dek sürdüren kadınlar, başta seçme ve seçilme hakkı konusunda yasalarda yapılan kimi düzenlemelerle siyasete katılmaya başladı. Başlangıçta kadınların siyasete katılımı sadece görüntü değişikliğine yol açsa da günümüzde de erkeklerle eşit düzeyde değil. 
 
Dünyada kadın temsili 
 
Kadınların siyasete katılımı ve temsil edilmesi ise sadece seçilmiş kadın sayısındaki artışla da yeterli olmazken, gerçek anlamda bir temsilden söz edebilmek mümkün değil. Dünya geneline bakıldığında ise parlamentoların çoğunda erkek egemenliği hakim ve kadın milletvekilleri, karar alma organlarında genellikle yetersiz bir şekilde temsil edildi. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2021 Yılı Raporu’na göre, 2020 yılında toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından en önemli gerileme, kadınların siyasi yaşama katılımı alanında oldu. Rapora göre dünyada parlamenterlerin yalnızca yüzde 26’sı kadındır. Rapora göre, kadın milletvekili oranı 2018 seçimleri itibariyle yüzde 17’dir. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Endeksi’ne göre de 156 ülke içerisinde 133’üncü sırada yer alan Türkiye, 2020 yılındaki listeye kıyasla endeks sıralamasında üç sıra geriledi. 
 
14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28.Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ne sayılı günler kala, kadınlara seçme ve seçilme hakkı için 1935’ten günümüze kadın temsiliyetinin siyasi parti ve Meclis’e yansımasına dikkat çekiyoruz. 
 
1935 seçimlerinde 18 kadın Meclis’te
 
Türkiye'de kadının siyasetteki temsil oranı 1930’lardan bu yana dünya ortalamasının oldukça altında. Ancak kadınlar birçok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. 3 Nisan 1930 yılında kabul edilen 1580 sayılı Belediye Kanunu ile seçme ve seçilme hakkını elde eden kadınlar, 1933'te köy seçimlerine katıldı. Ardından 8 Şubat 1935'te yapılan 5’inci Dönem Milletvekili Seçimi’nde, ilk kez oy kullanan kadınlar ayrıca seçimlerde aday da oldu. Bu seçimde 17 kadın milletvekili ilk kez Meclis'e girdi. Ara seçimlerde ise bu sayı 18'e ulaştı. Böylece kadınlar, Meclis'teki 395 milletvekilinin yüzde 4.6’sını oluşturdu. Bu oran, Türkiye tarihinde kadınların Meclis'te en yüksek temsil oranı olma özelliğini 2007 genel seçimlerine dek korudu. 
 
1935-1977 yılları arsında kadın temsiliyeti 
 
1935’ten sonra yapılan seçimlerde kadın milletvekili sayısında önemli oranda düşüş yaşandı. 1935-1977 yılları arasında yapılan seçimlerde kadın milletvekili sayısı ve oranları şu şekilde: 1935 yılı seçimlerinde 395 milletvekilinden 18’i kadın, yüzdelik oranı ise yüzde 4.6. 1939’da 429 milletvekilinden 15’i kadın, oranı ise yüzde 3.7. 1943’te 435 milletvekilinden 16’sı kadın, oranı ise yüzde 3.7. 1946’da 465 milletvekilinden 9’u kadın, oranı ise yüzde 1.9. 1950’de 487 milletvekilinden 3’ü kadın, oranı ise yüzde 0.6. 1954’te 541 milletvekilinden 4’ü kadın, oranı ise yüzde 0.7. 1957 yılı seçimlerinde 610 milletvekilinden 8’i kadın, oranı ise yüzde 1.3. 1961 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 3’ü kadın, oranı ise yüzde 0.7. 1965 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 8’i kadın, oranı ise yüzde 1.8’dir. 1969 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 5’i kadın, oranı ise yüzde 1.1. 1973 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 6’sı kadın, oranı ise yüzde 1.1’dir. 1973 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 6’sı kadın, oranı ise yüzde 1.3’tür. 1977 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 4’ü kadın, oranı ise yüzde 0.9’dur.
 
1980 sonrası Kürt siyasi partiler
 
1980 darbesinin ardından siyasi partilerdeki hareketlilik 1983 seçimleriyle başladı. Meclis’e giren kadın milletvekili sayısı bu süreçte de oldukça düşüktü. Yine bu süreçte Kürt siyasi hareketi de giderek büyüdü. Darbe anayasası nedeniyle uzun bir süre parti kuramayan Kürt siyasetçilerin 7 Haziran 1990’da kurduğu Halkın Emek Partisi’nin (HEP) kurucuları arasında kadın üye bulunmazken, parti programında da kadınlara yer verilmez. Parti programına, “kadın hakları” sosyal politikalar ana başlığı altında ve beslenme, konut sorunu gibi konulardan sonra ele alındı. Yüzde 10 seçim barajından dolayı HEP, 1991 seçimlerine, Sosyal Demokrat ve Halkçı Parti’nin (SHP) listelerinden girdi.  Böylece Leyla Zana ve Orhan Doğan’ın da aralarında olduğu 18 Kürt siyasetçi Meclis’e girdi. İlk Kürt kadın milletvekili olma özelliği ile tarihe geçen Leyla Zana, Meclis’te ettiği yeminin ardından Kürtçe konuştuğu için linçe uğradı. Dönemin partileri tarafından hedef alınan Leyla Zana ve diğer Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Kürt siyasetçilerden Leyla ve Orhan Doğan, Selim Sadak ve Hatip Dicle Meclis’te gözaltına alındı ve sonrasında tutuklanarak cezaevine gönderildi. 
 
HADEP ile başlayan ‘pozitif’ ayrımcılık ilkesi 
 
Baskı ve kapatmaların yanı sıra yüzde 10 seçim barajı ile karşı karşıya kalan Kürt siyasi partilerden sırasıyla HEP, ÖZDEP ve DEP kapatılırken, bu dönemin siyasetçileri de gözaltı, tutuklama ve benzeri baskılarla karşı karşıya kaldı. Tüzüğünde olmasına rağmen kadın birimlerinde bir çalışma söz konusu olmayan Kürt siyasi partilerinden Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), 11 Mayıs 1994’te kuruldu. Siyasi partilerin kol örgütü kurmaları önündeki yasağın kaldırılmasıyla HADEP’in, 1997’de kadın komisyonları oluşturulurken kadınlar, siyasette örgütlü biçimde yer almaya başladı. Partilerle eşgüdüm halinde çalışması benimsenen kadın kolları, özerk yapılar olarak çalışmalarını kentlerde geliştirdi. HADEP ile başlayan Kürt kadınlar öncülüğünde, ilk kez 2000 yılında gerçekleşen kongrede kadın kolları ile özerk bir yapı oluşturuldu.  Kongrede ek 4. madde ile “pozitif ayrımcılık” ilkesi tüzüğe eklendi. 
 
HADEP içerisinde kadınların örgütlenme süreci devam ederken, 1983’ten 2002’ye kadar 5 kez milletvekili seçimi oldu. Bu seçimlerin sonucuna göre kadın milletvekili sayısı ve oranı şöyle: 1983 yılı seçimlerinde 399 milletvekilinden 12’si kadın, oranı ise yüzde 3.0. 1987 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 6’sı kadın, oranı ise yüzde 1.3’tür. 1991 yılı seçimlerinde 450 milletvekilinden 8’i kadın, oranı ise yüzde 1.8. 1995 yılı seçimlerinde 550 milletvekilinden 13’ü kadın, oranı se yüzde 2.4. 1999 yılı seçimlerinde 550 milletvekilinden 22’si kadın, oranı ise yüzde 4.2’dir. 
 
2002’de ilk kez kadın kotası 
 
AKP’nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinde ilk kez kadın kotası uygulayan HADEP’in 13 Mart 2003’te kapatılmasıyla beraber kurulan Demokratik Halk Partisi de (DEHAP) kadın komisyonları ve kolları şeklinde çalışmalarına ağırlık verdi. HADEP’in dörtte bir kadın kotası uygulamasına karşı kendisini örgütleyen ve daha da büyüten Kürt kadın özgürlük mücadelesi sonucu DEHAP, kadın kotasını yüzde 35 olarak yeniden düzenledi. DEHAP’ın ardından ilk kez kadın kotası uygulayan Demokratik Toplum Partisi (DTP) 9 Kasım 2005 tarihinde kuruldu. Yüzde 25 kadın kotasıyla başlayan mücadele, DTP ile yüzde 40’lara çıktı ve sonunda eşit temsiliyete evrildi. Türkiye’de ilk eşbaşkanlık sistemini uygulayan siyasi parti olarak da tarihe geçen DTP, 2007 Genel Seçimleri’ne, “Bin Umut Adayları” adıyla bağımsız adaylarla girdi. “Bin Umut Adayları” arasından 22 milletvekili seçildi. Bu milletvekillerinden 8’inin kadın olması dikkat çekti. 
 
DTP’nin eşit temsiliyet kararını, sırasıyla Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Halkların Demokratik Partisi de (HDP) hayata geçirdi.  Eşbaşkanlık sistemi ise 2013’te yasal güvenceye kavuştu. 
 
2011 seçimlerinde 11 kadın milletvekili 
 
Tarih 2011’i gösterdiğinde Kürt siyasetçilere yönelik baskılar da arttı. DTP’nin kapatılmasıyla beraber çoğu kadın olmak üzere parti çalışmalarında yer alan çok sayıda kişi, “KCK operasyonları” adı altında gözaltına alındı ve sonrasında tutuklandı. DTP’den sonra BDP’nin kurulmasıyla kadınlar çalışmalarına devam etti. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan genel seçimlerde 17 sene sonra ilk defa Meclis’e gelen Leyla Zana’nın da aralarında olduğu 11 kadın milletvekili seçildi. Eşbaşkanlık sistemi ise bu dönemde tüm il ve ilçe yönetimlerinde daha güçlü bir şekilde uygulandı. BDP, seçimlerden bir yıl sonra gerçekleştirdiği kadın konferansında, eşit temsiliyet kararı alırken, bu kararı sadece yüzde 50’lilik kota anlamına gelmediğini, bu kararın kotayı da aşan bir dahiliyet kararı olduğunu duyurdu. 
 
2002’den bugüne…
 
Öte yandan Meclis’teki kadın sayısı 2002 seçimleriyle beraber devamlı bir artış gösterse de hiçbir seçim 1935’teki sonuçları yakalamadı. Ancak 2007 seçimlerinden sonra kadın temsil oranı DTP, BDP ve HDP’nin kota ve eşit temsiliyet uygulaması ile yüzde 10’un altına düşmedi. 
 
2002 ve sonrasında seçimlerde kadın milletvekili sayısı ve oranları şöyle: 2002 seçimlerinde 550 milletvekilinden 24’ü kadın, oranı ise yüzde 4.4. 2007 seçimlerinde 550 milletvekilinden 50’si kadın, oranı is yüzde 9.1. 2011 seçimlerinde ise kadın milletvekili sayısı 79, oranı is yüzde 14.3’tür. 2015 yılı haziran ayı seçimlerinde 550 milletvekilinden 97’si kadın, oran ise yüzde 17.6’dır. Aynı yılın Kasım ayı seçimlerinde ise 81 kadın milletvekili seçilirken, oran ise yüzde 14.7 olur. 2018 seçimlerinde ise 600 milletvekilinden 103’ü kadın olurken, oranı ise yüzde 17.1’dir. 
 
Diğer partilerde kadın temsiliyeti
 
Siyasi partilerde kol uygulamasıyla başlayan sistemin ardından kadın örgütlenmesi ve kota uygulamasında SHP’de uygulanan yüzde 25’lik kadın kotasını, CHP de benimserken, 2012’de bu oranı yüzde 33’e çıkardı. Ancak CHP 2014 yılında tüzüğünde yer alan “cinsiyet kotası”nı erkek ve kadın cinsiyetleri net olarak belirtilmediği için parti meclisi seçiminde erkekler lehine bile kullanıldı. AKP ise, kota uygulaması yapmadı. 2014’te AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, kendi inisiyatifi ile kadın adaylara seçimlerde yer verdi. Bu seçimlerde de “kamusal yaşam-özel yaşam” ayrışması öne çıkarken,  kadına yönelik ayrımcılık, kendini açık bir şekilde gösterdi. 
 
2018 seçimi ve Meclis’e yansıması 
 
Günümüzde, Meclis’te siyasi partilerden CHP yüzde 33, HDP yüzde 50 ile 2018 seçimlerine cinsiyet kotası ile girdi. Ancak partiler kendi koydukları kotalara uymazken, istenilen hedefin gerisinde kalır. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde CHP’nin Meclis’teki oranı yüzde 12.2, HDP’nin kadın temsili oranı ise yüzde 37’de kalır. AKP’de yüzde 17.9, MHP’de yüzde 10, İYİ Parti’de yüzde 6.9 oranında gerçekleşir. Yine 2018 seçim sonuçlarına göre Türkiye’nin 33 ilini Meclis’te hiçbir kadın milletvekili temsil etmez.
 
2023 seçimleri öncesi kadın temsiliyet oranı 
 
14 Mayıs seçimlerinden sonra hangi partinin kaç kadın milletvekili çıkarabileceği şimdiden belli olmasa da, adayların açıklanmasıyla ortaya çıkan sonuç, kadınların yine çoğunlukla seçilemeyecek yerlerden aday gösterilmesi oldu. Buna göre, AKP, seçilebilir sıradan 51 kadın ve 243 erkek aday çıkardı, ortalama kadın temsiliyet oranı yüzde 17.3. CHP, seçilebilir sıradan 25 kadın ve 120 erkek aday gösterdi. Ortalama kadın temsil oranı yüzde 17.2, İYİ Parti ise 3 kadın ve 41 erkek adayı seçilebilir sıradan gösterirken, ortalama kadın temsil oranı yüzde 6.8. Hem DEVA Partisi hem de Gelecek Partisi seçilebilir sıradan 2 kadın ve 7 erkek aday çıkarırken, kadın temsil oranı ise yüzde 22.2 oldu.  Yeşil Sol Parti ve Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı'nda ise kadınlar diğer ittifaklara göre daha ön sıralarda yer aldı. Yeşil Sol Parti, 270 kadın aday ve yüzde 45 oran ile en ön sıradayken, 34 bölgede kadın adaylar 1'inci sırada. TİP de aday çıkardığı 54 seçim bölgesinin 27'sinde kadın adaylara birinci sırada yer verdi. 
 
Fermuar sistemi 
 
2018 seçimleriyle beraber Türkiye’de de uygulamaya geçilen fermuar sistemi ittifak kuran partilerde hayata geçti. Fermuar sistemi, ortak liste yöntemi uygulamasıdır. İttifak içerisinde seçime girecek partinin amblemi görülür, diğer partilerin amblemi görülmez. Bu durumun avantajı ise oyların bölünmemesi ve partilere dağılacak oyların tek bir yer de toplanmasıdır. Ancak, bu sistemde kendi listeleriyle seçime girmek isteyen parti ya da partilerin amblemleri, ilk partinin altında sırasıyla verilir. Böylece diğer partilerin de milletvekili çıkarma olasılığı oluşur. Fermuar sistemi bugün hala tartışılıyor. 
 
Siyasi partilerdeki kadın temsiliyetinde hal böyle iken “neden yüzde 50 kadın-erkek eşitliği sağlanamıyor?” sorusunun yanıtını ise kadınlar, “değiştireceğiz” sözüyle veriyor.