552 çocuğun akıbeti bilinmiyor

  • 09:02 27 Şubat 2023
  • Çocuk
Gülistan Dursun-Rojda Aydın
 
AMED - Deprem sonrası 14 kurumun bir araya gelerek oluşturduğu Çocuk Hak Odaklı Kriz Yönetim Ağı’ndan Gulan Önkol, 552 çocuğun akıbetinin bilinmediğini belirterek, çocuk odaklı çalışma yapabilecek gönüllülerin sahada aktif yer alması gerektiğini söyledi.
 
Mereş merkezli 6 Şubat'ta yaşanan ve 11 kenti etkileyen depremlerde on binlerce kişi yaşamını yitirirken, yüz binlercesi yaralandı. Yaşanan depremlerde en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar oldu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, depremlerin ardından enkaz altından çıkarılan refakatçisi olmayan bin 900 çocuğun kayıt altına alındığını bin 453 çocuğun ailesine teslim edildiğini belirtti. 108 çocuk tedavisinin ardından bakanlık tarafından bakıma alındığı 339 çocuğun ise hastanelerde devam eden tedavi süreci yakından takip edildiğini ifade etti. Kimliği tespit edilen bin 817 çocuk ile kimliği henüz bilinmeyen 83 çocuk bulunduğunu aktardı.
 
Bakanlık tarafından deprem bölgesindeki çocuklar için bu açıklama yapılırken, depremin ardından 14 kurum da bir araya gelerek Diyarbakır Çocuk Hak Odaklı Kriz Yönetim Ağını oluşturarak ilk günden itibaren deprem bölgelerinde gönüllüler ile birlikte sahada çocuklar için çalışmalar yürütüyor. 14 kurum arasında bulunan Çocukça Derneği Yönetim Kurulu üyesi Gulan Önkol, sahada yapılan çalışmalara dair değerlendirmede bulundu.
 
Çocuk Hak Odaklı Kriz Yönetim Ağı
 
Yaşanan depremlerle birlikte ağ bileşenlerinin bir araya geldiğini aktaran Gulan, ağın ilk andan beri çocukları merkeze alarak buna yönelik çalışmalar yürüttüğünü ifade etti. Gulan, “İlk birkaç gün kadın ve çocukların acil ihtiyaçlarının tespit edilmesi üzerinden çalışmalar yürütülüyordu. İhtiyaç tespitleri yapılıp, gönüllü arkadaşlarımızla beraber alanlara ulaşıp ihtiyaçları gidermeye çalışıyorduk. 4’üncü günün ardından izleme ve psikososyal çalışmalara yöneldik. Psikososyal çalışmalarımız da toplanma alanlarında yürütülen çocuk oyun çadırlarıydı. Bu da psikososyal çalışmalar için ön hazırlık niteliğini oluşturan bir çalışmaydı” şeklinde konuştu.
 
‘AFAD’ın kurduğu alanlara girmemize izin verilmiyor’
 
Bu çalışmalar ekseninde gönüllüler ile birlikte birçok çocukla temas ettiklerini belirten Gulan, “Hem hak ihlallerine dikkat çekmek hem de orada oluşan travmaların da öngörülebilir olduğunu bildiğimiz için temel hedefimiz çocuklardı” dedi. AFAD ve konteyner kentlere sivil toplum örgütlerinin girmesine izin verilmediği için Amed genelinde bir çalışma yürütemediklerine dikkat çeken Gulan, “Şu an Adıyaman merkezli çalışıyoruz. Gönüllülerin desteği ile Adıyaman merkezde çocuk oyun çadırları kurduk. Yaklaşık 15 kişilik gruplar ile 3 günde bir Adıyaman'a seferler düzenliyoruz. Oraya hem oyuncak bağışı hem de oyun çadırları içerisinde gerekli olan tüm malzemeleri temin edip gönüllüler ile beraber yürüttüğümüz çalışmalar oluyor” bilgilerini paylaştı. AFAD’ın bölgelerde oluşturduğu sistemleri kendi çevresi etrafında yürüttüğüne değinen Gulan, “Bu alanlar da sivil topluma ya da bağımsız çalışan sivil toplum örgütlerine açık değiller. O yüzden de Çocuk Kriz Ağı olarak oraya girmemize izin verilmiyor” diye ekledi.
 
Asimilasyon politikaları
 
552 çocuğun akıbetinin bilinmediğini vurgulayan Gulan, çocuklara ne olduğunu sordu. Gulan, cezaevlerinde bulunan çocukların durumuna dikkat çekerek, o çocuklar üzerinden bir politika yürütüldüğünü aktardı. Göç politikalarına işaret eden Gulan, şu ifadeleri kullandı: “Çocuğun barınma, yaşama, iletişim hakkı gasp ediliyor. Çocukları tamamen özel bir mülk olarak görme, kendi alanından, toplumundan kopartıp İstanbul gibi tarikat yurtlarına verilmesi durumu ile ilgili izlenimlerimiz devam ediyor. Adıyaman'da Alevi köylerinin boşaltılması, o bölgedeki ailelerin batıya kanalize edilmesi de bir asimilasyon politikasıdır. Özellikle Kürt-Alevi köyleri üzerinden yürütülen bir politika söz konusu. Yoğun bir iç göç de söz konusu. Göçün olduğu yerde asimilasyon da söz konusu olur. Göç eden ailelerin oryantasyon süreci de önemli. Çünkü bir anda hiç bilmedikleri bir ortamda yer alacaklar ve oradaki adaptasyon süreci de ister istemez hem toplumu hem aileyi özellikle kadın ve çocukları olumsuz etkileyecek. Devlet yaşanan doğal felaketi kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Tam da istediği kimliksizleştirmekti.”
 
Siyasal İslam’ın dayattığı eğitim tarzı
 
Gulan, çocukların tarikat yurtlarına gönderilmesine dair “siyasal İslam’ın dayattığı eğitim tarzı” yorumunu yaparken, “Eğitim hakkı da bir yaşam hakkıdır, çocukların da en temel haklarından biridir. En önemli ihtiyaç şu an Kuran eğitiminin verilmesi midir? Bu kriz sürecini destekleyebilecek çalışmaları geliştirmesi gerektiği yerde muhafazakar bir söylemle çalışmalar yapıyor ve destekleniyor. Çocukların yüksek yararını gözeten kendi yaşamlarını idame ettirmesini sağlayacak çalışmaların önü tıkatılıyor" dedi.
 
‘Örgütlenme ile dayanışma gelişir’
 
Gulan, çocukların oyun hakkı ve psikososyal haklarının geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Doğal afet, savaş ve pandemi süreçlerinde en çok etkilenenlerin kadın ve çocuk olduklarını da gözeterek daha çok desteklenmeleri gerektiğini, psikososyal çalışmaların gerçekleştirilmesi ve geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sistemin ve devletin tüm mekanizmalarının da bu konuda seferberlik ilan etmesi gerektiği düşünüyoruz. Bizler de sahada bunları gözeterek çalışmalarımızı planlıyoruz. Çocuk endeksli çalışmayı düşünen ya da toplama alanlarında çocuk endeksli çalışma yürütecek gönüllülerin sahada aktif yer alması ve sahaları boş bırakmaması gerektiğini düşünüyoruz. Tamamen sahiplenme ve örgütlenme ile dayanışmanın geliştirebileceğine inanıyorum” şeklinde konuştu.