Çocuk sempozyumunda ‘sağlık bilgisi toplumsallaşmalı’ vurgusu

  • 13:11 12 Haziran 2022
  • Çocuk
 
ANKARA - “Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar” sempozyumunda konuşan Çocuk Sağlığı ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gözde Çeliksöz, çocukların sağlıkta maruz kaldığı sorunlara dikkat çekerek, “Sağlıkta özyönetimin olması gerekir. Özyeterlilik ve özsavunma koşullarına sahip olması gerekir. Sağlık bilgisi toplumsallaşmalı. Sağlıkta demokrasi sağlanmalı” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu tarafından dün başlayan ve bugün son bulacak olan “Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar” sempozyumu Ankara’da bir otelin konferans salonunda devam ediyor. Sempozyumun ikinci gününde de alanında uzman akademisyen, yazar ve aydınların katılımıyla birçok başlık tartışılacak ve atölyeler düzenlenecek. Katılımcıların yanı sıra sempozyuma çok sayıda izleyici de katıldı. Sempozyumun gerçekleştiği salonda “Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar” yazılı pankart açıldı.
 
‘Göç en fazla çocukları etkiliyor’
 
Sempozyumun ikinci günü “Çocukların maruz kaldığı sorunlar” başlığıyla gerçekleşiyor. İlk oturumunda Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi üyesi avukat Çiğdem Ertak, “Göç, mültecilik ve çocuk” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Savaş, iklim krizi ve göç olgusuna değinen Çiğdem, savaşların ve krizlerin artmasıyla göçlerin de artacağını ifade etti. Suriye’de yaşanan savaş sonucunda milyonlarca yurttaşın ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını anımsatan Çiğdem, Ukrayna’da da savaştan kaynaklı milyonlarca kişinin bulunduğu yerden göç etmek zorunda kaldığına dikkat çekti. Göçün en fazla çocukları etkilediğini sözlerine ekleyen Çiğdem, “Rakamlara daha az girmeye çalışıyorum. Sayılar yaşamlarını anlamak için bize bir bilgi anlatmak için kıymetli olsa da göç eden her bir çocuk ve bireyin insan olduğu ve ayrı bir öyküsü olduğunu da unutmamıza neden oluyor. O nedenle sayılara çok girmeden daha bütünlüklü ele alınması gerektiğini düşünüyorum” diye belirtti.
 
‘Ülkenin vatandaşı bunları yaşıyorsa mülteci çocuklar daha ağırını yaşıyor’
 
Mülteci çocukların sağlık, eğitim gibi haklarının ellerinden alındığını vurgulayan Çiğdem, “Çocukların ayrımcılıklara maruz kalıp kalmadıklarına, varlıklarının kabul edilip edilmediklerine, anadillerinde eğitim alıp alamadıklarına bakmak gerek. Eğer ülkenin vatandaşı bunları yaşıyorsa mülteci çocuklar daha ağırını yaşıyor. Devletlerin de bu anlamda birtakım yükümlülükleri var. Göç eden mülteci çocuklar, ne tür hak ihlallerine uğruyorlar. Henüz göç yolunda yaşam hakkı ihlaline maruz kalıyorlar, sömürü, şiddet ve hak ihlallerine de maruz kaldıklarını belirtebiliriz. Uluslararası düzlemde de birtakım yükümlülükler verilmiş” ifadelerini kullandı. 
 
Mültecilerin yarısı çocuk 
 
Türkiye’de yaşayan mültecilerin yarısını çocukların oluşturduğunu aktaran Çiğdem, “Bunca yıldan sonra bile hala kayıt sorunu yaşadıklarını ve varlıklarını kabul ettirmeye çalışmaları gibi bir soruna maruz kaldıklarını söyleyebiliriz. Ucuz iş gücü olarak kullanılıp çok ağır şartlarda çalıştırılıyorlar. Okullarda, akran zorbalığına, öğretmenlerin ayrımcılıklarına maruz kalıyorlar ve bunların sonucunda ağır travmalara maruz kalıyorlar. Bunun sonucunda eğitimden uzaklaşma gibi birtakım durumlar içinde kalıyorlar. Türkiye’de iç göçe de dikkat çekmek istiyorum. Örneğin sokağa çıkma yasakları sırasında Diyarbakır’da yerinden edilen çocuklar temel ihtiyaçlarına, eğitim ihtiyacına erişememe sorunu yaşadı” şeklinde konuştu.
 
Mülteci düşmanlığı
 
Ülkede bir yabancı düşmanlığı olduğuna dikkat çeken Çiğdem, “Nüfuslarının fazlalığından kaynaklı ağırlıklı olarak Suriyeliler üzerinden sürdürülen bir mülteci düşmanlığı var. Ülkede gelişen tüm olumsuzlukların sebebi onlarmış gibi söylemler gelişiyor. Mülteciler suça karışmama eğilimi gösteriyorlar ancak safsatalar yoluyla böyle söylemler gelişebiliyor. Fakat burada ilginç olan bu söylemlerin karşılık bulması. Bu mantık dışı söylemlere inanılmasıyla yabancı düşmanlığı gelişiyor. AB’nin mülteci politikasında mülteci ayrımı yapması, bu meselenin başka bir boyutu” diye belirtti.
 
‘Bilmediğimiz şeyler bizim için bir kaygı unsuru’
 
Ardından Nöropsikolog Mahsun Aydın, “Bağımlılık ve çocuk” başlığıyla konuşmasını gerçekleştirdi. “Bilmediğimiz şeyler bizim için bir kaygı unsuru” diyen Mahsun, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim de tüm duygularımızın ana vatanı çocukluktur. İnsanlığın belli evreleri vardır. Bağımlılığın biyolojik bir boyutu var ama sosyal bir boyutu da var. Bağımlılığı kendi duygularımız üzerindeki kontrol kaybı olarak tanımlıyoruz. Çünkü davranışlarımızın kontrolü bizden çıkıyor. İnsanın kendi ana vatanı biraz da biyolojidir. Sonrasında sosyalleşiyoruz ve daha kültürel bir yapı içinde ilerliyoruz. Sosyal kısmını da bir kenara atmamak lazım.”
 
‘Çocuk hastalığı değil çocuk sağlığı’
 
Çocuk Sağlığı ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gözde Çeliksöz, “Sağlık sistemi ve çocuk” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Çocuklar söz konusu olduğunda çocuk hastalığından değil çocuk sağlığından bahsettiklerini ifade eden Gözde, Türkiye’de sağlıkta dönüşüm süreci 2003 yılından beri başladı. Daha önce bir, iki ve üçüncü şekilde olan sağlık sistemi ortadan kalktı” diye belirtti. Gözde, devamında “çocukluk çok geniş bir yaş dilimini içerir” diyerek “çocukluk” evrelerini anlattı.
 
Sağlıkta özyönetim
 
Aile hekimlerinin önemine işaret eden Gözde, bu alanın erken teşhis konması anlamında önemli olduğunu kaydetti. Aile hekimlerinde yine birçok şeyin aksadığını ifade eden Gözde, “Hangi çocuğun hangi nedenden kaynaklı rahatsızlandığını anlayabiliyoruz. Çocuk söz konusu olduğunda bir ortaya çıkabilecek birçok şeyi önleyebiliyoruz” dedi. Gözde aynı zamanda sağlıkta özyönetimin olması gerektiğini vurguladı. “Özyeterlilik ve özsavunma koşullarına sahip olması gerekir. Sağlık bilgisi toplumsallaşmalı. Sağlıkta demokrasi sağlanmalı” dedi.
 
‘Çocuktan ziyade siyasi tercihler ortaya çıkmış’
 
Hukukçu ve siyasetçi Şenal Sarıhan, “Siyasetin çocuk algısı” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Çocukların siyaset kurumunun umurunda olmadığına dikkat çeken Şenal, Meclis’te yalnızca 23 Nisan’da çocukların kabul edildiğini anımsatarak 23 Nisan’da Meclis’te yapılanları anlattı. AKP’nin hazırladığı “Çocuk Koruma Kanunu”na değinen Şenal, CHP ve diğer siyasi partilerin bu anlamda bir hazırlıkları olmadığını kaydetti. Şenal, “Yurttaş, çocukla ne kadar ilgileniyorsanız, yerinden edilen çocuklarla onun yarısı kadar ancak ilgilenebiliriz. Peki yurttaş çocuklarla ne kadar ilgilenmişiz. Daha doğrusu ilgilenememişiz demek daha doğru olur. Çocuk diye bir kavram eğitim sisteminde, çocuktan ziyade siyasi tercihler ortaya çıkmış. Kendi devletinde çocuk gelin sorununu çözememiş bir ülke Suriye’deki çocuk gelinlerin sorununu da elbette çözemez. 18 yaş altındaki çocukların hiçbir şekilde çalıştırılamayacağına yönelik bir kanun çıkaramamış. Yaşam hakkıyla siyasetin ilgilenmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
Ardından soru-cevap kısmına geçildi. Soruların yanıtlanmasının ardından ise sempozyuma bir saatlik öğlen arası verildi.